6 Mart 2010

Oscarlar 2009: En İyi Yönetmen Adayları

Yazının formatında bir değişiklik yaparak tahminimi en başından söyleyip, neden ve neden-değillere sonradan değinmek istiyorum.

En İyi Yönetmen:
Kathryn Bigelow - Hurt Locker (0/0)
James Cameron - Avatar (3/3)
Lee Daniels - Precious (0/0)
Jason Reitman - Up in the Air (0/1)
Quentin Tarantino - Inglourious Basterds (1/2)

Ortamın gösterdiği son durum, yarışın Bigelow ve eski-eşi Cameron arasında olduğu. Bigelow DGA (Directors Guild of America), BAFTA ve BFCA Ödülleri'nin hepsinin kazananı oldu. Cameron ise Altın Küre ile yetinmek durumunda kaldı. Ben, tüm filmleri izledim ve benden bir seçim yapmam istense, Bigelow-Cameron-Tarantino arasında gidip gelen beyin dalgalarım nedeniyle kafamdan dumanlar çıkabilir. Fakat benim ne düşündüğümden çok ödülü kimin alacağı konusundaki tahminimden bahsedersek, tahminim Kathryn Bigelow olur.

"Hurt Locker"ın hem yönetmeni, hem de yapımcısı olarak iki dalda aday olan Kathryn Bigelow'un bir Irak Savaşı filmini tamamen karakter odaklı ve bir savaş filminden çok bir psikolojik durum filmi olarak ele alması, savaşın yarattığı trajediyle insanları ağlatmak yerine savaşın yarattığı adrenalin bağımlılığına odaklanarak insanları film boyunca heyecanlı tutabilmesi en büyük artıları. Kendisi, ödüle aday gösterilen ilk kadın yönetmen değil, (1976 - Lina Wertmuller, 1993 - Jane Campion, 2003 - Sofia Coppola) fakat ödülü kazanması durumunda En İyi Yönetmen Oscarı'na layık görülen ilk kadın yönetmen olacak. Birçoklarının yaptığı gibi "bu bir savaş filmi, kadınlar savaş filmi çekemez, dolayısıyla Oscar'ı almalı" seksist çıkarımını yapmıyorum. Bigelow, erkek olsaydı ve aynı filmi çekseydi, yine ödülü alacağını düşündüğüm isim olurdu. Fakat gerçek şu ki, bir erkeğin çektiği "Hurt Locker"ın aynı film olacağını hiç mi hiç sanmıyorum. (bkz. Jarhead, Sam Mendes, 2005) Eğlenceli bir bilgiye de yer verecek olursak, basında da sık sık yer aldığı gibi En İyi Yönetmen kategorisi bir eski-eş-kavgasına dönüşmüş durumda. 58 yaşındaki Bigelow, James Cameron'ın eski eşi.

James Cameron'ın 12 yıldır uğraştığı "Avatar"a rağmen bu ödülü almayacağını düşünmemin ise iki sebebi var: Alırsa bu kategorideki 2. ödülü olacağı gerçeği ve "Avatar"ın bir yönetmenlik harikası değil bir prodüksiyon harikası ve sinema devrimi oluşu. Aynı şekilde kendisinin DGA Ödülünü de kazanmayacağını düşünüyordum ve bunun bir sebebi daha vardı: Cameron'ın çalıştığı herkesin deyimiyle sette insanlara iyi davranmayan, zor bir yönetmen oluşu. DGA üyelerinin büyük çoğunluğunun yönetmenlerden değil, yönetmen yardımcıları ve set amirlerinden oluşuyor olması, Cameron'un DGA'yı kaybetmesinin en büyük nedenlerinden biriydi. Ego abidesi ve mükemmeliyetçi kişiliği ile 55 yaşındaki James Cameron, 1997'de 3 dalda (En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kurgu) aday olduğu Oscarların 3'ünü de "Titanic" ile kazanmış ve "I'm the King of the World!" diye bağırmıştı sahneden. Bu yıl, aynı üç dalda "Avatar" ile aday olan Cameron'ın Bigelow'u yenemeyeceğini düşünüyorum. En azından bu kategoride.

Quentin Tarantino, ne kadar muhteşem bir yönetmen olduğu gerçeği bir yana, Akademi tarafından fazla sevilmeyen bir yönetmen olduğundan ödüle aday gösterilmesini bile bir mucize olarak algılamalı. 1994 yılında hem En İyi Yönetmen, hem de (Oscar'ı kazandığı) En İyi Orijinal Senaryo dalında aday olduğu "Pulp Fiction"dan beri Akademi'nin beğenisini kazanamayan Tarantino, bu yıl da aynı iki dalda "Inglourious Basterds" ile aday. 46 yaşındaki yönetmen, umarız ki bundan sonraki filmleri ile Akademi'nin ilgisini daha yoğun bir şekilde çekmeyi başarabilir.

Yarıştaki figüranlardan ilki, henüz 32 yaşında olmasına rağmen 2. ve 3. Oscar adaylığını elde eden Jason Reitman. "Up in the Air" ile hem bu kategoride, hem de muhtemelen kazanacağı En İyi Uyarlama Senaryo kategorisinde aday olan Reitman, ilk En İyi Yönetmen adaylığını 2007'de "Juno" ile almış ve bu kategoride aday olan en genç isimlerden biri olarak Akademi tarihine adını yazdırmıştı. "Up in the Air"de tarzını koruyan ve sağlam adımlarla ilerlediğini gösteren yönetmene ileriki kariyerinde başrılar diliyor ve sadece twitter takipçisi olarak değil filmlerinin takipçisi olarak da arkasında olduğumu belirtiyorum. (Çok da umrundaydı ya.)

Şansı sıfıra oldukça yakın olan son adayımız ise "Precious" ile başarılı bir çıkış yapan ve Amerikan Bağımsız Film Ödülleri'nde hem En İyi Film, hem de En İyi Yönetmen ödüllerini kazanan Lee Daniels. 50 yaşındaki yönetmen, hikaye anlatımı ve tercihleriyle beni etkileyemedi filmi ile. Bu hislerin sadece bana ait olmadığını düşünüyorum, çünkü Altın Küre adayları arasında Clint Eastwood, BAFTA adayları arasında da Lone Scherfig, Daniels'ın yerine aday gösterilmişti.

Sırada ve Sonunda: En İyi Film

Hiç yorum yok: