




Pek subjektif kültür/sanat sitesi.














3 Yabancı Film Oscar'ının 2'sini son 10 yıl içinde (2002 - Nowhere in Africa, 2006 - Lives of Others) almış olan Almanya, bu yıl merakla beklediğim "Der Baader Meinhof Komplex" ile aday. Politik, anarşist ve terörist konulara parmak basan hareketli bir film olduğunu duyduğum film, her ne kadar güçlü bir aday olduğu söylense de Almanya'ya 4. Oscar'ını kazandırması biraz zor gibi duruyor.
Bugüne dek 34 adaylıkla bu kategoride en çok aday olan 9 Oscarlı ülke Fransa, bu yıl Cannes'dan Altın Palmiye ile dönen "Entre les Murs" ile aday oldu. Filmekimi'nde seyretme fırsatı bulduğum ve çok beğendiğim sımsıcak, akıp giden ve doğal bir filmdi "Entre les Murs". Tek mekanda geçen filmlerden nefret etmeme rağmen, bir sınıf ortamını ve öğrenci-öğretmen ilişkilerini bu kadar güzel gözlemlerle verebilen; bunu yaparken de kültür çatışmnalarından politikaya, edebiyattan felsefeye, hatta futbola kadar uzanan birçok konuda konuşan bir film. Benim kategorideki favorim, ama ne yazık ki istatistiklere göre Altın Palmiye alan filmlerin Oscar şansı bir hayli düşük.
"Revanche", 1986'daki ilk adaylığından beri ilk kez geçen yıl bu kategoride aday olmayı başarabilen ve Oscar'ı "Counterfieters" ile kazanan Avusturya'nın adayı. Polisiye bir suç filmi olan "Revanche"'nin iki yıl üstüste aynı ülkenin ödüllendirilmesi istisnasını gerçekleştirip ödülü kazanacağını düşünmüyorum.
Bu yılın kazananı gibi gözüken ülke ise "Waltz with Bashir" ile İsrail. Hem animasyon, hem belgesel, hem de yabancı film olma özelliği taşıyan ve teknik anlamda bu yüzden birçok artısı bulunan "Waltz with Bashir"; ayrıca İsrail'in iğrenç bir savaşın içinde bulunduğu bir politik ortamda savaş karşıtı temasıyla da dikkatleri çekiyor. Altın Küreler'de de Almanya ve Fransa'nın aynı filmleri ile yarışan ve geceden ödülle ayrılan film, Filmekimi'nde ülkemizde gösterilmişti. "Waltz with Bashir" aynı zamanda hem En İyi Animasyon, hem de En İyi Yabancı Film dallarında BAFTA ödüllerine aday. Ayrıca gerek orijinal müzikleri, gerekse soundtrack şarkıları ile kulağa da hitap ediyor. Açıkçası -favorim olmamasına rağmen- bu yıl Türkçe ve İngilizce dışındaki dillerde izlediğim en iyi filmlerden biri ve bir animasyondan da bir belgeselden de çok öte bir deneyim kendisi. İsrail, 8. adaylığıyla büyük ihtimalle Oscarlı ülkeler arasında katılacak.
Walt Disney, bir dizide süper-köpeği oynadığı hayatını gerçek hayat sanıp, stüdyodan kaçınca dünyanın kaç bucak olduğuyla yüzleşmek zorunda kalan bir köpeğin hikayesini anlattığı "Bolt" ile yarışta bu yıl. Geç vizyon tarihinin getirdiği akılda kalıcılığın gazı ve avantajıyla sadece En İyi Yabancı Film değil, bu kategorinin de favorileri arasında gösterilen İsrail animasyon-belgeseli "Waltz with Bashir"in yerine 3 aday arasına girmeyi başarabilmiş.
"Kung Fu Panda" ise animasyonun Oscarları Annie Ödülleri'nde bu yıl en fazla adaylığa sahip film. "Wall-E"nin animasyondan çok bir sinema filmi olarak değerlendirildiği bir ortamda böyle eğlenceli ve komik bir animasyonun öne çıkması çok doğal zaten. Hiç sevmediğim Jack Black'in inanılmaz matrak seslendirmesi kendisine çok gülmemi sağlamıştı. "Kung Fu Panda", kıçını bile zor kaldıran bir pandanın yanlışlıkla Kung Fu okulunun varisi seçilmesini mütakiben gelişen komik olaylar üzerine kurulu.
"Wall-E" ise "Toy Story", "A Bug's Life", "Monsters, Inc." ve "Finding Nemo"dan sonra Andrew Stanton'ın bir ilişkisi olan beşinci Pixar harikası. En İyi Film kategorisinde aday olma ihtimalinden konuşulacak kadar başarılı (o kadar da değil ama neyse) bir animasyon. Çok çok çok az konuşma olmasına rağmen mesajını bu kadar güzel verebilen; gerek efektleri gerekse şirin robotlar ve çıkardıkları seslerle kendine hayran bırakan ve tabii ki Wall-E ile Eve'in aşkı ile duygulandıran bir film.
"Frozen River", Oscar aday tahminleri listelerinde değil ilk 5'e, ilk 10'a bile girmiyordu yıl boyunca. Fakat Courtney Hunt'ın başarıyla yönettiği ilk filmi Melissa Leo'nun oyunculuğunun da etkisiyle olumlu eleştiriler alıyordu. İlk senaryosu ile sürpriz adaylığı yakalayan Hunt'ın sonraki filmlerini de merakla bekliyorum.
"Happy-Go-Lucky" İngiliz yönetmen ve senarist Mike Leigh'in Akademi'nin dikkatini çeken dördüncü filmi. 1996'da "Secrets & Lies" ve 2004'te "Vera Drake" ile hem En İyi Yönetmen hem de En İyi Orijinal Senaryo dalında aday olan Leigh; bu yıl "Happy-Go-Lucky" ile 1999 yılında "Topsy Turvy" ile olduğu gibi yalnızca senaryo dalında listeye girebildi. Sally Hawkins'in En İyi Kadın Oyuncu dalındaki yokluğu, filmin fazla taraftarının olmadığına işaret ediyor ve Leigh'in 6. adaylığı ile de İngiltere'ye eli boş dönmesi anlamına geliyor büyük ihtimalle.
"In Bruges", "Frozen River" gibi bir ilk film, ve yine onun gibi bir sürpriz. Martin McDonagh 2005'te çektiği "Six Shooter" adlı kısa filmi ile bir Oscar kazanmış ve 3 yıl sonra ilk uzun metraj filmini yazmış/çekmiş. "In Bruges" yılın en iyi filmlerinden biri bence. (En azından şimdiye kadar seyrettiklerim arasında öyle.) Fakat Oscar'a aday olması bile sürprizken, ödül şansından bahsetmek komik olabilir.
Son olarak son Pixar harikası "Wall-E"... Daha önce "Finding Nemo" ve "Toy Story" ile bu dalda aday olmuş, 2003'te "Finding Nemo"nun yapımcılarından biri olarak En İyi Animasyon Oscar'ını kazanmış Andrew Stanton'ın elinden çıkma bir senaryo "Wall-E"ninki. Stanton'a Jim Reardon eşlik etmiş.
BAFTA adayları arasında bu 5 adayın yalnızca ikisine, "Milk" ve "In Bruges"e yer verilmiş; WGAW ise bu sayıyı 1e indirerek yalnızca "Milk"i 5 filmlik aday listesine koymuş. Kısacası, filminin En İyi Film adayı olmasının avantajını da kullanarak yarışın önde giden ismi "Milk" ile Dustin Lance Black. Fakat yine her şey olabilir diyor; En iyi Animasyon ve birkaç teknik ödülü yeterli bulmazlarsa "Wall-E"nin, sırası gelene şans vermek isterlerse "Happy-Go-Lucky"nin, hatta ve hatta "In Bruges"ün bir sürpriz yapabileceğini hesaba katmak lazım diye düşünüyorum.
Kuşkusuz bu adaylar içinde gerek konusu, gerekse büyüleyiciliği ile dikkatleri çeken "Curious Case of Benjamin Button". Eric Roth, daha önce "Forrest Gump", "Insider" ve "Munich" gibi uyarlama senaryolarıyla dikkat çeken ve bunlardan "Forrest Gump" ile 1994'te Oscar kazanan bir isim. Bu yıl uyarladığı eser ise F.Scott Fitzgerald'ın aynı adlı öyküsü. Kısa bir öyküden 2.5 saatlik bir film senaryosu çıkarmak zor bir iş ve Akademi daha önce benzer işlere imza atan isimleri görmezden gelmedi. (örneğin 2005, "Brokeback Mountain") Diğer yandan filmin senaryosunun "Forrest Gump" ile birçok ortak nokta taşıdığı söylentileri ve tartışmaları yazarın Oscar şansını azaltmış olabilir.
Yılın roman uyarlamaları ise "En İyi Film" adayı olarak herkesi şaşırtan "Reader" ve 2008'in favorisi "Slumdog Millionaire". "The Reader" ya da orijinal adı ile "Der Vorleser", Bernhard Schlink'in imzasını taşıyor. Romanı sinemaya uyarlayan ise 2002'de yine Stephen Daldry'nin yönettiği "The Hours"ın uyarlaması ile Oscar adayı olan David Hare. "Slumdog Millionaire"in kaynağı ise orijinal adı "Q&A" olan Vikas Swarup romanı. Uyarlamayı yapan İngiliz Simon Beaufoy, 1997'de "Full Monty"nin orijinal senaryosu ile Oscar adayı olmuş.
Son iki yıldır yılın en çok dikkat çeken ve en hayat dolu bağımsız filmi (2007, "Juno"; 2006, "Little Miss Sunshine") "En İyi Orijinal Senaryo" dalında ödüllendirilirken bu yıl bu ünvanı hak eden "Slumdog Millionaire" bir roman uyarlaması. Bu yüzden Akademi'nin bu geleneği bozmayarak filmi bu dalda (da) ödüllendirmesi çok olası. Fakat diğer tüm kategorilerde olduğu gibi, bu kategori de "Slumdog Millionaire" ve "Curious Case of Benjamin Button" arasındaki rekabetten etkilenebilir.
Fransız Alexandre Desplat, geçmişteki ilk ve tek Oscar adaylığını 2006'da "Queen"in müzikleri ile alsa da; bugüne kadar "Girl with a Pearl Earring", "Syriana" ve "Painted Veil" gibi filmlerin birer başyapıtlar topluluğu olan müziklerine imza atmış bir isim ve 2006'da "Painted Veil" ile kazandığı bir adet Altın Küresi var. "Curious Case of Benjamin Button"da flüt, zilli çalgılar ve yaylılar ağırlıklı bir tema müziğini tercih etmiş Desplat. Yaptığı müziğin "Syriana" ve "Painted Veil" müziklerinin karışımının daha güzeli olduğunu söyleyebilirim. Hatta çoğu zaman 'psychedelic' bir havası var.
James Newton Howard, M.Night Shyamalan filmlerini müzikleriyle güzelleştiren ve Edward Zwick filmlerine gerekli gazı veren isim olarak tanınıyor. Bugüne dek bu saydığım yönetmenlerin "Sixth Sense", "Village", "Last Samurai" ve "Blood Diamond" gibi filmlerinin müziklerine imza atmış; buna ek olarak son iki Batman filminin müziklerini Hans Zimmer ile beraber bestelemiş ve 2005'te "King Kong"un müzikleri ile yıldızlaşmış bir isim. 90lı yıllardan günümüze dek aldığı 7 adaylıktan eli hep boş dönen Howard'a "Defiance"taki dramatik müziklerinde solist Joshua Bell kemanıyla eşlik ediyor. Oldukça duygusal ve depresif bir teması olan "Defiance" müzikleri, J.N.Howard'ı aday listesine sokan film olsa da, bu yıl kendisine "Dark Knight" ile daha çok şans veriliyordu. Bu yılın en rezalet filmlerinden biri olan "The Happening"in çok güzel müzikleri ise ne yazık ki filmin başarısızlığı ile dibe sürüklendi.
Danny Elfman, Tim Burton ile anılan ve eğlenceli müzikleriyle tanınan bir isim. Yönetmenin hepsi de çok güzel müziklere sahip "Beetlejuice", "Nightmare Before Christmas", "Corpse Bride", "Edward Scissorhands" ve "Big Fish" gibi filmlerinde çalışmış, aynı zamanda 1996'da Gus van Sant'ın "Good Will Hunting"inin müzikleri ile ilk Oscar adaylığını kazanmış. Tim Burton filmleriyle özdeşleşmiş olmasına rağmen, Elfman bu yılki adaylığını da yine bir Gus van Sant filmi olan "Milk" ile aldı. "Main Title"ı -çok afedersiniz ama- asansör müziğine benzeyen bu film yerine yılın en mükemmel film müziği olduğunu düşündüğüm "Wanted" ile aday olması çok daha muhteşem bir etki yaratır, Danny Elfman ilk Oscar'ını kucaklayabilirdi sanki. Belli ki ses departmanı dışında kimse filmi izlememiş.
A.R.Rahman, "Slumdog Millionaire"de Hint ezgilerini modern müzikle birleştirdiği bir çalışmaya imza atmış olsa da, hatta bu çalışması ile geçtiğimiz haftalarda bir adet Altın Küre kazanmış olsa da; kendisinin alması gereken ödülün kesinlikle ama kesinlikle En İyi Orijinal Şarkı ödülü olması gerektiğini düşünüyorum. Müzikle değil, şarkılarla zenginleşmiş bir soundtrack çünkü "Slumdog Millionaire"inki.
Son olarak geçmişte biri En İyi Orijinal Şarkı kategorisinde olmak üzere (bu yıl da her iki kategoride aday) 8 kez Oscar adayı olmuş fakat eli hep boş dönmüş bir isim olan Thomas Newman var. "Wall-E"nin çok güzel müzikleriyle "American Beauty", "Finding Nemo" ve "Lemony Snicket's A Series of Unfortunate Events" gibi filmlerdeki başarısını aratmayan Newman, bu yıl Akademi'nin pek sevmediği "Revolutionary Road"un müziklerini de yaptı. Kendisi, çift adaylığı hak ediyordu bu sene.
58 yaşındaki İngiliz şarkıcı eski Genesis solisti Peter Gabriel, "Wall-E"de film için yazdığı ve müzikleri filmin müziklerini besteleyen Thomas Newman imzasını taşıyan "Down to Earth"ü seslendiriyor. Şarkı, filmin kapanışındaki kısa animasyon tadındaki görüntülere eşlik ediyor yazılar akarken. Film gibi, aynı anda hem sıcak hem de robotik olmayı başarabilen bir şarkı; sözleri de filmin yarattığı havayı yakalayan ve ona uyan sözler.
"Slumdog Millionaire" ise (ki bence A.R.Rahman 22 Şubat gecesi bir ödül alacaksa bu kesinlikle En İyi Orijinal Müzik değil, En İyi Orijinal Şarkı olmalı) iki şarkı ile aday. Hint müziklerini modern müzikle birleştiren inanılmaz bir soundrtack albümüne sahip filmde çalan iki şarkı "Jai Ho" ve "O Saya" ile... "O Saya"yı ve filmdeki birçok şarkıyı seslendiren M.I.A. aynı zamanda şarkının söz yazarı. Eminim favori şarkılarımdan "Ringa Ringa" ve "Paper Planes" de kısa listede yer alsalardı, aday da olabilirlerdi. Aday gösterilen iki şarkı arasındaki favorimse doğulu ezgileri, davul sesleri ve "Jai Hooo!!" çığlıkları ile "Jai Ho".
Altın Küre'lerde bu üç şarkıdan yalnızca "Down to Earth" adaydı. Ödülü ise Akademi'nin aday göstermediği "Wrestler" almıştı. (Akademi Disney aşığı olmasına rağmen 12 adet "High School Musical 3" şarkısı ve 2 adet "Bolt" şarkısını da görmezden geldi bu sene. Disney dışında "Hamlet 2"nin komiklik dolu şarkısı "Rock Me Sexy Jesus", Regina Sepktor şarkısı "The Call" ve Beyonce'nin "Cadillac Records"da söylediği "Once in a Lifetime" gibi şarkılar da bir kenara itilmiş.) Eğer Akademi yıllardır ödül vermediği Thomas Newman'ı ödüllendirmek istiyorsa A.R.Rahman'ı tercih etmediğim ve kendilerinden nefret etmeme neden olacak bir şekilde En İyi Orijinal Müzik dalında ödüllendirecekler. Ama bunu hakeden insanlara hakettikleri şekilde vermeyi de tercih edebilirler pek tabii ki. -umarım. Ama "Slumdog Millionaire" şarkılarının oy bölünmesine neden olarak "Wall-E"ye bu dalda bir ödül kazandırması daha olası.


"Australia"nın yaşadığı hayal kırıklığının tek tesellisi yegane adaylığını getiren Catherine Martin, Baz Luhrmann'ın sağ kolu diyebiliriz. Yönetmenin görselliğin, sanat yönetiminin ve kostümlerin her şeyden daha çok ön planda olduğu "Kırmızı Perde Üçlemesi"nde ("Strictly Ballroom", "Romeo+Juliet", "Moulin Rouge") olduğu gibi bu filminde de hem sanat yönetmeni, hem de kostüm tasarımcısı olarak çalışan Martin, 2001 yılında "Moulin Rouge" ile iki dalda da Oscarlanmış biri. "Australia"da 1930'lu yılların modasını yansıtan tasarımcı, Nicole Kidman'ın aristokrat kıyafetlerinden, çiftlik kıyafetlerine, hatta 2. Dünya Savaşı asker üniformalarına kadar geniş bir yelpazede çalışıyor filmde.
"Curious Case of Benjamin Button" 80 yılı kapsayan bir film olduğundan, tasarımcısının işini oldukça zora sokan, çeşitlendiren bir film. Üstelik film boyunca savaştan, baloya kadar onlarca farklı sahne var. 2000 yılında "Quills" filmi ile ödüle aday olan Jacqueline West'in üçüncü dönem filmi. Kendisi filmin zorlu sahnelerle dolu uzun bir sürece yayılmış olmasından ve tüm bu sahnelerin altından başarıyla kalkabilmiş olmasından dolayı avantajlı.
"Duchess"ın tasarımcısı Michael O'Connor bugüne dek kostümleriyle öne çıkan filmlere fazla bulaşmamış. 18. yüzyıl İngiltere'sinin moda ikonu, Devonshire Düşesi Georgiana'nın abartılı kıyafetlerini tasarlayan O'Connor'ın ilk dönem filminde bir sarayı giydirmesi, hele ki filmin başrolündeki insanın bir 'moda ikonu'nu canlandırıyor olması kendisinin en büyük artısı.
Son olarak "Revolutionary Road" ile aday olan Albert Wolsky var karşımızda... Wolsky, çoğunlukla 80li ve 90lı yıllarda çalıştığı filmler sayesinde 2 Oscar kazandıktan sonra, uzun bir süre adaylar arasında gözükmedikten sonra geçtiğimiz yıl "Across the Universe" ile yarışa geri dönmüş. Bu yıl 7. adaylığında 1950li yıllarda banliyöde yaşayan bir çifti canlandıran iki büyük yıldızı, Kate Winslet ve Leonardo DiCaprio'yu giydirmiş.
Madem Ses Miksajını ve Ses Kurgusunu ayırıyorlar, bunu da ayırmaları gerekiyor diye düşündüğüm bir kategoriye geldi sıra. Sanat yönetmenleri ve set dekoratörlerinin ödüllendirildiği En İyi Sanat Yönetimi kategorisinde genelde hep karmaşık ve detaylarıyla göz kamaştıran büyük setleriyle öne çıkan filmlere yer veriliyor. Bu yıl çoğu sahnesi gerçek mekanlarda çekilen ve sadece bir kostüm filmi olan "Duchess"ın adaylar arasında ne işi olduğunu pek anlayamadım.
"Changeling" ekibi, bu yılki iki filminde ve 2006 yapımı "Letters from Iwo Jima"da Clint Eastwood ile çalışmış. "Curious Case of Benjamin Button" ekibi ise "Zodiac"tan sonra ikinci kez David Fincher ile birlikte. "Prestige" 2006'da aday olmuş olan Nathan Crowley'e Christopher Nolan ile 4. çalışmasında Peter Lando eşlik etmiş. Aptal gençlik komedileri ve romantik komedilerden dönem filmlerine açılımları "Duchess" ekibinin işine yaramış gibi gözüküyor. 1997 yapımı "As Good As It Gets"in yapımcısı olarak bir adaylığı bulunan, bugüne dek önemli filmlerin ("The Departed", "Silence of the Lambs", "Lorenzo's Oil", "Goodfellas", "Philadelphia") sanat yönetmenliğini üstlenmiş Kristi Zea, ilk adaylığını "Revolutionary Road" ile kazanmış.
"Curious Case of Benjamin Button"da Brad Pitt'i farklı yaşlara yaşlandıran; 1992 ve 1993'te sırasıyla "Bram Stoker's Dracula" ve "Mrs. Doubtfire" filmleri ile iki yıl üst üste Oscar kazanan Cannom'ın kariyeri boyunca toplam 8 Oscar adaylığı bulunuyor.
Heath Ledger'ı bir ikona dönüştüren Joker rolünün önemli bir parçası olan makyajını yaratan isimlerden John Caglione Jr. ise 1990'da "Dick Tracey" filmindeki çalışması ile Oscarlı bir makyaj sanatçısı olmuş.
Bu yılın makyaj dalı sürprizi ise "Hellboy II: The Golden Army". Kate Winslet'in yaşlandığı "Reader"ı "Dark Knight"tan daha çok seven Akademi'nin, filme bu dalda yer vermeyişi şaşırtıcı. Hadi o olmadı, "Synecdoche, New York" yedek tahminim olarak durmaktaydı. Diğer yandan, Guillermo del Toro dünyasının ("Hellboy II: The Golden Army"deki birçok yaratığın "Pan's Labyrinth"tekiler benzediği fargmandan bile anlaşılıyor yani...) yaratıkları ikinci kez Oscar adayı. Bu kez farklı sanatçıların ellerinden çıkma olsalar da, ödül şansı az gibi gözüküyor.