İlk bölümde de belirttiğim üzere "Glee", 8 adaylık ile hem izlediğim hem de izlemediğim diziler arasında en fazla sanatsal/teknik dal adaylığına sahip olan dizi oldu. Yeni başlayan bir dizi olmasının yanında, uzun zamandır ekranlarda görülen ilk başarılı müzikal dizi olmasının da büyük avantajı vardı. Farklı sanatçıları, müzik tarzlarını, dönemleri odağına yerleştirdiği konsept bölümleriyle dikkatleri çekmeyi başardı “Glee” ilk sezonu boyunca. Söz gelimi Madonna temalı “Power of Madonna”, Lady Gaga temalı “Theatricality” ve Beyonce temalı “Hairography” bunlardan bazılarıydı. Zaten diziye sanatsal dallardaki başarıyı getiren kilit bölümleri de bunlar oldu.
En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Saç Stilistliği, En İyi Makyaj ve En İyi Ses dallarında aday olan “The Power of Madonna” bölümü içinde Jane Lynch’in canlandırdığı Sue Sylvester’a çekilen bir “Vogue” klibini konu alan video prodüksiyonu ile bölüme sadece bu adaylıkları getirmedi, ilk sezonun en sevilen bölümünün de bu olmasını sağladı. Bu muheteşem kurgusal klip için kullanılan kostümler, saç ve makyaj tasarımları bir yana; bölümün asıl kurgusu dahilinde söylenen şarkılardan “Like a Virgin”i üç ayrı çiftin, “Like a Prayer”ı ise asıl kadroya ek olarak bir gospel korosunun söylediği kısımlardaki miksler de bölümün teknik olarak öne çıkmasını sağladı. “The Power of Madonna”dışında dizinin ilk bölümü ile gelen bir Sanat Yönetimi adaylığı, “Hairography” ile gelen –adı üstünde- bir saç stilistliği adaylığı ve “Theatricality” ile gelen (ve özellikle erkeklerin performansı sırasındaki kasış makyajın etkisi olduğunu düşündüğüm) bir makyaj adaylığı bulunmakta “Glee”nin.
Yılın bir diğer yeni dizisi “Modern Family” ise ilk ve en büyük artısını ‘mockumentary’ formatı ile almış durumda. “The Office “ile başlayan bu trendi devam ettirme niteliğindeki dizide, odakta bulunan üç aile arasında geçişler bir yana; belgesel formatındaki kısımlar ile normal akış arasındaki düzen de çok güzel sağlanmış genelde. Dizi bu formatı ilk kez karşımıza çıkardığı pilot bölümü ile ve final bölümü “Family Portrait” ile En İyi Kurgu dalında iki adaylığa sahip. Sezon finalinde, Mitchell’ın evde güvercinle savaştığı bölümlerdeki geçişler heyecan verici. (Emmy jürisinde Ömür Gedik bulunmadığına göre dizinin bu kategoride ödül kazanma şansı artıyor.) Evin bir savaş alanına döndüğü bölümdeki sanat yönetimi ile “Moon Landing” ve spor salonundaki yankılarla başa çıkabilen ses düzeni ile “En Garde” da dizinin sanatsal ve teknik dallarda aday gösterilmiş olan diğer bölümleri.
Favori dizilerimden bir diğeri “30 Rock”, 3 yıldır minimum bütçe ile maksimum başarı göstererek yapımcılarının yüzünü güldürmekte. Bu yıl da buna devam etmesi kuvvetle muhtemel. Dizinin “Dealbreakers Talk Show #0001” bölümünde En İyi Kurgu ödülünü havada yakalayacak birçok durum söz konusu.Karakterleri HD kamera ile gösteren görüntüler, Liz’in tanıtım filmi ve yine Liz’in aynadaki yansıması ile konuştuğu bölümlerdeki kurgu ustaca.
“Season Four” adlı sezon prömiyeri anlam veremediğim bir görüntü yönetimi adaylığı alırken; anlam verdiğim bir adaylık dizinin sezon finali “I Do Do” ile En İyi Kostüm Tasarımı dalında gelmiş. Bölümün sonundaki gospel korosunun giysileri ile tüm karakterlerimizin düğünlerde ve kokteyllerde giydiği şık kıyafetler bir yana asıl başarı Paul’ün yarı Jenna yarı Cher kılığına girdiği kıyafeti ile gelmiş olmalı. Dizinin bir başka adaylığı ise “Argus” bölümünde Jenna ve Paul’ün düeti nedeniyle gelen bir En İyi Ses adaylığı.
Ailemizin karın ağrısı “Lost” tatmin etmeyen finali “The End” ile En İyi Kurgu, En İyi Ses Kurgusu ve En İyi Ses dallarında adaylık elde etmiş durumda. Diğer yandan dizinin en çok fanı olan karakterlerinden Richard Alpert’ın Kanarya Adaları’na uzanan geçmişini konu alan “Ab Aeterno” adlı bölümdeki set tasarımları bu bölüme hak ettiği sanat yönetimi adaylığını getirmiş durumda.
4 yıldır, tüm sezonları ile istisnasız her yıl sanat yönetimi dalındaki adaylıklarını ödüle döndürmeyi başaran “How I Met Your Mother”a bu yıl – muhtemelen “Glee”ye kaptırmaması halinde yine ödeüle dönüşecek olan – adaylığını getiren bölümler “Duel Citizenship”, “Hooked” ve “Of Course”. Crumpet Manor oteli, Kanada barı, Chicago’daki pizzacı, Toronto mekanları, nehir kenarı gibi birçok yeni mekanla karşımıza çıkan prodüksiyon tasarımcısı Steve Olson ve set dekoratörü Susan Mina Eschelbach yine oldukça iddialı. Fakat asıl iddialı oldukları konu kuşkusuz “Of Course” bölümündeki müzikal kısım “Superdate”e eşlik eden hareketli dekorlar. Dizinin ikinci ve diğer sanatsal adaylığı ise “Doppelgangers” adlı sezon finalindeki makyaj ile gelmiş durumda. Bölüm boyunca şekilden şekle giren Neil Patrick Harris (a.k.a. Barney) hem oyunculuğu hem de kendisine eşlik eden başarılı makyajı ile çok eğlenceli.
“The Big Bang Theory” geçen yıl olduğu gibi sanat yönetimi konusunda bir adaylığa sahip. “Gothowitz Deviation” bölümdeki Gotik bar ve dövmeci mekanları ve “Adhesive Duck Deficiency”deki kamp yeri, hastane ve Penny’nin odası ile banyosu gibi yeni mekanlar dizinin sanatçılarına bir adaylık getirirken; “Adhesive Duck Deficiency” karanlıktaki çekimlerinin katkısı ile Teknik Yönetmenlik (şeklindeki adını ilk kez duyduğum dalda) bir adaylık elde etmiş. Sadece uzamış saç ve sakallardan ibaret bir makyaj barındıran “Electric Can Opener Fluctiation” adlı sezonun ilk bölümü ise makyaj dalında bir adaylığa sahip.
İzlediğim dizilerden teknik dallarda adaylık elde eden dizilerden en önemlisi ne yazık ki devam etmeme tehlikesi ile karşı karşıya olan “FlashForward”. “No More Good Days” adlı ilk bölümü ile En İyi Görüntü Yönetmenliği, En İyi Dublör Koordinasyonu ve En İyi Müzik dallarında hak ettiği adaylıkları ödüle çevirebilirse belki devam eder diğer umuyorum. Post-apokaliptik ve kaos ortamı yaratan pilot bölümü ile heyecanı zirveye çıkaran diziye yazık olmaması en büyük dileğim. Ayrıca eğlenceli bilimkurgu “Fringe”, White Tulip” bölümü ile En İyi Ses Kurgusu (e tabi zamanda titreşerek yolculuk eden bir adam var sonuçta tabi aday olacak, güzel ses efektleri söz konusu) dalında; “The Office” ise iki kahramanının düğününde tüm kadro tarafından söylenen bir şarkı sayesinde “Niagara” bölümü ile En İyi Ses dalında birer adaylık elde etti.
Minidiziler ve tv filmlerinden yalnızca minidizi “Prisoner”ı izlediğim, ve o da sanat yönetimi ile değil yalnızca görüntü yönetimi ile aday olduğu için fazla yorum yapamıyorum. Fakat “The Pacific”in tüm dalları silip süpüreceğini tahmin etmek için fazla bilgili olmaya gerek yok.
Sırada: Konuk Oyuncu Adayları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder