30. İstanbul Film Festivali, 1 Nisan Cuma gecesi Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen tören ile yapıldı. Gecede Açılış Filmi "Capocabana" gösterildi, sonrasında ise Roxy'de Akbank'ın evsahipliğindeki partide eğlenildi. Açılış ve Ödül Töreni, ülkem sınırları dahilinde izlediğim en profesyonel organizasyonlardan biriydi. Hele ki çok çok kısa bir süre önce aynı mekanda gerçekleşen 4. Yeşilçam Ödül Töreni ile kıyaslandığında aradaki farkı çok daha anlaşılır, çok daha belirgindi.
Sunucu Memet Ali Alabora gece boyunca, en az oynadığı (ve nedense bana garip bir enerji verdiği için çok sevdiğim) İş Bankası reklamlarındaki kadar dinamikti. Daha ilk cümlelerini söyleyip, davetlileri selamladıktan sonra Emek Sineması lehinde atılan sloganlar, çalınan borazanlar ve alkışlarla sözü kesildiğinde "Emek Sineması olmadan açılış da olmaz!" sözlerine çok güzel cevap verdi ve durumu çok iyi toparladı.
Tören, Alabora'ya eşlik eden biri kadın biri erkek ikişerli sunucu çiftlerden ve ustalıkla hazırlanmış çeşitli konulardaki videolardan ibaretti. Sanırım törenin Yeşilçam Töreni'nden en büyük farkı, hiçbir şeyi kağıttan okumaya gerek duymayan insanlardı. Bırakın kağıttan okumayı, kimsenin elinde kağıt bile bulunmuyordu. Ayırca o kadar akıcı ve planlı bir törendi ki izlediğimiz; bu işin belediye başkanları, kurumsal genel müdürler ve dernek başkanları konuşmadan çok daha iyi olabileceğinin kanıtıydı her şey.
Türkan Şoray, İzzet Günay, Atilla Dorsay, Hale Soygazi, Mert Fırat, Saadet Işıl Aksoy, Semih Kaplanoğlu, Yeşim Ustaoğlu, Serra Yılmaz, Özgü Namal, Mehmet Günsür, Vecdi Sayar ve Hülya Uçansu; gece boyunca festival ile ilgili anılarını anlatan ve törenin kısa bölümlerini sunan ünlü isimlerden yalnızca birkaçıydı. Gecenin en duygusal anı ise Emek Sineması emektarı Hikmet Dikmen'in sahnede ağladığı anlardı.
İKSV'nin, törende gösterilen videoların hazırlığına da büyük önem verdiği, büyük emek harcadığı belli oluyordu. Emek Sineması'nın anıldığı, geçmiş festivaller ve ödüllerden parçaların kurgulandığı, ünlülerin festival anılarını paylaştığı ve sıkı durun, seyircilerin festival ile ilgili OLUMSUZ eleştirilerinin paylaşıldığı videolar izlemeye değerdi gerçekten. (Özellikle bu sonuncusu nedeniyle, "İnsanın kendi ile dalga geçebilmesi en büyük erdemdir."i savunan biri olarak İKSV'ye teşekkürler.)
Festival'in bu yılki Onur Ödülleri de gecenin sonunda sahiplerine verildi. Macar yönetmen Belá Tarr, görüntü yönetmeni Ertunç Şenkay, yönetmen Yusuf Kurçenli ve sevilen ikili Zeki Alasya ile Metin Akpınar ödüllendirilen isimler oldu. Gece boyunca Emek Sineması'nın kapatılmasından, lüferlerin tükenme tehlikesine kadar birçok konuda sosyal mesaj verilirken; gecenin en bomba lafı da Zeki Alasya'dan geldi: "Sahnesinde namaz kılınacaksa, Emek Sineması hiç açılmasın daha iyi."
Törenden sonra, Açılış Filmi olarak Marc Fitoussi imzalı "Copacabana" gösterildi. Salonun yarısından fazlasının boşalması ise, davetlilerin büyük çoğunluğunun sinema ile 'gerçekten' ilgili olmadığı ve yalnızca boy göstermeye gelmiş olduğunun bir göstergesiydi belki de. (Filmle ilgili yorumlarımı diğer filmler ile birlikte paylaşacağım.)
Törenin ardından Roxy'de, festival sponsoru Akbank'ın partisi ise biraz sıradandı. Partide gördüğüm bazı isimler Engin Günaydın, Büşra Pekin, Uğur Vardan, Yavuz Bingöl ve Hatice Aslan olarak sıralanabilir. Diğer yandan Açılış Töreni'nde olduğu gibi, Roxy'de de bana eşlik eden sevgili Oğulcan Güler'e teşekkür ediyorum.
Memet Ali Alabora sahneye ilk çıktığında, salondaki herkesin bir şekilde İstanbul Film Festivali'ne katkısı olduğunu ve 'bizbize olduğumuzu' söyledi. Ben de orada olduğuma göre, en azından bunca yıldır bir izleyici olarak festivale birazcık katkım olmuşsa ne mutlu bana. Mükemmel bir organizasyon için İKSV'ye de bir kez daha teşekkürler. Nice 30 yıllara!
1 yorum:
O kadar güzel anlatmışsın ki keşke ben de orada olsaydım hissine kapıldım...
Yorum Gönder