28 Haziran 2011

Akbank Sanat'ta 2000'lerin Kültleri

Temmuz, tam anlamıyla bir festival ayı olacak İstanbullular için. Tünel Şenliği, One Love Festival, İstanbul Caz Festivali, sun.day.sky, Rock'n Coke, Uluslararası İstanbul Opera Festivali derken; müziğin her türlüsüne yeterince doyacak kentim seyircisi. Akbank Sanat, bu yoğun tempoda geçecek ayın öğleden sonralarına yaydığı birbirinden güzel fantastik/korku/gerilim türlerindeki filmler ile, müzik dolu bu aya sinema sıkıştırmamıza yardımcı olmuş. Hem de 2000'li yılların az ve öz bir hayran kitlesine sahip kült filmlerinden oluşturduğu bir seçki ile: Akbank Sanat Sinema Kuşağı 2000'lerin Kültleri etkinliği kapsamında 01 - 23 Temmuz tarihleri arasında Cuma ve Cumartesi günleri saat 15:00'de toplam 8 film gösterilecek.

Seçkinin en dikkat çekici yanı, hayatımda izlediğim en iyi 5 filmden ikisini içeriyor oluşu: Meksikalı Guillermo del Toro'nun 2006 yapımı "El laberinto del Fauno" (Pan's Labyrinth / Pan'ın Labirenti - 15 Temmuz Cuma) ve İsveçli Tomas Alfredson'un 2008 yapımı "Låt den rätte komma in" (Let the Right One In / Gir Kanıma - 23 Temmuz Cumartesi) filmlerinin tarafımdan ne denli hayranlıkla anlatıldığını blogu takip edenler hatırlayacaktır. İlki fantastik bir dünyayı İspanyol İç Savaşı'nın toplumsal etkileri ile bağlamayı başarırken, ikincisi günümüz popüler sinemasının ayağa düşürdüğü vampir filmlerini çocuksu masumiyete bürünmüş bir aşk üzerinden anlatmayı başarıyor. İçlerinden birini henüz izlememişseniz, bu fırsatı kaçırmamalısınız.

Heyecan verici diğer filmler Richard Kelly'nin bizi 2001 yılında Jake Gyllenhaal ile tanıştıran akıl karıştırıcı başyapıtı "Donnie Darko" (Karanlık Yolculuk - 02 Temmuz Cumartesi) ve birkaç yıl önce İstanbul Film Festivali'nde izlediğimiz Belçikalı Nic Balthazar'ın 2007 yapımı filmi "Ben X" (22 Temmuz Cuma). Bu filmler ile sosyal ilişkiler konusunda sorunları olan iki gencin; biri fantastik bir dünya ile tanışarak karmaşıklaşan, diğeri ise aşkla tanışarak çözülen hikayelerini izleyebilirsiniz. Seçkide yer alan bir diğer film ise henüz izlemediğim ve çok merak ettiğim, Fransız Géla Babluani'nin 2005'te çektiği ve bir çok "İlk Film" ödülü kazanan "13 Tzameti" (09 Temmuz Cumartesi).

Uzakdoğu Sineması'na olan önyargılı ve mesafeli yaklaşımım nedeniyle detaylı bir şekilde söz etmesem de, seçkide Japon ve Kore sinemasından Kinji Fukasaku'nun "Batoru rowaiaru" (Battle Royale / Ölüm Oyunu - 01 Temmuz Cuma), Jee-woon Kim'in "Janghwa, Hongryeon" (A Tale of Two Sisters / Karanlık Sırlar - 08 Temmuz Cuma) ve Joon-ho Bong'un "Gwoemul" (The Host / Yaratık - 16 Temmuz Cumartesi) filmleri de yer alıyor.

16 Haziran 2011

Freshtival3'ün Ardından...

Geçtiğimiz yıl, hayranı olduğum Mika'yı İstanbul'a getirmekle kalmayıp bir de onunla tanışmamı sağlayan Miller Freshtival; bu yıl yurdum kanunları nedeniyle adından Miller markasını kaybetti. Hem yağmurlu havanın etkisi, hem de line-up'ın geçen yıla göre sönük kalışı nedeniyle aynı coşkuya sahip olmasa da eğlenceli bir festival günü yaptı 28 Mayıs Cumartesi'yi. Bon Mod, Can Bonomo, Crystal Fighters, Noisettes ve Leftfield ile coşturulan festival ahalisini festival alanında da birbirinden eğlenceli sürprizler bekliyordu gün boyunca.


Yağmur yağacak mı yağmayacak mı endişesi ile geçen günlerden sonra; yağmurun yağmadığı, fakat güneşin de hiç yüzünü göstermediği bir festival günüydü. Istancool maratonunun ortasında benim için hoş bir mola olan Freshtival'de önce festival alanının nimetlerinden yararlanmak istedik @ladyisilien ve @splendorist ile. Dev I'M @ FRESHTIVAL yazısının önünde fotoğraflar çektik, çimenlerde oturduk, cips-şiş yedik, Dükkan Burger kokularını soluduk, bol bol bira içtik. Geliri hayırlı bir iş kullanılacak t-shirt boyama aktivitesine katılan @splendorist bana adıma yakışır bir tshirt yaparak hediye etti.

Festivalin en güzel ve en yenilikçi sürprizi ise Fresh News idi. Sahne alan her grup ile birlikte, "[...] sahnede!" sürmanşeti ile çıkan Fresh News, dev bir sosyal medya projesi olarak festival boyunca 4 kez basıldı ve ücretsiz olarak dağıtıldı. Festival haritası, ödüllü bulmaca, festival alanındaki aktiviteler/standlar ile ilgili bilgiler gibi önceden hazırlanmış bölümler dışında; sürekli taze çekilmiş fotoğraflar ve Twitter, Facebook, Foursquare kaynaklı sosyal medya paylaşımları bulunuyordu gazetede. Foursquare'den ve Facebook uygulamasından Freshtival'e check-in olanların, Twitter'da sanatçılar ve festival ile ilgili paylaşım yapanların profil fotoğrafları ile birlikte basıldığı Fresh News'ta festival modasını da basılan fotoğraflar ile yakından takip etme imkanı bulduk. Ben de Fresh News'un 2. sayısında "Bırak yağmuru, kar bile yağsa @canbonomo dinlemek için @Freshtival 'deyim ben." tweetim ile Can Bonomo ile aynı sayfada yer almanın gururunu yaşadım. Gazetede çıkan "Ajansımıza son ulaşan bilgilere göre tuvalette kuyruk yok." ya da "Gazetemize ulaşan son bilgilere göre bira sırası şu anda rahat." gibi cümleler ise gülümsetti.

Fotoğraf: Gökhan Kali

Son zamanlarda bir numaralı hayranı olduğum, hayatıma neşe katmak konusunda sınır tanımayan Can Bonomo için erkenden sahne önlerinde tepinmeye başladık. Setlistinde gözüktüğünün aksine "Bana Bir Saz Verin" ile başlayan performansı, her zamanki gibi yerinde duramayarak, gülerek, "Keyifler yerinde, her şey adaletli mi?" diye sorarak, megafondan davula türlü alet edevatla ve grup arkadaşlarıyla ölümüne eğlenerek devam etti. Sahnedeki enerjisi, hiçbir türe benzemeyen efsanevi müziği, dile dolanan şarkıları ve çocuklukları ile beni benden aldı yine. (Sahnede o kadar çok eğleniyorlar ki, çok kıskanıyorum gerçekten.) "Hep Bir Derdi Olur"da, "Şaşkın"da, "Opium"da, "Sebebi Var"da coştuk; "Süper"de hüzünlendik. Ve her güzel şeyin olduğu gibi, o performansın da çok çabuk sonuna geldik.

Fotoğraf: Gökhan Kali

Can Bonomo sonrasında ne tarzına, ne görünümüne, ne de şarkılarına ısınabildiğimiz İspanyol grup Crystal Fighters sahne aldı. Neyse ki bu sırada hâlâ festival alanında keşfedilecek birçok şey vardı. Crystal Fighters sonrasında sahneye çıkan Noisettes ise tam anlamıyla harikaydı. Elektronik müzik ikilisi Leftfield'ı bir konser sonrası partisi olarak düşünürsek de, kesinlikle festivalin headliner'ıydı.

Fotoğraf: Gökhan Kali

Vokal ve basçı Shingai Shoniwa, gitarist Dan Smith ve davulcu Jamie Morrison'dan oluşan Londralı indie ve soul grubu Noisettes; hareketli şarkıları, inanılmaz sahne performansı ve aşmış solisti Shingai ile göz kamaştırıcıydı. Yalnızca "Don't Upset the Rhythm" ve "Never Forget You" bilen bir seyirciyi tüm şarkıları ezbere bilirmiş gibi hissettirmeyi başaran bir performanstı. Kendisine "monkey woman" diyen şarkıcı, sahne demirlerine, metrelerce yükseğe tırmanıp baş aşağı sarkarak şarkı söylediğinde ise ağızları açık bıraktı. Aşağıdaki güvenlik görevlisinin korku dolu bakışları altında (üstünde?) dakikalarca demirlere asılı kalarak şarkı söylemeye devam etti Shingai.

Fotoğraf: Gökhan Kali

Kafası elektronik müzik dinlemek için yeterince iyi olmayan ve yanında onu dans edecek kadar gaza getirecek biri olmayan bendeniz, arkadaşlarımla birlikte Leftfield'ı dinlemeden ayrıldık festivalden. Fakat harika birer Can Bonomo ve Noisettes performansı izlemiş olarak buraktık Maçka Küçükçiftlik Park'ı. Kısacası bu yıl 3. kez düzenlenen Freshtival, hava şartları, Mika sonrasında aynı etkiyi gösteremeyen line-up'ı ve en önemlisi birkaç gün öncesine dek 24 yaş altındakilerin giremeyeceği duyurulan bir festival oluşuyla sönük geçti.

Fakat üzülmüyoruz ve 2-3 Temmuz'daki One Love Festival'ı ve 16-17 Temmuz'daki Rock'n Coke Festival'ı heyecanla bekliyoruz.

4 performans fotoğrafını kullandığım Gökhan Kali ve fotoğraflara ulaşmamı sağlayan Begüm Kozak'a teşekkürler :)

9 Haziran 2011

theMagger Mayıs 2011: "Çağdaş Sanat, Kayıp Cennet"

Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz aydan itibaren theMagger'ın theMet'inde "Saat 12 Olmadan" adlı köşemde yazmaya başladım. Her ay kültür ve sanatın farklı bir alanına değinmeye çalışacağım yazılarımın yanında, listeleme manyağı bir blogger olarak "thebalkabaa the10" adlı kutucuğun içerisinde de yine her ay farklı bir daldan kişisel listemi bulacaksınız.

theMet'in Mayıs 2011 sayısında İstanbul Modern'de 24 Temmuz'a kadar sürecek olan "Kayıp Cennet" sergisine ve 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde en beğendiğim 10 film listesine yer verdim. Yazıma ulaşmak için sayfalara tıklamanız yeterli: