1 milyondan biraz fazla nüfusuyla Danimarka'nın ikinci büyük şehri olan Aarhus, bir liman ve sanayi kenti daha çok. Kopenhag kadar renkli ve şirin ve eski ve güzel binalarla dolu olmasa da, modern bir kültür-sanat merkezi olma çabalarıyla insanların gözüne girebilecek nitelikte. Şehir merkezinde, tren istasyonu ve "City Hall" binasının çevresinde herhangi bir yöne biraz yürüyerek şehirde görülebilecek çoğu yeri görebiliyorsunuz. Fakat daha farklı deneyimler için daha uzun mesafeler giderek doğanın içine dalmanız gerekebiliyor.
Mimar Arne Jacobsen tarafından tasarlanarak 1937-1941 yılları arasında yapılan "Århus Rådhus" yani 'City Hall', şehrin tam merkezinde bulunuyor. Modern bir mimariye sahip olan bina, saat kulesi ile göze çarpıyor. Benim gibi, haritasız ve kulak dolgunluğu bilgilerle gezen şaşkın turistler için de güzel bir referans noktası olan bu kule; yol bulmanıza fazlasıyla yardımcı oluyor.
Tren istasyonunun hemen karşısındaki trafiğe kapalı caddede, kanala kadar yürüdüğünüzde; yüzlerce mağaza ile karşılaşıyorsunuz. Yalnızca alışveriş yetmez diyenlerdenseniz, şehrin en eski yapılarından olan, tarihi 13. yüzyıla dayanan "Skt. Clements Kirke" ve tiyatro binası gibi binalara rastlayabiliyor ve 15.-18. yüzyıldan kalma evlerle dolu mahallelerden geçebiliyorsunuz bu yürüyüşünüz sırasında.
Şehirdeki en önemli müze, kuşkusuz "ARoS" (Aarhus Kunstmuseum). Danimarka sanatının 'Altın Çağ'ına, modern sanat ve çağdaş sanat eserlerine ev sahipliği yapan; içindeki eserler kadar mimarisiyle de göz kamaştıran güzel bir müze burası. Ayrı bir yazı ayırmak gerekiyor kendisine.
Aarhus'taki en ilginç mekanlardan biri ise, şehrin botanik bahçesinin hemen yanında bulunan "Den Gamble By". 'Eski şehir' anlamında gelen bu yer, kısaca bir ev müzesi! 1914 yılından başlayarak kurulan ve hala genişletilmeye devam eden "Den Gamble By", Danimarka'nın çeşitli yerlerindeki 20 tarihi ve eski kasaba ve şehirdeki keresteden ve yarı-ahşap evlerin sökülüp-tekrar yapılarak biraraya getirildiği bir açık hava müzesi. Gezerken kendinizi geçmişte zannetmeniz için yapılanlar bununla da kalmamış ayrıca: Müzede eski kıyafetleriyle insanlar geziyor, balık tutuyor, günlük işler yapıyorlar. Her evin içinde farklı bir konsept var ve geçmişteki yaşamı en ince ayrıntısına kadar görebiliyorsunuz. Marangoz, eczacı, terzi... Her mesleğe ait eşyalar ilgili evin içine yerleştirilmiş ve her ev kendi içinde küçük bir müze olmuş.
"Den Gamble By"de bulunan en büyük bina Aarhus eski belediye binası. Müzenin en güzel binaları, en geniş meydanda bulunan bu binanın etrafına dizilmiş. Meydanda küçük bir çeşme bulunuyor ve uzakta bir yel değimenini görebiliyorsunuz.
"Den Gamble By"nün içinden geçen kanal, su değirmenlerini, gemi tersanelerini ve balık tutan insanları görmenizi daha gerçekçi kılıyor. Yüzlerce çeşit şifalı ot ve bitkinin sergilendiği sera ve bahçeler de görülmeye değer.
3 katlı binalardan birinin içinde geniş bir koleksiyona sahip bir oyuncak müzesi bulunuyor. Bu kalıcı serginin dışında yıl boyunca çeşitli sergilere ev sahipliği yapan farklı binalarda, bana "Sirk Afişleri Sergisi" denk geldi. Oldukça renkli ve eğlenceliydi. Christmas döneminde çok özel bir konseptle parkın yaz sezonundan sonra tekrar canlandığını hatırlatan broşürler ise her yerde..
Biraz temiz hava almak, doğayla içli-dışlı olmak, sahilde yürümek ve tüm bunları yaparken Viking ve Danimarka tarihinden kalanlara bir yolculuk yapmak isterseniz, Aarhus yakınlarındaki (yol yaklaşık yarım saat sürüyor) Moesgård'a uğrayabilirsiniz. Moesgård Müzesi, daha çok çocukların tarihi ve doğayı bir arada keşfetmesini amaçlayan bir müze. Etrafımızdakilerin yaptığı çok sıkıcı olduğu yönündeki uyarılar sonucu müzeyi gezmesek de, içeride Vikinglere ait arkeolojik buluntuların olduğunu duyduk (ki duymasak da tahmin etmek olası).
Müzenin asıl alamet-i farikası etrafındaki ormanın da müzeye dahil olması. Beyaz taşlar üzerindeki kırmızı noktaları takip ederek ormanda kaybolmadan rahatlıkla yaptığınız yürüyüş sırasında Viking dönemine ait evler görebiliyorsunuz. Doğa yürüyüşleri beni biraz sıksa da; uzun ve oksijen dolu bir yürüyüşün sonunda sahile varıp, sonradan tekrar geriye döndüğünüzde, ardınızda güzel fotoğraflar bırakabiliyorsunuz. Ayrıca bizim gördüğümüzün aksine sadece midilli ve atlarla değil; geyiklerle de karşılaşabiliyormuşsunuz.
Son olarak, tren istasyonundan içine girişi bulunan, ona yakın sinema salonuyla şehrin hemen merkezinde bulunan büyük alışveriş merkezini de kaçırmayın derim. En azından üşüdüğünüzde...
2 yorum:
o kadar güzel anlatıyorsun ki Danimarka'yı, insanın yarın sabah kalkıp gidesi geliyor :))
turla gitmemişsin galiba, direk kopengah'a uçak bileti alıp mı gittin?
Legoland tarzı yerleri seviyorsan Amsterdam yakınlarındaki Madurodam da hoşuna gider.
saol : )
Turla gitmedim evet. Arkadaşım var Aarhus'ta exchange'de, onu ziyaret ettim. Onunla beraber/yalnız gezebildiğim kadar gezdim. Ama bugün son, anlatıcak bir şey kalmadı.
Yorum Gönder