28 Şubat 2010

Oscarlar 2009: En İyi Orijinal Müzik Adayları

En İyi Orijinal Şarkı kategorisinde olduğu gibi En İyi Orijinal Müzik söz konusu olduğunda da kurallar, değerlendirme dışı bırakılanlar ve görmezden gelinenler sıkıntı yarattı her yıl olduğu gibi bu yıl da. Randy Newman (Princess and the Frog), Karen O. & Carter Burwell (Where the Wild Things Are), Brian Eno (Lovely Bones) ve T-Bone Burnett (Crazy Heart); filmlerinin soundtrackleri çoğunlukla müzikten değil şarkılardan oluştuğu için değerlendirme dışı bırakıldı örneğin. (Evet, bunu geçtiğimiz yıl A.R. Rahman'a "Slumdog Millionaire"in şarkılarının yanısıra 'müziği' ile de ödül veren Akademi söylüyor.) Diğer yandan "Informant!"ın neredeyse tek iyi yanı olan müziklerin arkasındaki efsane müzisyenlerden Marvin Hamlisch'in ve henüz izleyemediğim ve müziklerini dinleyemediğim "A Single Man" ile Abel Korzeniowski'nin görmezden gelinmesi şaşırtıcı ve üzücü. Hele ki, bu iki ismin dışarıda kalmasının nedeni "Hurt Locker"ın bu dalda aday olmasıyken...

En İyi Orijinal Müzik:
Avatar (James Horner (2/9))
Fantastic Mr.Fox (Alexandre Desplat (0/2))
Hurt Locker (Marco Beltrami (0/1), Buck Sanders (0/0))
Sherlock Holmes (Hans Zimmer (1/7))
Up (Michael Giacchino (0/1))

1997'de "Titanic" için bestelediği müzikler ve Celine Dion'un seslendirdiği "My Heart Will Go On" şarkısı ile iki Oscar ile birden ödüllendirilen James Horner, 2000'li yıllarda "A Beautiful Mind" ve "House of Sand and Fog" dışında fazla ses getiremese de çoğu filminde beraber çalıştığı yönetmen adaşı James Cameron gibi muhteşem bir geri dönüş ile karşımızda. "Avatar"ın çokça epik, yer yer romantik ve egzotik müzikleri ile; müziklerin fonunda Na'vi dilinde bir koro katmak gibi yaratıcı fikirleriyle ve "My Heart Will Go On"u çokça andıran "I See You" adlı şarkı ile sinema tarihinde önemli bir yere sahip olacak bir filme yakışır müziklerle ödülü fazlasıyla hakediyor James Horner.

Yılın en üretken ismi ise Alexandre Desplat. 2009'da, "Chéri", "Coco avant Chanel", "Julie & Julia", "Twilight Saga: New Moon" ve "Un prophète"in yanısıra "Fantastic Mr.Fox" adlı animasyon filmin de müziklerini besteleyen Fransız besteci; Oscar adaylığını da bu film ile elde etti. 2000'li yılların en iyi müzisyenlerinden olduğunu düşündüğüm Desplat, bundan önce yalnızca 2006'da "Queen" ve "Curious Case of Benjamin Button" ile Oscar adayı olabilmişse de, bunlar dışında geride bırakmakta olduğumuz onyılın en iyi film müziklerinden çoğunun arkasına ismini kazımış durumda. (Syriana, Painted Veil, Girl with a Pearl Earring...) Desplat, 6 filmin müziklerini yaptığı bir yılda, doğru filmle aday olamadı diye düşünmekteyim. Hatta kendisinin sıkı bir hayranı olmama rağmen, bu yıl aday olmaması gerektiğini bile düşünmekteyim. Yine zil sesleri, yaylı ve üflemelilerin yerinde kullanımları ile, bu kez country müziğe kaçan bir "Curious Case of Benjamin" soundtrack'i yapmış Desplat "Fantastic Mr.Fox"da. Fakat bu yıl imza attığı diğer müziklerde eski işlerini tekrar etmeye başlaması beni yeterince mutlu etmedi. Ama eğer Akademi de IFMCA gibi "Yılın Bestecisi" gibi bir ödül veriyor olsaydı, adayım kesinlikle bu kadar emeği nedeniyle Desplat olurdu.

Adaylar açıklandığında suratıma yerleşen WTF ifadesinin en büyük sebeplerinden biri "Hurt Locker"ın müzikleri ile Oscar adayı olmuş olmasıydı. Bu, müziği olmayan "İki Dil Bir Bavul"un "En İyi Müzik" ödülü alması kadar olmasa da şaşırtıcı bir şeydi çünkü. Çoğu sessiz ve gerilimli bir atmosferde geçen bu yılki favori filmlerimden biri, tek bir notasını bile anımsamıyor olsam da, bir müziğe sahipti ve bununla Oscar adayı olmuştu çünkü. Araştırıp, bulup filmin gölgesinde kalan müzikleri dinledim ve şaşırdım. İyi bir müziğe sahip "Hurt Locker". Fakat kendini hatırlatmıyor olması, filmin birçok farklı daldaki başarısından çok daha geride kaldığının göstergesi. Bir değil, iki kişi tarafından bestelenmiş olması da bu dalda ödül kazanmak için büyük bir engel.

Alexandre Desplat ve James Newton Howard ile birlikte favori bestecilerimden olan Hans Zimmer; bu yıl "Sherlock Holmes" ve "Angels & Demons" ile harikalar yarattı ve doğru bir kararla ilki ile aday oldu Oscar'a. Bu, "Lion King" ile 1 Oscar sahibi olan Hans Zimmer'in 8. adaylığı. "Sherlock Holmes"da epik müzikleri Balkan ezgileri ile birleştiren ve inanılmaz eğlenceli bir filme yakışır güzellikte bir iş çıkaran Zimmer'i ne kadar övsem azdır şu anda. İyi film müziğinin, hatta iyi müziğin, dinledikten çok sonra bile insanın mırıldanabildiği müzik olduğunu savunan biri olarak; bu yılki favorim Hans Zimmer. Yine de, ödülü alacağını düşünmüyorum. (bkz. bir sonraki paragraf)

Michael Giacchino, benim gözümde kişilik bölünmesi yaşayan bir besteci. Neden derseniz, bir insan aynı anda hem ultra-sevimli, Pixar çağına yakışan rengarenk ve hareketli müzikler yaparken; diğer yandan gizemli, ürkütücü, aynı anda hem minimalist hem görkemli müzikler yapabiliyorsa, bunun başka bir nedeni yokmuş gibi geliyor. Bir yandan "Incredibles", "Ratatouille", "Up" gibi animasyonları müzikleriyle renklendiren; bir yandan da "Lost" ve "Fringe" gibi dizilerin, "Star Trek" gibi filmlerin müziklerini yapabilen bir insan Giacchino. 2007'de "Ratatouille" ile ilk Oscar adaylığını alan besteci, bu yıl "Up" ve "Star Trek" ile karşımıza çıktı ve "Up" ile aldı çok hakettiği adaylığı. Giacchino, henüz keşfedilme aşamasında. Önümüzdeki yıllarda neler yapacak kim bilir...

Bu yılki ödülün sahibi, büyük ihtimalle iki film ile IFMCA (International Film Music Critics Association) adayı olan, BAFTA, BFCA ve Altın Küre ödüllerinin de sahibi olan Michael Giacchino olacak. Fakat yine de, gecede "Avatar"ın tüm dalları silip süpürmesi gibi bir durum olursa James Horner da sevinebilir. Bu iki aday dışındakilerin, gidişatı etkileyen neredeyse hiçbir ödüle aday bile gösterilmediğini de hatırlamak gerekli.

Sırada: En İyi Görüntü Yönetmenliği

27 Şubat 2010

Oscarlar 2009: En İyi Orijinal Şarkı Adayları

Kuralların en çok değiştiği kategorilerden biri olan En İyi Orijinal Şarkı, bu yıl da kural düzenlemeleriyle birçoklarını çileden çıkardı. Yeni düzenlemeye göre oylama sisteminin verdiği sonuçlara göre 5, 3 ya da 2 aday, hatta hiç aday bile olmayabilirdi bu kategoride. Ayrıca her yıl olduğu gibi, neyin "orijinal" olup neyin olmadığıyla ilgili tartışmalar ve diskalifiye durumlarının da ardı arkası kesilmedi. "Precious" için bestelenmiş Mary J. Bilge şarkısı "I Can See in Color", filmde 20 saniyeden az çalındığı için aday adayları arasında yer alamadı örneğin. Brad Smith şarkısı "Help Yourself", "Up in the Air" için bestelenmediği gerekçesiyle, daha önce hiçbir kaydı olmasa da reddedildi.

Kısalistede (uzunliste?) yer alma şansı yakalayan 63 aday adayı şarkıdan da ilk 5'e kalamayarak şaşırtan birçok şarkı oldu. "Avatar"ın Leona Lewis'in yorumladığı "I See You" şarkısı, U2'nun "Brothers" için bestelediği "Winter", "Everybody's Fine"ın Paul McCarthy imzalı "I Want to Go Home"u, "Young Victoria" için bestelenen Sinead O'Connor imzalı "Only You", Karen O. imzalı birçok "Where the Wild Things Are" şarkısı, Andrea Bocelli'den "A Chirstmas Carol" için bir Noel aryası, "An Education"ın dönemi çok güzel yansıtan şarkıları ve hatta "Hangover"dan Oscar kampanyası çok iyi yapılan kısacık şarkı "Stu's Song"... Akademi, Disney hayranlığını devam ettirerek "Princess and the Frog"dan aday gösterebileceği maksimum sayıda (2) şarkıya yer verdi aday listesinde. "Nine"dan ise beklenin aksine "Cinema Italiano" yerine "Take It All"u aday gösterdi.

En İyi Orijinal Şarkı:
"Almost There" / Princess and the Frog (Söz-müzik: Randy Newman (1/17))
"Down in New Orleans" / Princess and the Frog (Söz-müzik: Randy Newman (1/17))
"Loin de Paname" / Paris 36 (Söz: Frank Thomas (0/0), Müzik: Reinhardt Wagner (0/0))
"Take It All" / Nine (Söz-müzik: Maury Yeston (0/0))
"Weary Kind" / Crazy Heart (Söz-müzik: Ryan Bingham (0/0), T-Bone Burnett (0/1))

18. ve 19. Oscar adaylıklarını, birçok kez olduğu gibi yine bir animasyon, "Princess and the Frog" için bestelediği şarkılarla alan Randy Newman imzalı "Almost There"i Anika Noni Rose; "Down in New Orleans"ı ise Dr.John seslendiriyor. 2001 yılında "Monsters, Inc." ile bu kategoride Oscar'ı alan Newman, bu yıl iki şarkı ile aday olsa da ödülü almasının tek nedeni Akademi'nin Disney sevgisi olacaktır, ama bence o kadar da değil.

Listenin en şaşırtıcı adayı, "Loin de Paname"... Orijinal adı "Faubourg 36" olan, "Les Choristes"in yönetmeni Christophe Barratier'in yönettiği "Paris 36"nın şarkısı, 63 şarkı arasından bu aşamaya kadar gelerek yabancı dilde şarkıların nadiren başardığı bir şeyi başardı. Bestecisinin soyadı Wagner, bizi heyecanlandırmadan önce biraz araştırma yapmak gerekiyor. Ama birçokların Oscar adayları açıklanmadan önce haberi bile olmadığı bu şarkının ödül için şansı olduğunu düşünmüyorum.

Maury Yeston imzalı "Nine" şarkılarından yarışa katılabilen; Broadway müzikalinde yer almayıp, film için orijinal olarak bestelenen iki şarkıdan "Cinema Italiano" yerine "Take It All" oldu. Filmde, ünlü-yönetmenin-aldatılan-eşi rolündeki Marion Cotillard tarafından seslendirilen şarkı, bence filmdeki en iyi orijinal şarkı olmasa da iddialı adaylardan.

Son olarak "Crazy Heart"tan "Weary Kind", kategorinin en iddialı şarkısı. 2003'te "Cold Mountain" için bestelediği şarkı ile Oscar adayı olan T-Bone Burnett ve Ryan Bingham imzalı şarkı, eski bir country şarkıcısının hayata tutunuşunu anlatan filmin duygusal şarkılarından. Geçtiğimiz yılki "Wrestler"-Mickey Rourke-Bruce Springsteen üçlüsünün "Crazy Heart"-Jeff Bridges-TBone Burnett & Ryan Bingham versiyonu gibi adeta.


BFCA, şarkılardan yalnızca "Almost There" ve "Weary Kind"a yer vermiş, Altın Küre'de ise yalnızca "Weary Kind"ı görebiliyoruz. Her iki ödülü kazanan şarkı da "Weary Kind". Son 5 yılda Altın Küre kazanan hiçbir şarkının Oscar adayı bile olamadığ düşünülürse pek güvenilir bir dayanak olmasa da, uzun yıllar sonra bunu başaran şarkının ödülü alabileceğini söylemek de gayet mümkün. Bunun dışında bir sürpriz ise "Take It All" tarafından yapılabilir. Eğer Dinsey-mania sürerse de "Almost There", "Down in New Orleans"a tercih edilecektir.

Sırada: En İyi Orijinal Müzik

Oscarlar 2009: En İyi Kurgu Adayları

Geçtiğimiz yıl "Slumdog Millionaire"i izlediğimde, iyi kurgunun filme ne kadar çok şey katabileceğini ve iyi bir kurgunun ne olduğunu anladım tam olarak. Bu yüzden bu yıl ilk kez bir şeyler anlamış olarak yazabiliyorum bu kategori üzerine de. Son 20 yılda sadece 4-5 kez En İyi Film ve En İyi Kurgu ödülünü kazanan filmlerin farklı oluşu da kurgunun önemini kanıtlayan başka bir durum. Bu yıl kategoride 5 filmin 8 kurgucusu Oscar adayı, yarışta deneyimi olan ise sadece 2 isim var.

Adaylar açıklandığında görmezden gelinmesine çok üzüldüğüm iki film oldu bu kategoride. Dana E. Glauberman, "Up in the Air" ile çok iyi bir iş çıkarmış ve hem ACE hem de BAFTA tarafından aday gösterilmişti. Yine ACE tarafından aday gösterilen "(500) Days of Summer" ile Alan Edward Bell, bir yönetmenlik harikası olan filme büyük katkıda bulunmuştu kurgusuyla.

En İyi Kurgu:
Avatar (Stephen Rivkin (0/0), John Refoua (0/0), James Cameron (1/1))
District 9 (Julian Clarke (0/0))
Hurt Locker (Bob Murawski (0/0), Chris Innis (0/0))
Inglourious Basterds (Sally Menke (0/1))
Precious (Joe Klotz (0/0))

"Dünyanın Kralı" James Cameron, 1997'de "Titanic" ile kazandığı 3 Oscar'ından birini de yapımcı/yönetmen kimliklerinin yanısıra kurgucu olarak elde etmişti. 12 yıl sonra, aynı üç kategoride "Avatar" ile aday Cameron. "Avatar"daki görsel efektlerin, gerçek performans çekimleri ile biraraya getirilmesi ve bu sahneler arasındaki geçişlerin akıcılığı ve yükselen heyecanı etkilememesi filmin teknik dallardaki bir başka başarısı olarak kayda geçti.

Birçok dalda görmezden gelinen bilimkurgu "District 9", bu dalda neyse ki karşımızda. Belgeselimsi formatı ve dijital kamera ile el kamerası arasında geçişlerin bu formatı destekleyişi oldukça yaratıcıydı filmde. "District 9", daha önce pek adını duyurmuş bir filmde çalışmayan Kanadalı kurgucu Clarke'ın da ilk önemli işi.

Kategorinin en iddialı filmlerinden biri ise "Hurt Locker". Filmdeki durmayan gerilimin, seyircinin çok durağan olan bir filmde hiç sıkılmamasının başlıca nedeni kamera hareketleri ve kurgunun başarısı. Birçok sahnede farklı açılardan yapılmış çekimler arasında geçişler sanki Irak'taymışınız izlenimi veriyor.

"Inglourious Basterds" ile aday olan Sally Menke'nin "Pulp Fiction"dan sonraki ikinci adaylığı. Tarantino'nun filminde kurgunun fazla bir etkileyiciliğini görmemiş olsam da, filmin ismi En iyi Film kategorisinin üç güçlü adayından biri olarak geçtiğinden, bu dalda aday olmadığını görmek şaşırtıcı olurdu. Diğer yandan kahramanı Precious'ın hayal dünyası ve sefil hayatı arasındaki geçişlerin yapmacıklığı ile nasıl "Up in the Air"i solladığını hala anlamadığım "Precious", hiç şansı olmadığını düşündüğüm tek aday.

ACE (American Cinema Editors), drama ve komedi/müzikal dalında verdiği ödüllerde "Precious" ve "Inglourious Basterds"a yer vermedi. Ödülü ise drama dalında "Hurt Locker", komedi dalında ise Oscar adayı (tabii ki) olmayan "Hangover" kazandı. "Precious" yerine "Up in the Air"i aday gösteren BAFTA Ödülü'nü "Hurt Locker", "District 9" yerine "Nine"ı aday gösteren BFCA'nın ödülünü ise "Avatar" kazandı. Tüm bunlara dayanarak, En İyi Film dalında olduğu gibi bu dalda da yarışın "Hurt Locker" ve "Avatar" arasında olduğunu söylemek mümkün. Favorim ise, birçok dalda olduğu gibi, "Hurt Locker".

Sırada: En İyi Orijinal Şarkı

26 Şubat 2010

Oscarlar 2009: En İyi Kostüm Tasarımı Adayları

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da En İyi Kostüm Tasarımı dalındaki adaylar arasında iki yeni ve üç deneyimli isim var Oscar yarışı konusunda. Adaylardan 2si 19. yüzyıl, 2si 20. yüzyıl üzerine çalışırken, biri de fantastik kostümlere imza atmış durumda. Bu dalda ödüle giden yol ise "dönem filmi" ve "saray kıyafetleri"nden geçiyor bilindiği gibi. ("Duchess", 2008; "Elizabeth: The Golden Age", 2007; "Marie Antoinette", 2006...)

En İyi Kostüm Tasarımı:
Bright Star (Janet Patterson (0/3))
Coco avant Chanel (Catherine Letterrier (0/0))
Imaginarium of Doctor Parnassus (Monique Prudhomme (0/0))
Nine (Colleen Atwood (2/7))
Young Victoria (Sandy Powell (2/7))

Jane Campion ile çalıştığı 3 filmi ile ödüle aday olan Janet Patterson, bu yıl "Bright Star" ile listede yer alıyor. 19. yüzyılda İngiltere'de geçen filmde, şair John Keats ve 18 yaşındaki genç kız Fanny Brawne'ın şairin genç yaştaki hastalığı nedeniyle kısa süren aşkı konu alınıyor. Henüz izleyememiş olduğum birkaç filmden biri olan "Bright Star" fazla dikkat çekmedi, buradakinden başka adaylık elde edemedi ve 90'lı yılların başındaki "Piano"dan beri sanatsal dallar dışında fazla ilgi toplamayan Jane Campion filmlerinden biri oldu.

Fransız filmlerini ve Fransa'da geçen Hollywood filmlerini giydiren Letterrier, ilk adaylığını ünlü modacı Chanel'in gençlik yıllarını ve modaya atılmasını konu alan bir Fransız filmi ile elde etti. "Coco avant Chanel"in 20. yüzyılın ilk yarısındaki Fransız kadınlarının kalıplaşmış giyim-kuşamına aykırılık yaratan tarzı ile Coco Chanel'i çok başarılı bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. Fakat makyaj kategorisindekinin aksine, yabancı dildeki filmlerin bu dalda ödüllendirilmesi pek alışıldık bir durum olmadığından, Letterier'in Oscar için Hollywood'a ya da en azından İngiltere'ye transfer olmasını öneriyorum.

Yarışa oldukça yabancı bir başka isim, "Imaginarium of Doctor Parnassus" ile ilk adaylığını elde eden Prudhomme. Fantastik bir filmde, birçok tanınmış erkek oyuncuyu giydiren ve Terry Gilliam'ın yarattığı dünyayı kostümlere taşıyan tasarımcı da, bu yıl adaylıkla yetinecek olanlardan bence.

2000li yıllarda efsaneleşmiş tasarımcılardan Colleen Atwood, 8. adaylığını, onu 2 kez Oscar heykelciği ile buluşturan Rob Marshall'ın yeni filmiyle aldı. "Nine"da İtalyan yönetmen Guio'yu ve etrafındaki birbirinden farklı kadınları giydiren; müzikal filmlerin büyüleyici atmosferine katkıda bulunan kostüm setlerinden bir başkasına imza atan Atwood'un da şansının düşük olduğunu düşünüyorum. Çalışması oldukça takdire değer ve göz kamaştırıcı olsa da; çok benzer bir filmle aynı ödülü almış olması (bkz. Chicago) büyük bir dezavantaj.

Yılın muhtemel kazananı ise Atwood gibi 8. adaylığını elde eden ve 2 Oscar sahibi olan Sandy Powell. "Shakespeare in Love" ve "Aviator" gibi iki dönem filmi ile ödüle kavuşmuş Powell, yine bir dönem filmi ile, bu kez 19. yüzyıl saray modası ile, "Young Victoria" ile listede. Kendisi, ödülü alması durumunda 4. kez üstüste saray ahalisini giydirerek kazanılmış bir Oscar'ın sahibi olacak.

CDG (Costume Designers Guild) adayları da ADG gibi fantastik/çağdaş/dönem filmi olmak üzere 3 kategoride verildiğinden 15 aday söz konusuydu. Oscar adayı filmlerden yalnızca "Bright Star" bu 15 film arasında yerini alamadı. "Imaginarium of Doctor Parnassus" fantastik film dalında CDG ödülünü kazanmış olsa da, BAFTA ve BFCA adayları arasında yer almıyor olması, ödül için adının elenebileceği anlamına gelmekte. Daha önce de söylediğim gibi, en iddialı film, BAFTA, BFCA ve CDG (dönem filmi) ödülünün sahibi olan "Young Victoria". Bir sürpriz olacaksa; "Bright Star" ile sırası gelen bir ismi, ya da bir modacının hikayesi olduğundan "Coco avant Chanel"i seçebilir Akademi.

Sırada: En İyi Kurgu

Oscarlar 2009: En İyi Sanat Yönetimi Adayları

En İyi Sanat Yönetimi dalında, bilindiği gibi set sekoratörleri ve sanat yönetmenleri birarada ödüllendiriliyor Akademi tarafından. Son yıllara bakıldığında karanlık/gotik dönem filmleri ve fantastik filmlerin göz kamaştırıcı setlerinin bu dalda öne çıktığını görüyoruz. Son üç yılda ödülü alan "Curious Case of Benjamin Button", "Sweeney Todd" ve "El Lanerinto del Fauno" da bunu açıkça gözler önüne seriyor. Ödül almış olan bu tasarımların ortak noktası ise dış mekan setlerinin iç mekan setlerine göre daha göz boyayıcı ve etkileyici olması. Fakat bu yıl, iç mekan / dış mekan tartışasından çok daha öte bir tartışma söz konusu bu kategoride: Önemli olan tasarlanan setlerin somut bir şekilde (marangozlukla, işçilikle vs.) hayata geçirilmesi mi, yoksa sadece yaratım aşamasındaki yetenek mi?

En İyi Sanat Yönetimi:
Avatar (Sanat Yönetmenleri: Rick Carter (0/1), Robert Stromberg (0/0); Set Dekoratörü: Kim Sinclair (0/0))
Imaginarium of Doctor Parnassus (Sanat Yönetmenleri: Dave Warren (0/0), Anastasia Masaro (0/0); Set Dekoratörü: Caroline Smith (0/0))
Nine (Sanat Yönetmeni: John Myhre (2/4), Set Dekoratörü: Gordon Sim (1/1))
Sherlock Holmes (Sanat Yönetmeni: Sarah Greenwood (0/2), Set Dekoratörü: Katie Spencer (0/2))
Young Victoria (Sanat Yönetmeni: Patrice Vernette (0/0), Set Dekoratörü: Maggie Gray)

Yazının girişinde sözünü ettiğim tartışmanın kaynağı, "Avatar"da mükemmel bir yaratıcılıkla sıfırdan yaratılan bir gezegenin, en ince detayına kadar büyülü bir görsellikle sunulması durumu. Bitkisinden, hayvanına, dağlarından, 'ağaç'ına, silahlarına kadar filmde her şeyin bir tasarım harikası olduğu malum. Askeri üs sözkonusu olduğundaki iç mekan tasarımlarını da unutmamak gerek. Fakat kağıt üstünde konuşturulan bu yeteneğin elle tutulur bir set inşaatı ile hayata geçmemiş olması, çoğunun sadece görsel efektlerle bilgisayar ortamında yaratılması Cameron'ın ekibini Oscar'a uzaklaştırır mı göreceğiz.
Yine bir görsellik harikası olan "Imaginarium of Doctor Parnassus"da, bu kez Terry Gilliam'ın hayal dünyasını sete döken tasarımların ise filme beklenenden az olan ilginin kurbanı olması kuvvetle muhtemel. Henüz ben de filmi izlemediğim için yorum yapmak istemiyorum.

Beklenen ilgiyi ve beğeniyi kazanamayan "Nine" müzikalinin ise sanat dallarında görmezden gelinmediğini görmek sevindirici. "Chicago" ile olan görsel ve atmosferik benzerlikleri, 2002'de bu filmle ödülü alan ekibin şansını bir hayli azaltacak olsa da, setlerinin ve kostümlerinin "Nine"ın şarkılarından bile öne çıktığını söylemek doğru olur.
"Sherlock Holmes", 19. yüzyıl Londrası'nı hayata geçiren göz kamaştırıcı setlere sahip. Özellikle (yine bir kısmı görsel efektlerle desteklenen) köprü ve tersane sahnelerinin geçtiği mekanların tasarımları ve iç mekan tasarımları ile oldukça başarılı bir iş söz konusu. Sanat yönetmeni ve set dekoratörünün isimlerini Joe Wright filmleri "Pride & Prejudice" ve "Atonement"tan hatırlıyoruz. Kendileri bu iki filmde olduğu gibi "Sherlock Holmes"ta da mükemmel bir işe imza atmışlar. Benim favorim kendileri, fakat 3. adaylıklarından da elleri boş döneceklermiş gibi geliyor ne yazık ki.

"Young Victoria" ise yine 19. yüzyıla, kraliçenin tahta çıktığı döneme götürüyor izleyenleri. Dış mekan çekimlerinin büyük bir kısmı gerçek mekanlarda çekilmiş olan filmin bu kategoride adının geçiyor olmasının nedeni iç mekan tasarımları ve sanat yönetimi daha çok. Geçtiğimiz yıl "Duchess"ın bu dalda değil, kostüm tasarımı dalında ödüllendirilmesinde olduğu gibi, "Young Victoria"nın sevineceği kategorinin bu olmadığını düşünüyorum.

ADG (Art Directors Guild), ödüllerini Çağdaş/Fantastik/Dönem Filmi olmak üzere üç kategoride dağıttığından 15 aday söz konusuydu. Fakat listelerinde bu 5 Oscar adayından yalnızca "Avatar" ve "Sherlock Holmes"e yer vermiş olmaları yarışın hangi iki film arasında geçtiğinin en büyük kanıtı. BAFTA ve BFCA da yalnızca adaylardan farklı ikişer tanesine yer vermiş listelerinde, fakat tüm listelerde görünen ve BAFTA ile BFCA ödüllerinin sahibi olan "Avatar", tasarımların somut materyallerle ya da teknoloji ile hayata geçiriliyor olmasının fazla da farketmediğini kanıtlıyor sanki. "Avatar", En İyi Sanat Yönetimi dalındaki ödülün sahibi muhtemelen. En büyük rakibi ise benim de favorim olan "Sherlock Holmes".

Sırada: En İyi Kostüm Tasarımı

Oscarlar 2009: En İyi Makyaj Adayları

Sanatsal dallardan ilki ve çoğu tarafından en az önemseneni olan En İyi Makyaj kategorisinde, hemen hemen her yıl olduğu gibi bu yıl da 3 aday var. 2 ay önce açıklanan kısalistede bulunan 7 filmden "District 9", "Imaginarium of Doctor Parnassus", "Night at the Museum: Battle of Smithsonian" ve "Road" aday olamayan filmler. Özellikle "District 9"ın final yarışına kalamaması üzücü. Fakat geçtiğimiz yıllardaki "Norbit", "Click" gibi tercihleriyle şaşırtan bir kategori olduğundan, her şeye olur demek olası söz konusu makyaj olduğunda.

En İyi Makyaj:
Il Divo (Aldo Signoretti (0/2), Vittorio Sodano (0/1))
Star Trek (Barney Burman (0/0), Mindy Hall (0/0), Joel Harlow (0/0))
Young Victoria (Jon Henry Gordon (0/0), Jenny Shircore (1/1))

Adaylardan "Il Divo", eski İtalyan başbakanlarından Giulio Andreotti'nin hikayesini anlatan, 2008 yapımı bir İtalyan filmi. Başrol oyuncusu Toni Servillo'ya birçok ödül kazandırmış filmde, tabii ki biyografik filmlerin çoğunda olduğu gibi makyaj da önemli bir yere sahip. Bir Avrupa filminin bu dalda aday oluşu nadir karşılaşılan bir durum değil; 2007'de ödülü alan "La Môme" ve 2004 adaylarından "Mar Adentro" gibi örnekler mevcut. "Il Divo"nun makyajının ardındaki aday isimler ise 2006'da "Apocalypto" ile birer adaylığı olan sanatçılar.

"Star Trek" oyuncularının makyajının ardında Oscar yarışına alışık olmayan isimler var. Sonuçta bir uzay filmi ve uzaylıların insana benzememesi için gereken emeğin çoğunun ardında makyaj sanatçıları var. (Her ne kadar son yıllarda bilgisayar teknolojileri ile rekabet etmek zorunda kalsalar da...)


"Young Victoria"nın aday olması ise BAFTA'nın aksine ödülün adında geçmese de saç tasarımının da bu dalda etkili olduğunu hatırlatıyor bize. Aday olan isimlerden Shircore, 1998'de "Elizabeth" ile bu dalda bir Oscar sahibi ve yine İngiliz Kraliyet Ailesi sayesinde yarıştaki yerini almış durumda.

"Star Trek" yılın en beğenilen gişe filmlerinden ve bilimkurgularından olduğundan ve teknik dallarda "Avatar" ile rekabet etmediği tek dal En İyi Makyaj olduğundan, ödülü "Star Trek"in alacağını düşünüyorum. "Il Divo"nun Akademi üyelerinin çoğu tarafından seyredilmediğini varsayarsak ve "Elizabeth" kanıtını da unutmazsak; en güçlü rakibin ise "Young Victoria" olduğunu söylemek mümkün. BAFTA'yı "Young Victoria"nın almış olması ve diğer iki adayın bu ödüle aday bile gösterilmemiş olması da büyük bir artı. BFCA ise "Star Trek" dışındaki adayları görmezden gelmiş ve ödülü aday olamayan "District 9"a vermiş durumda.

Sırada: En İyi Sanat Yönetimi

23 Şubat 2010

Oscarlar 2009: En İyi Ses ve Görsel Efekt Adayları

Geleneksel Oscar Töreni öncesi "Oscar Özel Haftası"nın ilk incelemesi ses ve görsel efekt teknolojileri üzerine... Hemen hemen her yıl tek bir film bu üç dalın hepsinde aday olarak öne çıkıyor olsa da, bu yıl hem "Avatar", hem de "Star Trek" bunu başardı. Fakat sanırım hepimiz, teknik dallarda ödülü hakeden ve ödülü kazanacak olan filmin bu ikisinden hangisi olduğunu gayet iyi biliyoruz. "Avatar" ve "Star Trek"i, bu dallarda 2'şer adaylığa sahip olan "Hurt Locker" ve "Inglourious Basterds" izliyor.

En İyi Görsel Efektler:
Avatar (Joe Letteri (3/4), Stephen Rosenbaum (1/1), Richard Banehom (0/0), Andrew R. Jones (0/1))
District 9 (Dan Kaufman (0/0), Peter Muyzers (0/0), Robert Habros (0/0), Matt Aitken (0/0))
Star Trek (Roger Guyett (0/1), Russell Earl (0/1), Paul Kavangh (0/0), Burt Dalton (1/1))

James Cameron ve ekibinin "Avatar"ın çekim sürecinde sinema sanatı ve teknolojilerine kattığı onlarca teknik yenilik düşünüldüğünde, filmin bir görsel efekt harikası ve bu açıdan bir sinema devrimi olduğu kabul edildiğinde ve Peter Jackson'ın vazgeçilmez görsel efektçisi 3 Oscarlı Joe Letteri'nin adının gücü işin içine girince, tartışmasız bu daldaki kazananın "Avatar" olduğunu söyleyebiliriz. Bu yılki VES (Visual Effects Society), BAFTA ve teknik dallarda ilk kez ödül veren BFCA adaylarının da aynı olduğu ve tüm ödülleri "Avatar"ın kazandığı da bu tezi desteklemekte üstelik. Adayların açıklanmasından aylar önce 7 filmden oluşan kısa listede yer alıp büyük yarışa dahil olamayan 4 film ise "2012", "Harry Potter and the Half-Blood Prince", "Terminator: Salvation" ve "Transformers: Revenge of the Fallen".

En İyi Ses Miksi:
Avatar (Christopher Boyes (4/11), Gary Summers (4/7), Andy Nelson (1/13), Tony Johnson (0/1))
Hurt Locker (Paul N.J. Ottoson (0/1), Ray Beckett (0/0))
Inglourious Basterds (Michael Minkler (3/10), Tony Lamberti (0/0), Mark Ulano (1/1))
Star Trek (Anna Behlmer (0/9), Andy Nelson (1/13), Peter J. Devlin (0/2))
Transformers: Revenge of the Fallen (Greg P. Russell (0/12), Gary Summers (4/7), Geoffrey Petterson (0/1))

En İyi Ses Kurgusu:
Avatar (Christopher Boyes (4/11), Gwendolyn Yates Whittle (0/0))
Hurt Locker (Paul N.J. Ottoson (0/1))
Inglourious Basterds (Wylie Stateman (0/4))
Star Trek (Mark Stoeckinger (0/1), Alan Rankin (0/0))
Up (Michael Silvers (1/4), Tom Myers (0/1))

En İyi Ses Kurgusundan farklı olarak ses efektlerinden çok, filmdeki müzik-diyalog-efekt dengesinin sağlanmasıyla ilgilenen En İyi Ses Miksi kategorisinde bugüne kadar; müzik kullanımını çok iyi yapan (bkz. Slumdog Millionaire, 2008; Ray, 2004), ses efektlerini filme çok iyi yedirmeyi başaran (bkz. Bourne Ultimatum, 2007) veya müzikal filmlerin (bkz. Dreamgirls, 2006; Chicago, 2002) filmlerin ödül aldığını görüyoruz. Bu yılki adaylar arasında da efektleri ile öne çıkan "Avatar", "Star Trek" ve "Transformers: Revenge of the Fallen" dışında iki film görüyoruz. "Inglourious Basterds"ın burada bulunmasının nedeni, sadece bir Tarantino klasiği olarak müzik kullanımının etkileyiciliği. "Hurt Locker"ın en büyük avantajı ise tek gördüğümüz onca patlamanın çoğunun sessiz bir şekilde perdeye yansıtılmış olması gibi seyirci psikolojisini ve gerilimini artırmaya yönelik tercihler. (Bunun iki ses kategorisinden hangisinden daha fazla avantaj sağladığı konusunda yeterli teknik bilgiye sahip değilim.) En İyi Ses Kurgusu Ödülü'nün tarihine bakıldığında ise anahtar sözcüğün ses efekti olduğunu görüyoruz. Büyük gişe, aksiyon, savaş, fantastik filmleri ve animasyon filmlerin şanslı olduğunu söylemek mümkün.

BAFTA ve ödülü bu yıl vermeye başlayan BFCA; iki kategoriyi birleşmeyi tercih ediyorlar. Ve her ikisinin de "Inglourious Basterds" ve "Transformers: Revenge of the Fallen" yerine "District 9"ı aday olduğunu görüyoruz. Ayrıca BFCA "Nine"a, BAFTA ise "Up"a daha fazla şans tanımış. Ödülü kazananlar ise "Avatar" (BFCA) ve "Hurt Locker" (BAFTA). CAS (Cinema Audio Society) ve MPSE (Motion Picture Sound Editors Society) ise tabii ki birden fazla dağıttıkları ödüllerde genellikle "Avatar" ve "Inglourious Basterds"ı ödüllendirmiş durumda. Benim görüşüm ise iki ödülün "Hurt Locker" ve "Avatar" arasında paylaşılacağı, yada "Hurt Locker"ın sürpriz bir şekilde her ikisini de kazanacağı yönünde.

Sırada: En İyi Makyaj

3. Yeşilçam Ödülleri Aday Listesi

Bu yıl 3. kez dağıtılacak olan 'Türkiye'nin Oscarlar'ı' Yeşilçam Ödülleri'nin 11 dalda 20 filmin aday gösterildiği aday listesi açıklandı. SİYAD Ödülleri'nden büyük başarı ile ayrılan "Vavien", Yeşilçam Ödülleri'nde de 9 dalda (İlk Film ve Genç Yetenek Ödülleri dışında tüm dallarda) aday olarak yılın en beğenilen filmlerinden olduğunu bir kez daha kanıtladı. Onu, Yeşilçam Ödülleri'nin biraz daha popüler/gişe/ticari sinemaya yatkınlığını kanıtlayan 6'şar adaylık ile "Nefes: Vatan Sağolsun" ve "Güneşi Gördüm" izliyor. "Pandora'nın Kutusu" 5, SİYAD tarafından yılın en iyi filmi seçilen "Hayat Var" ise "Neşeli Hayat" gibi 4'er adaylık ile yetinmiş durumda.

23 Mart gecesi sahiplerini bulacak olan Yeşilçam Ödülleri'nin tüm adayları şöyle:

En İyi Film: Güneşi Gördüm / Hayat Var / İki Dil Bir Bavul / Nefes: Vatan Sağolsun / Pandora'nın Kutusu / Vavien.

En İyi Yönetmen: Levent Semerci (Nefes: Vatan Sağolsun) / Mahsun Kırmızıgül (Güneşi Gördüm) / Reha Erdem (Hayat Var) / Yağmur ve Durul Taylan (Vavien) / Yeşim Ustaoğlu (Pandora'nın Kutusu) / Zeki Demirkubuz (Kıskanmak).

En İyi Senaryo: Bornova Bornova / Nefes:Vatan Sağolsun / Neşeli Hayat / Pandora'nın Kutusu / Vavien.

En İyi Erkek Oyuncu: Engin Günaydın (Vavien) / Mert Fırat (Başka Dilde Aşk) / Mete Horozoğlu (Nefes: Vatan Sağolsun) / Nadir Sarıbacak (Uzak İhtimal) / Öner Erkan (Bornova Bornova) / Yılmaz Erdoğan (Neşeli Hayat).

En İyi Kadın Oyuncu: Binnur Kaya (Vavien) / Demet Evgar (Güneşi Gördüm) / Meral Çetinkaya (Karanlıktakiler) / Nergis Öztürk (Kıskanmak) / Nesrin Cevadzade (Dilber'in Sekiz Günü) / Şerif Sezer (Deli Deli Olma).

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Cemal Toktaş (Güneşi Gördüm) / Cezmi Baskın (Neşeli Hayat) / Genco Erkal (Pazar: Bir Ticaret Masalı) / Mustafa Uzunyılmaz (Mommo:Kızkardeşim) / Settar Tanrıöğen(Vavien).
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Berrak Tüzünataç (Kıskanmak) / Derya Alabora (Pandora'nın Kutusu) / Hasibe Eren (Usta) / Lale Mansur (Başka Dilde Aşk) / Serra Yılmaz (Vavien).

En İyi Görüntü Yönetmeni: Floren Henry (Hayat Var) / Gökhan Tiryaki (Vavien) / Hayko Kırakosyan (7 Kocalı Hürmüz) / Levent Semerci ve Vedat Özdemir (Nefes:Vatan Sağolsun) / Soykut Turan (Güneşi Gördüm).

En İyi Müzik: Atilla Özdemiroğlu (Vavien) / Ender Akay ve Sunay Özgür (7 Kocalı Hürmüz) / Erkan Oğur (Mommo:Kızkardeşim) / Mazlum Çimen (Nokta) / Yıldıray Gürgen, Tevfik Akbaşlı ve Mahsun Kırmızıgül (Güneşi Gördüm).

En İyi Genç Yetenek: BKM Mutfak Oyuncuları (Neşeli Hayat) / Damla Sönmez (Bornova Bornova) / Elit İşcan (Hayat Var) / Onur Ünsal (Pandora'nın Kutusu) / Umut Kurt (Güz Sancısı).
Turkcell İlk Film Ödülü: Başka Dilde Aşk / İki Dil Bir Bavul / Mommo:Kızkardeşim / Nefes: Vatan Sağolsun / Uzak İhtimal.

21 Şubat 2010

9. !F Bağımsız Filmler Festivali'nin Ardından...

Bu yıl 9. kez bağımsız ruhu İstanbullu sinemaseverlerle buluşturan !F Bağımsız Filmler Festivali, 11 günün ardından, bugün sona eriyor. Bu yıl programımı yaparken gerçekten zorlandım ve 11-21 Şubat tarihleri arasında izlemek üzere 20'ye yakın filmden oluşan kısa(!)listemi, 13 filme indirdim. "Lovely Bones" ve "Crazy Heart"ı yakın vizyon tarihleri nedeniyle, "Fantastic Mr.Fox"u Wes Anderson'a olan antipatim nedeniyle, "Apan" ve "Alle Anderen"i ise çok istememe rağmen programıma uyduramadığım için izleyemedim.

İzlediklerim ise şöyle:

Hit Filmler:

An Education İngiltere (Yön: Lone Scherfig): Danimarkalı yönetmenin İngiliz oyuncularla çektiği son filmi "An Education", 20. yüzyılın ortalarında (böyle yazınca çok eski bir zaman gibi oldu) Londra'da geçiyor. Senaryo ve romanlarıyla tanınan İngiliz yazar Nick Hornby'nin Lynn Barber'ın günlüklerinden uyarladığı hikaye, modern bir Jane Eyre olarak tanımlanıyor. 'Liseli bir genç kızın üniversiteye girmek için çırpınışları, iyi bir koca buluşu ile boşa gitmeli mi'yi tartışan bir konusu var filmin. Fakat bu konuyu irdelerken ne kadının toplumdaki yerine, ne İngiliz aile yapısına, ne de geçmişin eğitim sistemine oturaklı bir dokundurma yapamamış olması üzücü filmin. Anti-semitizmden, siyah-beyaz ırkçılığına, hırsızlığın meşrulaştırılmasına kadar birçok konuya bulaşıp, konuyu dağıtmış olması da... Diğer yandan başta Carey Mulligan olmak üzere iyi oyunculuklar görmek mümkün filmde. Hele ki Alfred Molina ve Emma Thompson'lı sahneler...

Away We Go ABD (Yön: Sam Mendes) İlk 4 filmi arasında 3'er yıl boşluk bırakan Sam Mendes, geçtiğimiz yılki "Revolutionary Road" sonrası şaşırtarak çektiği son filminde, ağır aile dramları ve banliyö yaşamı tutkularından da uzaklaşarak keyifli bir yol hikayesine imza atmış. Festivalde izlediğim en iyi filmlerden biri olan "Away We Go", çocuklarını yetiştirmek için en uygun kenti arama pahasına Kuzey Amerika'da oradan oraya dolaşan, birbirine deli gibi aşık, sevimli bir çifti konu alıyor. Her yol hikayesinde olduğu gibi her durakta karşımıza çıkan ilginç karakterler ve onların ana kahramanlarımıza kattıkları, finale doğru bir adım daha attırıyor onlara. İyi müzikler ve iyi görüntüler eşliğinde ilerleyen, esprili ve keyifi bir film "Away We Go". Dave Eggers ve Vandela Vida imzalı senaryo, iki yazarın da ilk çalışması olmasına rağmen çok güzel kurulmuş. Televizyon yıldızları John Krasinski ve Maya Rudolph ise hem birbirlerine, hem de filme oldukça yakışmış. Yan rollerde gördüğümüz (özellikle) Maggie Gyllenhaal, Allison Janney ve çok kısa da görünseler Jeff Daniels ve Catherine O'Hara harikalar yaratıyor. Vizyon tarihi 26 Mart olarak gözüken film, mutlaka izlenmeli.

C'est pas moi, je le jure Kanada (Yön:Phillippe Falardeau) Kanada'nın Fransız tarafından çokça şirin bir film. Komşuları tarafından deli olukları düşünülen, onların haksız da olmadığını her fırsatta gördüğümüz bir ailenin, her tepesi attığında intihara kalkışan küçük oğlunun merkezinde olduğu film içinizdeki çocuğu harekete geçirecek sevimlilikte. Eğer çocukken fazla haylaz değilseniz, yapmak isteyip de yapamadıklarınızın hepsini perdede gerçekleşirken görebiliyorsunuz. Bana konu olarak benzemese de saflık açısından biraz "Je m'apelle Elizabeth"i hatırlatan filmin başrolündeki küçük oyuncu Antoine L'Écuyer'in performansı ise şaşırtıcı derecede iyi.

Cold Souls ABD (Yön: Sophie Barthes) Amerikalı oyuncu Paul Giamatti'nin, içindeki sıkıntılardan dolayı iyi performanslar çıkaramamaya başlaması sonucu, bir dergi ilanı sayesinde bulduğu ruh dondurma yöntemine başvurmasını konu alan fantastik bir bağımsız film "Cold Souls". Kendi adını kullanarak oynayan Giamatti'nin başarısız bir oyuncuyu canlandırmak için ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu göstermesi de fazlasıyla ironik olmuş. Filmde ayrıca doktor rolündeki David Strathairn de çok eğlenceli. !f blog'un davetlisi olarak gittiğim filmden çok gülmüş ve eğlenmiş olarak ayrıldım kısacası.

Good Heart İzlanda (Yön: Dagur Kári) İzlanda'nın dünyaca tanınmış birkaç yönetmeninden biri olan Kári'nin son filmi, New York'ta geçen İngilizce bir film olmasıyla yönetmenin evrenselleşme yolunda atmış olduğu bir adım. İntihar girişiminde bulunan evsiz bir gencin ve bilmemkaçıncı kalp krizini geçiren yaşlı bir bar sahibinin hastanede tanışmasını, dostluklarını ve birbirlerine bağlanmasını konu alıyor. Paul Dano ve Brian Cox, iyi bir uyumla tiyatro tadında oyunculuklar sergiliyorlar. Filmde yönetmenin Nordic kökenlerinin etkisini de, hakim olan soğukluktan ve ışık kullanımından hissetmek (ve benim durumumda mutlu olmak) mümkün.

La Nana Şili (Yön: Sebastián Silva) Şili'nin bu yıl adından çok fazla söz ettiren filmi "La nana", Altın Küre Ödülleri'nde En İyi Yabancı Film dalında aday olmuş, fakat Oscar için Akademi'ye yollansa da kısalistede yer alamamıştı. Yalnız olmaktan hoşlanan, yaşı ve sağlığı izin vermemeye başlasa da evin tüm işlerini kendi düzeni ve yöntemiyle yapmaya fazlasıyla alışmış olduğu için bir yardımcıya tahammül edemeyen hizmetçi Raquel'in hikayesi... Catarina Saavedra'nın bu rolüyle birçok ödül kazanmasına şaşırmamak gerekiyor. Tek bir evin içinde geçmesine rağmen hiç sıkıcı olmayan, bir karakterin evrimini/değişimini çok güzel perdeye yansıtabilen bir film olmuş.

Precious ABD (Yön: Lee Daniels): Yılın en çok konuşulan filmlerinden, Sundance ve Toronto'da adını duyuran 6 Oscar adayı bağımsız "Precious: Based on the Novel Push by Sapphire", açıkçası beni olumlu yönde etkilemedi. Yönetmen Lee Daniels ve senarist Geoffrey Fletcher; romanın içindeki sıkıntı, bunalım ve talihsizlikler silsilesini, her ne kadar ana karakterinin hayal dünyasıyla yumuşatmaya çalışmış olsalar da bu sahneler filmde o kadar sırıtmış ki, benim daha fazla depresyona girmeme neden oldu. Mo'nique, ortalamanın çok çok üstünde bir performans sergilemiş doğru. Gabourey Sidibe de öyle... Fakat onca ödülün ve övgünün, biraz da filmin sosyal mesajıyla alakalı olduğunu düşündürdü film bana. Bu yılki !f'te yaşadığım en büyük hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim filmin. "Precious", 12 Mart'ta vizyonda olacak.

Samson & Delilah Avustralya (Yön: Warwick Thornton) Avustralya'nın bu yıl Oscar Yabancı Film Kısalistesi'ne kalan Aborjin filmi, asimile olmuş yerlilerin yaşadığı küçücük bir toplulukta, iki gencin sıkıntıdan birbirlerine aşık olmasını konu alıyor desem yeridir. Köyden şehre kaçış ve evsiz/parasız yaşamaya alışmaya çalışma sahnelerinin yarattığı sıkıntı, sinir bozucu ve tekrar eden bir müzik ve fondaki pislik/sefalet beni yordu.

Un prophète Fransa (Yön: Jacques Audiard) Cannes'da Jacques Audiard'a En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandıran film, bir Fransız hapishanesinde yaşamak için kurnazlığını, zekasını ve tanrı vergisi kahinliğini kullanan Malik'in 6 yılını anlatıyor. Çok da güzel, gerçekçi, çarpıcı ve sürükleyici anlatıyor. Filmin bu sürükleyiciliğini baltalayan tek şey ise 150 dakikalık süresi.

Dünyanın Çivisi:

Food, Inc. ABD (Yön: Robert Kenner) Bunu bir belgesel için söyleyebileceğimi ben de düşünmezdim ama, festivalde izlediğim en iyi filmdi "Food, Inc.". Kapitalist gıda endüstrisinin ne kadar acımasız olduğunu, organik ürünlere geçme isteğinin neden haklı ve yerinde olduğunu, bir McDonald's menüsünün neden bir kilo sebzeden çok daha ucuz olabildiğini gösteren ve bunu çok çarpıcı/korkutucu bir şekilde yapan bir filmdi. Neyse ki, ülkemiz bir tarım ülkesi olduğundan (!) henüz bu kadar kötü değil durumumuz ama dur denilmesi gidişatı görmek açısından bizim için de anlamlı, yeri/zamanı olmayan bir film. Sualtı yaşamı ne kadar iyi anlatılmış olabilir bilmiyorum ama, eminim En İyi Belgesel Oscar'ı için "The Cove"un en güçlü rakibi olmasına kimse şaşırmıyordur "Food Inc."in. Yönetmenin bölümlere ayırdığı ve bu bölümleri güzel başlıklarla renklendirmesi seyircisinin ilgisini sürekli sabit tutmaya yaramış. Diğer yandan "Fikir Sahibi Damaklar"ın film sonrasındaki soru-cevap kısmına katılamamış olsam da, !f'i buna önayak olduğu için tebrik etmek lazım.

Gökkuşağı:

Broderskab Danimarka (Yön: Nicolo Donato) Bu yıl izlediğim 3 Gökkuşağı filminden tek kayda değer olanı, Danimarka filmi "Broderskab"dı. Neo-Nazi bir örgütün iki üyesinin arasındaki eşcinsel ilişkinin, önceden tahmin edilebilir bir şekilde kendilerini felakete sürüklemesini konu alan film ne bağıra bağıra anti-homofobi mesajları vermeye çalışan (bkz. To Each Her Own), ne de olaya 'nasılsa eşcinsel temalı film, konuya gerek yok, hadi porno çekelim' felsefesiyle yaklaşan (bkz. Greek Pete), doğru düzgün, sinema sanatını iyi icra eden bir filmdi. Hikayesi, gerilimi, romansı ile film gibi bir filmdi. Bir de Nordic filmiydi, daha ne isteyeyim.
Greek Pete İngiltere (Yön: Andrew Haigh)
To Each Her Own Kanada (Yön: Heather Tobin)

!f, 25-28 Şubat tarihleri arasında Ankara'da. Ankaralılara duyurulur.
Biz İstanbullular ise, İstanbul Film Festivali için 3 Nisan'ı bekliyoruz.

18 Şubat 2010

Kırmızı Ödülleri 2009

2009 yılının "Kırmızı Basında En İyiler Reklam Ödülleri" geçtiğimiz gün dağıtıldı. Hürriyet Gazetesi'nin öncülüğünde 2005'ten beri dağıtılan Kırmızı Ödülleri dergi ve gazetelerde yayınlanan en yaratıcı ve en başarılı, görselliğiyle şaşırtan ve beğeni toplayan basın reklamlarını ödüllendiriyor.

Dağıtlımaya başladığı yıldan beri Mey İçki, Eczacıbaşı, Mercedes-Benz ve Akşam Gazetesi'nin kazandığı büyük ödül "Kıpkırmızı"nın bu yıki sahibi ise geçtiğimiz yıllara kıyasla daha yeni ve daha küçük bir firma: Dank 2. El Mobilya Mağazası. Dank, DDB&Co. reklam ajansının, mobilyalara gelen zararın ve küçük hasarların değerinden ne kadar kaybettirdiği fikrinden yola çıkarak hazırladığı dört reklamlık gazete kampanyası ile büyük ödülün sahibi olmuş. Aynı kampanya "En İyi Perakende Reklamı" dalında da Kırmızı Ödülü'ne layık görülürken, "En İyi Sanat Yönetimi" ve "En İyi Gazete Reklam Kampanyası" kategorilerinde de başarı belgesine layık görülmüş. Dank dışında, Cumhuriyet Gazetesi, tatilsepeti.com, Yeni Rakı, Anadolu Sigorta ve Türkiye İş Bankası da ikişer Kırmızı Ödülü'ne layık görülen firmalar olmuş.

Ödüller dağıtılmadan önce sitede açılan sergi sayesinde sadece ödül alanların değil, aday olanların da görülebilmesi sonucu geçtiğimiz yılın tüm yaratıcı fikirlerini ve reklamlarını inceleme fırsatı buldum ve kişisel favorilerimin listesini çıkardım:

Bir numaram kesinlikle Mey İçki'nin Yeni Rakı'sının 'alkollü içecek reklamlarında sosyal, kültürel, coğrafi değerlerin kullanılması' konusunda çıkan ve kısa sürede haksız bulunarak iptal edilen yasak ile dalga geçtiği reklamlarından biriydi. "En İyi Gündem Bağlantılı Reklam" dalında Kırmızı Ödülü kazanan bu reklam Wunderman Reklam Ajansı imzası taşmakta. Reklamda boş tabakların üzerinde yazan "Denizde yaşayan solungaçlı canlı...", "Süt ürünlerinden en katı ve beyaz olanı..." ve "Güzel kokulu, sulu, turuncu meyve..." gibi ifadeler görüyoruz ve görmemiz yasal olmadığından bir rakı sofrasını hayal etmemiz sağlanıyor.

İki numaramda CNN Türk'ün "Hava Durumu" temalı gazete reklam kampanyası var. Kıpkırmızı Ödülü'nü alan Dank reklam kampanyasında da imzası bulunan DDB&Co. Ajansı'nın elinden çıkan kampanyada "CNN Türk Hava Durumu %99 doğru çıkar." ifadesini ve tüm reklamı kaplayan doğa manzaralarının %1'inde farklı bir hava durumunun hakim olduğunu görüyoruz. "En İyi Kültür, Sanat ve Eğlence Reklamı" dalında Kırmızı Ödülü'nü kazanan kampanya aynı zamanda "En İyi Sanat Yönetimi" ve "En İyi Gazete Reklam Kampanyası" dallarında da Başarı Belgesi'ne layık görülmüş.


Üç numaramda büyük ödülün kazananı Dank'ın kampanyası bulunuyor. Kişisel dördüncüm ise "En İyi Sosyal İçerikli Reklam" Kırmızı Ödülü'nü kazanan Umut Çocukları Derneği'nin "Büyük riskleri küçükler alıyor." sloganlı reklamı. Alice BBDO Ajansı imzalı reklamda tahtaya çivi çakılırken çekici tutan bir adam ve çiviyi tutan bir çocuk eli görüyoruz.

Beşincim "En İyi Otomotiv, Yan Sanayi ve Aksesuar Reklamı" dalında Başarı Belgesi alan Volkswagen Satış Sonrası'nın reklamı. Medina Turgul DDB Ajansı'nın elinden çıkan reklamda "Kötü servis, değerinden çok şey kaybettirir." ifadesini ve gazeteye sarılmış ekmek arası bir ıstakoz görüyoruz. Volkswagen aynı zamanda aynı ajansın Scirocco reklamı ile de "En İyi Otomobil Reklamı" Kırmızı Ödülü'ne layık görülmüş durumda.

Altıncı sıramda televizyon ve sinema reklamlarına da hayran olduğum Levi's'ın bir reklamı bulunuyor. manajans thompson imzalı 571 Jeans Zip Fly reklamında öpüşen çiftlerden oluşan bir fermuar görüyoruz. Bu reklam, "En İyi Moda, Tekstil ve Kişisel Aksesuar Reklamı" dalında Kırmızı Ödülü kazanmış.

Yedinciliği nasıl hiçbir ödüle ya da Başarı Belgesi'ne layık görülmediğini anlamadığım bir yaratıcılığa sahip olan Teknosa'nın dergi reklam kampanyasına veriyorum. Alice BBDO imzalı 3 reklamlık kampanyada "İhtiyaç duyduğunuz her türlü fotoğraf malzemesi. / TeknoSA" ortak metnini görüyoruz. Seri, karanlıkta kalmış bir flaş, uzakta kalmış bir objektif ve titrediği için bulanık gözüken bir tripoddan oluşuyor.

Sekizincim yemeksepeti.com'un Sevgililer Günü temalı reklamı. TBWA\\Istanbul imzalı reklamın sanat yönetimi de dikkat çekici olmasına rağmen, yalnızca "En İyi Gündem Bağlantılı Reklam" kategorisinde Başarı Belgesi ile ödüllendirilmiş.

Dokuzuncu sıramda Candaş Arın imzalı fotoğrafı ile "En İyi Reklam Fotoğrafı" dalında Başarı Ödülü'ne layık görülen JeansLab reklamı var. Jean pantolonlardan yapılma bir ana rahminde uyuyan iki genç insanı görüyoruz fotoğrafta ve acilen gidip jean alışverişi yapmak istiyoruz. -ya da ben istiyorum.

Onuncu sıramda ise Mercedes-Benz'in Yetkili Servis reklamı bulunuyor. Bir kasap dükkanında asılmış motorları gördüğümüz ürkütücü reklamda bir de katil kılıklı, ellerindeki kanı -pardon moto yağını- temizleyen tamirciye yer verilmiş. Alice BBDO ajansına ait reklam "En İyi Otomotiv, Yan Sanayi ve Aksesuar Reklamı" dalında Kırmızı Ödülü'nn sahibi olmuş.

Bana göre En İyi Reklam Metni ise, Nike Cortez'in, Babylon Dergi'nin arkasında görüp okuduğumda, sahip olduğum Cortez'lerimi sevmememe rağmen beni duygulandıran reklamının metni kesinlikle. "En İyi Reklam Metni" kategorisinde ödül alamasa da Başarı Belgesi'ne layık görülen metin şöyle: "Baltaydı favorileri, bıyıkları çenesine, saçları ensesine kadar iniyordu, İspanyol'du paçaları ve ayağında Cortez vardı. Koşucuydu. Koşmak hayatıydı. Bayır aşağı, yokuş yukarı, yağmurda ve kavurucu sıcaklarda hep koşmak. Ve ayağında Cortez vardı. Ufak bir İngiliz kasabasında, üç arkadaşıyla başladı hikayesi. Küçük bir kulüpte, büyük bir tesadüfle keşfedildiler. Wembley'de onbinlerin önünde sahne aldı. Ve ayağında Cortez vardı. Hollywood'un parlayan yıldızıydı. Kimileri Ünlüler Bulvarı'na hücum etti el izini görmek için. Kimileri ise ayak izlerini takip etti aynı yolu yürümek için. Ve ayağında Cortez vardı. Dün gece gördüm onu, Babylon'daydı. Sahneye yakın bir yerde, arkadaşlarıyla birlikte eğlenirken. Yüzünde bir tebessüm, ayağında ise Cortez vardı." Dünyaca ünlü insanların da, bizim gibi sıradan insanların da aynı markayı ve modeli tercih etmesi, ancak bu kadar güzel ve duygulu bir şekilde anlatılabilir.


Kişisel mansiyonlarım ise Converse bağcıkları ile İNDİRİM yazan YKM'ye, logosu masayı tırmalayan Efes Dark'a ve Fortis'in "Sen al, başkası ödesin" sloganlı Estetik Kredisi reklamlarına gidiyor. Ayrıca görsel olarak rezalet olmasına rağmen her gördüğümde güldüğüm TNT reklamına da değinmeden geçemem: "Lost'tan Yeşilçam filmlerine... İzlemeye değer ne varsa TNT'de." metnine sahip reklamda Hülya Koçyiğit ve Sawyer'ın diyalogu şu şekilde: "HK: Ada deyince faytona bineriz sanmıştım. / S: Aynı kanaldayız tamam da, aynı ada zorlayacak gibi."

Türk reklam sektörünün yaratılıclığının her geçen gün arttığını, kalitenin de gitgide yükseldiğini her yıl Kırmızı Ödülleri sayesinde görmek güzel oluyor.