Amy Adams (Enchanted) Giselle: Disney masallarından fırlamış bir prensesi oynamak; hem güzel, hem yetenekli, hem masum görünüşlü, hem sevimli, hem de şarkı söyleme yeteneğine sahip olmayı, tüm bunlar olurken de yapmacık olmamayı gerektirir. 2005 yılındaki "Junebug" ve kocaman gözleri ile hayranlığımı kazandıktan sonra bu yıl bunların hepsini başardı Amy Adams "Enchanted" ile. (Altın Küre, En İyi Kadın Oyuncu - Komedi/Müzikal Adayı)
Cate Blanchett (I'm Not There) Jude: 5 farklı Bob Dylan'ın, 5 ayrı oyuncu tarafından canlandırılacağı bir film yaptı Todd Haynes. Fakat bu filmdeki Bob Dylan'lardan birinin bir kadın tarafından canlandırılacağı kolay kolay akla gelecek bir düşünce değildi hiçbirimiz için. 2000'li yılların yıldız aktrislerinden Cate Blanchett, erkek rolü yapmayı göğüslerini saklamaktan ibaret görmeyip; mimiklerinden duruşuna kadar değiştirdi kendini. (Oscar, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı; Altın Küre, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü)
Helena Bonham Carter (Sweeney Todd) Mrs.Lovett: Kan akıtan bir berberin, insan etinden turta yapan sevdiceği.Gotik bir müzikalin, gotik prensesi de diyebiliriz. Tim Burton ile olan evliliğinden sonra, yaratıcı ve ünlü yönetmenin dişi ve oyuncu versiyonu olarak perdelerde gözükmeye başlayan Helena Bonham Carter, film boyunca yaptığı işle tezat oluşturan sevgi dolu ifadesiyle etkilemeyi başarıyor izleyiciyi. (Altın Küre, En İyi Kadın Oyuncu - Komedi/Müzikal Adayı)
Julie Christie (Away from Her) Fiona Anderson: Alzheimer adlı hastalık; hangi filmde, hangi dizide ya da hangi öyküde karşıma çıkarsa çıksın etkilemeye devam edecek beni. Bunun bilincinde olarak, ne kadar objektif yaklaştığımı bilemiyorum Julie Christie'nin rolüne ve oyunculuğuna. Ama çok sevdiği kocasını, kendi isteğiyle taşındığı klinikte bile bile, göz göre göre unutmaya başlayan bir kadını oynayan ve seyredenleri salya-sümük havasına sokan Christie, bu yılın ikinci en iyi aktris performasını sergiledi bence. (Oscar, En İyi Kadın Oyuncu Adayı; Altın Küre, En İyi Kadın Oyuncu - Drama Ödülü)
Marion Cotillard (La Vie en Rose) Edith Piaf: "Jeux d'Enfant"ın Sophie'si Marion Cotillard, Fransa'nın 20. yüzyıldaki en büyük sanatçılarından birine dönüşerek 30una gelmeden Oscar'ını alanların arasına katılmayı başardı. Genç, yaşlı, bağımlı, diva, fakir, zengin, öfkeli, sarhoş... Her haliyle Edith Piaf olmayı başardı 140 dakika boyunca. Daha iyisi olamazdı. (Cate Blanchett ile aynı düşüncede olmak beni sevindiriyor. Bkz. Akademi Ödül Töreni 2008, ödül açıklandığında Blanchett'in sevinci) (Oscar, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü; Altın Küre, En İyi Kadın Oyuncu - Komedi/Müzikal Ödülü)
Ruby Dee (American Gangster) Mama Lucas: Birkaç yıl içinde yükselerek Amerikan uyuşturucu pazarının devlerinden biri haline gelen, en güçlü gangsterlerinden birinin annesi rolündeydi Ruby Dee. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın olduğu gibi, her güçlü erkeği doğuran ve bu nedenle ona tokat atma ayrıcalığına sahip olan bir kadın da vardır gerçeğini seyircinin ve Denzel Washington'ın suratına vurduğu sahne ile onlarca yıllık kariyerinin en parlak sahnelerinden birinde yer aldı Ruby Dee. (Oscar, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı)
Jennifer Garner (Juno) Vanessa Loring: Anne olamayan ama dünya üzerindeki annelerin çoğundan daha anne, 30lu yaşlarda bir kadındı Vanessa Loring. "Alias" ile ünlenen Jennifer Garner da ciddiyeti, çaresizliği ve mutsuzluğuyla hakkını vererek büründü bu kadın olmaya. Genç ve enerjik Ellen Page'den rol çalmanın imkansızlığı nedeniyle fazla farkedilmese de, bana göre bu listede yer almayı hak ediyor.
Angelina Jolie (A Mighty Heart) Mariane Pearl: Nedense Mariane Pearl rolünde, sürekli Jennifer Lopez'i görüyormuşum etkisi yaratsa da bende; kocası teröristlerce esir alınmış bir kadının soğukkanlı çaresizliğini, çektiği acıyı ve Amerikalı kocasıyla Pakistan'da yaşayan Küba kökenli bir Fransız'ın aksanını üzerinde taşımayı becerebilmiş Angelina Jolie. (Altın Küre, En İyi Kadın Oyuncu - Drama Adayı)
Jennifer Jason Leigh (Margot at the Wedding) Pauline: Bağımsız Amerikan filmlerinin vazgeçilmez konularından aile dramlarından biri olan "Margot at the Wedding"de, iki kız kardeşten biri olarak Nicole Kidman gibi inanılmaz bir oyuncudan rol çalmayı başarabildi geçtiğimiz sezon Jennifer Jason Leigh.
Laura Linney (Savages) Wendy Savage: Bağımsız Amerikan filmlerinin vazgeçilmez bir başka konusu ise aile dramlarını komedi formatında karşımızda çıkarmak sanırım. 2006'daki "Little Miss Sunshine"ın başarısından sonra Savage ailesi ile tanıştık geçtiğimiz yıl. Bağımsız sinemanın en vazgeçilmez isimlerinden Laura Linney; dalgalı saçları, babası ve abisiyle olan sorunları ile yalnız bir kadın ve başarısız bir yazar olarak karşımızdaydı. (Oscar, En İyi Kadın Oyuncu Adayı)
Kelly MacDonald (No Country for Old Men) Carla Jean Moss: Anlamsız kovalamacaların ve psikopat bir katilin başrolde olduğu -bence- anlamsız bir filmin ürkek, masum ve sevimli kurbanlarından biriydi. Filmin son sahnesinde Javier Bardem karşısında parlayan aktris, ne yazık ki Bardem'in gölgesinde kaldı.
Julianne Moore (Savage Grace) Barbara Baekeland: Bir çocuğun annesi tarafından katile dönüştürülüşünü anlatan, cinsel ve psikolojik temalı gerçek bir hikayede nefret edilesi bir anneyi hayran kalınası bir performansla oynadı Julianne Moore. Yüzündeki soğuk ifadenin, bu kadar başarılı bir oyuncu olmasına katkısı ne kadardır bilmiyorum ama; bir insan nerede oynarsa oynasın iyi mi oynar kardeşim. (bkz. Nicole Kidman, Kate Winslet vs.)
Özgü Namal (Mutluluk) Meryem: Küçük yaşta tecavüz edildiği için suçlu bulunan ve öldürülmek üzere köyünden uzaklaştırılan Meryem'in dramını hep neşeli rollerde (ve reklam filmlerinde) karşımıza çıkan çocuk ruhlu bir oyuncunun bu kadar iyi oynayabilmesi şaşırılacak bir şey bence. (Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü; SİYAD, En İyi Kadın Oyuncu Adayı)
Ellen Page (Juno) Juno MacGuff: Daiblo Cody ile beraber, yılın taptığım filmlerinden "Juno"yu "Juno" yapan ikinci insan. Küçük yaşına rağmen ettiği laflar ve sergilediği olgunlukla Juno'yu hazmetmiş ve oynamış Ellen Page. Belki de kendini oynamıştır ve senaryodaki Juno ile aynıdır bilmiyorum. Ama gerçek ne olursa olsun, hele ki filmin sonlarında babasıyla olan diyalogu ile bu listede yer alan kendinden büyük birçok oyuncunun sergileyebileceğinden daha iyi olan performansı göz ardı edilemez. (Oscar, En İyi Kadın Oyuncu Adayı; Altın Küre, En İyi Kadın Oyuncu - Komedi/Müzikal Adayı)
Vanessa Redgrave (Atonement) Briony: Onyılların en büyük oyuncularından biri, en az kendisi kadar yetenekli, farklı yaşlardaki 3 kadınla beraber oynadı "Atonement"da. Bu 3 kadından 2si kendisiyle aynı roldeydi. Filmin yalnızca son 10 dakikasında, tüm sürprizlerin karşımıza çıktığı o anlarda; yalnızca yüzünü görüyoruz Redgrave'in. Ve o 10 dakika yetiyor onun büyük bir oyuncu olduğunu anlamak için. Yüzündeki çizgilerin kıpırtılarını takip ederek mimiklerine bakın, sesini ve konuşmasını dinleyin; anlarsınız. Kendisiyla aynı roldeki, kendisinde onlarca yaş küçük bir oyuncunun aynı başarıyı göstermesiyse şanssızlığıydı Redgrave'in.
Saoirse Ronan (Atonement) Briony: Vanessa Redgrave'i, Romola Garai'i hatta başroldeki Keira Knightley'i gölgede bırakan 13 yaşında bir kız... Ciddiyeti, otoritesi, şımarıklığı ve olaylara yön verebilme gücüyle filmin en öne çıkan karakteri aslında. Kendisine yazılan rolün gücünü yeteneğiyle birleştirip geleceğin yıldızlarından biri olmak için önünü açmış oldu şimdiden. (Oscar, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı; Altın Küre, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı)
Amy Ryan (Gone Baby Gone) Helene McCready: Çocuğunu sevdiğini kaybedince anlayan çaresiz bir kadının geç gelen pişmanlığı ve bir bağımlının vurdumduymazlık ve çılgınlık arası ruh halini seyirciye ulaştırmakla görevli bu kadın Ben Affleck'in yönettiği bir filmde bile dikkat çekmeyi başardı. (Oscar, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı; Altın Küre, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı)
Imelda Staunton (Harry Potter and the Order of Phoenix) Dolores Umbridge: Pembeler giymiş ve peri masallarından fırlamış gibi görünse de cani bir cadı olan ve Harry Potter serisinin en nefret edilen karakterlerinden birini resmen giymiş Imelda Staunton. Özellikle o sinir bozucu gülüşü...
Tilda Swinton (Michael Clayton) Karen Crowder: Büyük şirketlerin, güçlü işadamlarının takım elbiseli ve tayyörlü dünyasında; kötü kadını oynadı cinsiyetsiz suratıyla Swinton. Buz gibi bakışları ve korkutucu tavrıyla yılın en ciddi filmlerinden birinde parladı yıldızı. Filmin sonunda, George Clooney ile karşılıklı oynadığı sahneyi hatırlayın yeter. (Oscar, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü; Altın Küre, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder