6 Mart 2010

Oscarlar 2009: En İyi Film Adayları

Geleneksel Oscar Özel Haftası'nın son incelemesi büyük ödül için olan yarış hakkında. En İyi Film kategorisinde, bilindiği üzere bu yıl 10 film birden yarışıyor ve Akademi tarihinde ilk kez bir bilimkurgu ödüle bu kadar yakın. 2002'de bir müzikalin, 2003'de fantastik bir filmin kazandığı ve Akademi'nin geleneksellikten uzaklaşıp farklı türlere de hoşgörü ile yaklaştığını gösteren bir onyılın sonunda hiç de şaşıracak bir şey değil bu. Bu yıl sadece bu iki şaşırtıcı durumla karşı karşıya değiliz. Akademi tarihinde ikinci kez bir animasyon ve ilk kez 2 bilimkurgu En İyi Film kategorisinde aday gösterildi. Ayrıca sadece aday sayısında değil, oylama yönteminde de köklü değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler o kadar önemli ki, Akademi üyelerinin iki film arasında kalması durumunda aslında 3. sırada olan film En İyi Film seçilebilir. Şöyle ki, Akademi üyeleri artık sadece En İyi Film'i seçmekle kalmıyor, 10 adayın hepsini bir sıralamaya sokup 10'dan 1'e kadar puanlarla oylamaya veriyorlar. Ve en fazla puanı alan film En İyi Film Oscarı'nın sahibi oluyor. Tüm bunlar neyi değiştirir bilinmez, fakat yarışın 10 adaydan 2'si arasında olduğunu ve diğerinin yarışa seyirci olanlar arasında ödüle en yakın olan film olduğunu söylemek mümkün: "Avatar", "Hurt Locker" ve "Inglourious Basterds".

En İyi Film:
A Serious Man (Joel Coen (4/6), Ethan Coen (4/6)) - Mike Zoss Productions
An Education (Finola Dwyer (0/0), Amanda Posey (0/0)) - BBC Films
Avatar (James Cameron (3/3), Jon Landau (1/1)) - 20th Century Fox
Blind Side (Gill Netter (0/0), Andrew A. Kosove (0/0), Broderick Johnson (0/0)) - Alcon Entertainment
District 9 (Peter Jackson (3/8), Carolynne Cunningham (0/0)) - TriStar Pictures
Hurt Locker (Kathryn Bigelow (0/0), Mark Boal (0/0), Nicolas Chartier (0/0), Greg Shapiro (0/0)) - Voltage Pictures
Inglourious Basterds (Lawrence Bender (0/2)) - Universal Pictures & Weinstein Company
Precious (Lee Daniels (0/0), Sarah Siegel-Magness (0/0), Gary Magness (0/0)) - Lee Daniels Entertainment
Up (Jonas Rivera (0/0)) - Walt Disney Pictures & Pixar Animation Studios
Up in the Air (Daniel Dubiecki (0/0), Ivan Reitman (0/0), Jason Reitman (0/1)) - Paramount Pictures

Bir fizik profesörünü merkezine alan Coenler tarzı bir kara film olan "A Serious Man", 4'er Oscar sahibi Coenler'e bu yıl hem En İyi Film, hem de En İyi Orijinal Senaryo dallarında adaylık getirdi. Bugüne kadar dağıtılmış ödüllerden yalnızca (Akademi gibi aday sayısını 10'a çıkaran) BFCA adaylığı bulunan "A Serious Man", 10 film arasında (festivalde izlemek istediğimden) izlemediğim tek film. Fakat Oscar şansının olmadığını söylemek için filmi değil, yarışı izlemek yetiyor bazen.

"An Education", Danimarkalı yönetmen Lone Scherfig'in imzasını taşıyor ve BAFTA Ödülleri'nden yüzü bir hayli gülerek ayrılan bir dönem filmi. Londralı bir genç kızın eğitimi ve potansiyel koca adayı arasında bir seçim yapmasını konu alan film iyi ve klasik bir İngiliz filmi olmasına, çok iyi oyunculuklar barındırmasına rağmen; her şeye dair az şey söyleyen filmlerden olduğundan beklenen ilgiyi görmediğini düşünüyorum. (yine 10 adaya sahip) PGA, BFCA ve BAFTA'ya aday olan ve BAFTA'dan "En İyi İngiliz Filmi" Ödülü ile ayrılan "An Education", En İyi Kadın Oyuncu (Carey Mulligan) ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında da Oscar adayı.

"Blind Side", bu yıl "Avatar"dan sonra ABD'de en fazla gişe yapmış filmlerden biri olarak öne çıkıyor. Üst gelir sınıfının bir üyesi, bir banliyö hanımefendisi olan ama her şeyden önce anne olan beyaz bir kadının, evsiz kalmış siyahi bir gence evini, kalbini ve ailesini açarak onu ülkenin en iyi sporcularından birine dönüşme yolunda motive etmesini konu alıyor. Dokunaklı, beyaz milliyetçiliği ve Hristiyanlık propagandası kokuyor değil mi? Bu önyargı ile izlemiş olsam da, dokunaklı ve güzel bir film olduğunu düşündüm "Blind Side"ın. Büyük ihtimalle başrol oyuncusu Sandra Bullock'a En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı kazandıracak olan filmin, başka hiçbir ödüle bu dalda aday gösterilmemiş olması "Invictus"un hakkını yediğinin en büyük kanıtı.

"Avatar" ile beraber bir başka bilimkurgu, üstelik oldukça kalıpların dışına çıkan bir Güney Afrika bilimkurgusu da aday gösterildi bu yıl En İyi Film kategorisinde. PGA adayları arasında da yer almış olan ve yapımcıları arasında LOTR ustası Peter Jackson'ın da bulunduğu "District 9", Johannesburg'un ortasında bir mülteci kampında yaşayan uzaylıların haklarını savunan bir film. Yarı bilimkurgu, yarı belgesel formatında çekilmiş, gerçekten çok çok ilginç bir film. Yönetmeni Neill Blomkamp'ın ilk filmi olan ve kendisinin 2005 tarihli "Alive in Joburg" adlı kısa filminden uyarlanmış olan film, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Kurgu ve En İyi Görsel Efektler dallarında da Oscar adayı.

"Precious", Lee Daniels imzalı bir Harlem trajedisi. 16 yaşında, obez, babası tarafından uğradığı tecavüzlerin meyvesi özürlü bir çocuğa ve karnında bir bebeğe sahip, annesi tarafından şiddet gören ve nefret edilen bir kızın tüm bu şartlar altında okuluna devam etmesini konu alıyor. Sapphire'ın "Push" adlı romanından uyarlanan filmin, oyuncuları Gabourey Sidibe ve Mo'nique'in adaylıkları dışında En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Kurgu dallarında da adaylıkları mevcut. PGA, BAFTA, BFCA ve Altın Küre adaylıkları da olan "Precious", tahminlerime göre Mo'nique'in alacağı Oscar ile yetinecek.

1991 yılında "Beauty and the Beast"in bu kategoride aday olmasından beri ilk kez adaylığı elde eden animasyon film "Up", efsaneleşme yolunda ilerleyen animasyon stüdyosu Pixar'ın 10. filmi. "Up"ı animasyon dışında En İyi Film kategorisinde de yarıştıran sadece Akademi değil; PGA ve BFCA da aynı şansı tanımış filme. Favori olduğu iki kategori olan En İyi Animasyon ve En İyi Orijinal Müzik (Michael Giacchino) dışında En İyi Orijinal Senaryo ve En İyi Ses Kurgusu dallarında da adaylıkları var.

Jason Reitman'ın kariyerinin üçüncü, Oscar adayı olan ise ikinci filmi olan "Up in the Air", ekonomik krizin gündemde olduğu bir yılda ortama oldukça uyum sağlayan, anlatımı güzel, karakterleri doğal, çok klişe olacak ama, hayatın içinden bir film. Yapımcıları arasında Reitman'ın kendisi ve babası Ivan Reitman'ın da bulunduğu film PGA, BFCA, BAFTA ve Altın Küre adaylıklarının hiçbirini ödüle döndüremedi. "Up in the Air", Oscarlar'da da muhtemelen sadece En İyi Uyarlama Senaryo dalında kazanacak ve En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu (George Clooney), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Anna Kendrick) ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Vera Farmiga) dallarındaki adaylıkları ödüle dönüşemeyecek.

En İyi Film olmak için kapışan (literally) "Avatar" ve "Hurt Locker"ın ardından sinsice gülmekte olan, oyların bölünmesi halinde çok iyi yaptığı sağlam pazarlamanın ve sinefil hayranlarının dualarının meyvesini yiyecek olan film ise Tarantino imzalı "Inglourious Basterds". 9'ar adaylığa sahip rakiplerini 8 adaylık ile takip eden, tarihi baştan yazan destan, En İyi Yönetmen, En İyi Orijinal Senaryo, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Christoph Waltz), En İyi Görüntü Yönetmenliği, En İyi Kurgu, En İyi Ses ve En İyi Ses Kurgusu kategorilerinde aday. BAFTA dışında yarışın gidişatını belirleyen tüm ödüllere aday olan fakat kazanamayan film bu kategorinin kazananı olamasa bile en azından Christoph Waltz ile sevinecek, hatta bence senaristi olarak Tarantino'yu da sevindirecek.

Geriye kalan iki film, "Avatar" ve "Hurt Locker". Bir yanda bir sinema devrimi duruyor. 12 yıl uğraştıktan ve sinema sanatına birçok teknolojik yenilik getirdikten sonra, 3D filmi "Avatar" ile gerçekten büyük bir iş başardı James Cameron. Sinemanın seslenmesi ve renklenmesinden sonraki 3. devrimine tanık olduk sayesinde. Tam 9 dalda (Yönetmen, Görüntü Yönetmenliği, Sanat Yönetimi, Orijinal Müzik, Kurgu, Ses, Ses Kurgusu, Görsel Efektler) Oscar'a aday olan ve Altın Küre Ödülleri'nde hem yönetmeni hem de yapımcısı olarak Cameron'ın yüzünü güldüren "Avatar"ın tek zayıf noktası senaryosu. Bugüne kadar En İyi Film seçilen neredeyse tüm filmlerin en azından senaryo dallarında da aday olduğu düşünülürse büyük bir eksi. Fakat bu kuralın bozulduğu son yılın ve filmin 1997-"Titanic" oluşu, bu durumun Cameron için pek de problem olmadığının göstergesi. Diğer yandan rakibi "Hurt Locker", PGA, DGA, WGA, ACE, BFCA ve BAFTA Ödülleri'nin sahibi olan, Irak temalı, yönetmenlik ve kurgu harikası bir film. O da, yine 9 dalda Oscar'a aday. (Yönetmen, Senaryo, Erkek Oyuncu (Jeremy Renner), Orijinal Müzik, Kurgu, Görüntü Yönetmenliği, Ses, Ses Kurgusu) Şu satırları yazarken bile çok büyük bir ikilemdeyim tahminimin ne olacağı konusunda.

"Avatar" ve "Hurt Locker" arasındaki yarışı "Avatar" lehine çeviren ve benim de tahminimin bu yönde olmasına neden olan tek konu, oylama sürecinde iki filmin sergilediği ve çok tartışılan tavırlar. Akademi'nin aday filmler için propaganda ve pazarlama kuralları oldukça gevşek olmasına rağmen "Hurt Locker"ın yapımcılarının kurallara uygun olan kendi lehlerine bir şeyler söylemek, hatta oy dilenmek yerine "Bizi destekleyenler Avatar'a 1 puan versin" buyurması gerçekten etik olmayan ve üzücü bir durum. Akademi üyelerinin ne kadarı bu skandalın ortaya çıkarılmasından sonra oy kullanmıştır bilemiyorum, fakat dediğim gibi iki film arasında sinemasal bir tercih yapmakta zorlandığım için, sinema dışına çıkarak yaptığım bir tahmin söz konusu. Tahminimi sinema sanatından değil, sinema teknolojisi ve devriminden yana kullanıyor ve "Avatar" diyorum. En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerinin farklı filmlere gittiği nadir gözüken bir şey olsa da, bu yıl onlardan biri olacak diyorum kısacası. Tabii her zaman "Inglourious Basterds"ın yazının başında bahsettiğim şekilde sıyrılarak En İyi Film seçilmesi de olası...

Hiç yorum yok: