24 Nisan 2011

30. Uluslararası İstanbul Film Festivali #4: Britanya'dan

Festival'de izlediğim filmler arasında Ada'dan da 4 film bulunuyordu. İngiliz ustalar Mike Leigh ve Stephen Frears'ın dört mevsim hikayeleri anlattıkları son filmleri "Another Year" ve "Tamara Drewe"ün yanı sıra, oyuncu kadrosu ile göz dolduran ilginç bilimkurgu "Never Let Me Go" izlediğim İngiliz yapımları olurken; İskoçya'dan "Neds", İngilizce altyazı ile izlenecek kadar İskoç'tu.

"Secrets & Lies", "Topsy-Turvy", "Vera Drake" ve "Happy-Go-Lucky" gibi filmleri ile Hollywood ve Akademi'nin de sıkça dikkatini çeken Mike Leigh'in son filmi "Another Year", özellikle Lesley Manville'in müthiş oyunculuğu ve Mike Leigh imzalı orijinal senaryosu ile bu yıl adından sıkça söz ettirmişti. Dört mevsim boyunca; yaşamı, ölümü, dostluğu, yalnızlığı ve birçok duyguyu bir avuç karakterin üzerinden anlatan "Another Year"da Jim Broadbent, Ruth Sheen ve Lesley Manville'in başrolleri paylaşıyor. 55 yaşındaki Lesley Manville, yönetmenin bir önceki filmi "Happy-Go-Lucky"deki anaokulu öğretmeni karakterinin tam zıttı, melankolik, yalnız ve umutsuz Mary'i canlandırıyor. Manville'in Nicole Kidman'dan çok daha iyi bir performans sergilediği düşünülürse Oscar adaylığını kaçırması oldukça üzücü. Diğer yandan Imelda Staunton, filmin açılış sahnesindeki cameo'sunda ustaca bir iş çıkarıyor. "Another Year", kasvetli ve hüzünlü bir dört-dört-mevsim-yalnızlık hikayesi olarak genel anlamda sıkıcı olsa da, kaliteli bir film ve iyi oyunculuklar barındırıyor. Film, 10 Haziran'da ülkemizde vizyona giriyor.

Kendisine Oscar adaylığı getiren "Queen"den sonra geçtiğimiz yıl "Chéri"sini izlediğimiz Stephen Frears, 2005 yapımı "Mrs.Henderson Presents" sonrasında yeniden komediye dönmüş "Tamara Drewe" ile. İngiliz kırsalında, yazarların huzurla yazabilmesi için bir arada yaşadıkları bir çiftlik evine komşu çiftliğe yıllar sonra geri dönen Tamara'nın kasabadaki erkekleri güzelliği ile baştan çıkarıp birbirine düşürmesi üzerine eğlenceli ve sürükleyici bir film "Tamara Drewe". Gemma Arterton, Roger Allam, Bill Camp, Luke Evans, Dominic Cooper, Tamsin Greig ve Jessica Barden gibi çoğunluğu tanınmamış İngiliz oyunculardan oluşan kadrosu ile de sıcak bir hikaye koyuyor önümüze Frears. Festivalde en çok güldüğüm film olabilir.

Video kliplerin usta isimlerinden Mark Romanek'in "One Hour Photo" sonrasındaki ikinci uzun metrajlı filmi, "Never Let Me Go" ile karşımızdaydı. "Remains of the Day"den sonra bir romanı daha sinemaya uyarlanan Kazuo Ishiguro'nun eseri olan "Never Let Me Go", geçmişte geçen bir bilimkurgu olma özelliği taşıyor. "The Island"ın İngiliz kırsalında ve 60'lı yıllarda geçen versiyonu gibi bir şey yani. Carey Mulligan'ı "An Education" sonrasında yine bir dönem filminde oynarken görüyoruz ve kendisi yine oldukça başarılı. Fakat yan rollerdeki Keira Knightley ve Andrew Garfield birer eye-candy olarak kalmakla yetinmişler ne yazık ki. Filmin sanat yönetimi ve Rachel Portman imzalı müzikleri büyüleyici bir etki yaratırken, bilimkurgu ve dönem filmi türlerini içiçe geçirme fikri bile heyecanlanmanıza yetiyor. Kısacası, farklı bir film "Never Let Me Go". Film, 29 Nisan'da ülkemizde vizyona giriyor.

İskoç Sineması'na San Sebastian Film Festivali'nin geçtiğimiz yılki büyük ödülünü getiren "Neds" ise oyunculuktan yönetmenliğe geçen Peter Mullan'ın imzasını taşıyor. 'Non-Educated Delinquents' anlamına gelen "Neds", 70'li yılların Glasgow'undaki kayıp ve belalı gençliğe yoğunlaşıyor. Sınıfın yıldızı, zeki ve inek bir çocuk olmaktan çıkıp abisi gibi bir Ned'e dönüşen John McGill'in değişimini, dönüşümünü ve döngüsünü izliyoruz film boyunca. Saf şiddet ve gençlik üzerine söylediği güzel lafları olsa da, beni çekemeyen bir filmdi.

Festival izlenimlerim devam edecek...

Hiç yorum yok: