28 Mart 2011

4. Yeşilçam Ödülleri

TÜRSAK, Turkcell ve Beyoğlu Belediyesi'nin katkıları ve girişimleri ile bu yıl dördüncü kez düzenlenen Yeşilçam Ödülleri, bu gece Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda yapılan törenle sahiplerini buldu. 'Çoğunluk'la hak edenlerin ödüllendirildiği gece, daha çok politik mesajları ile öne çıktı. Geçtiğimiz yılki birçok eksikten yalnızca biri giderilmiş olsa da, bunu önümüzdeki yıllarda diğer eksikliklerin de giderileceğinin işareti olarak algılıyor ve umudumu koruyor; geceyi yerinde izlememe neden olan Turkcell ile Koray Öztürkler'e ve bana eşlik eden Canan'a teşekkür ediyorum. Geceden tüm notlarım ve kazananlara gelirsek:

Kırmızı Halı'dan yürümenin harika bir duygu olduğunu anladım bu gece. Patlayan flaşların, duyulan heyecanın hiçbiri benim için olmasa da; oradan geçerken bir başka egosu kabarıyor insanın. Tören öncesindeki kokteylde botokslu insan görmekten bir hal olmamız bir yana; gözümüze çarpan ünlüler arasında Redd, Emre Aydın, Tansu Biçer, Reha Erdem, Hatice Aslan, Ahu Tuğba, Hande Ataizi, Bülent Emin Yarar ve Bergüzar Korel gibi isimler vardı.

Tören başladığında, en sevindirici gelişme, geçtiğimiz yıl olduğu gibi ödüller dağıtılırken bir karambol yaşanmaması için, adayların oturacakları yerlerin belli olmasıydı. Sevindirici olmayan gelişmeme ise, törene ev sahipliği yapan üç kurumun insanlarının her zamanki klişe laflarını tekrarlayarak yaptıkları konuşmaların gereksizliğinin ve sıkıcılığının anlaşılmamış, konuşmaların aynen korunmuş olmasıydı. Bir de üstüne Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın AKP propagandası yapan benzer konuşması eklenince ortam iyice baygınlık geçirttirme kıvamına geldi. Yaklaşık 15 dakika süren bu konuşmalar boyunca duyduğum tek önemli laf da yine Bakan'ın ağzından çıkan şu kabullenişti: "Geleneksel sinema salonlarını yaşatmakta bazı sorunlarımız var."


Yeşilçam Ödülleri'nin takdimine geçilmeden Kültür Bakanlığı'nın ödüllerinin dağıtılması ise anlamsızdı. Nebahat Çehre, İzzet Günay ve Göksel Arsoy'a verilen anlamlı Kültür Sanat Hizmet Ödülü, daha anlamlı bir gecede verilebilirdi sanki. Zira bu nedenle Türker İnanoğlu'na Yeşilçam tarafından verilen Onur Ödülü de güme gitmiş oldu. Bu dört ödül sırasında tamamen protokolün ödül vermesi amacıyla çok değerli oyuncuların Miss Golden Globe misali hostes olarak kullanılması ise kabul edilemez bir hata. Zaten törenin genelinde sunucuların sunumları ellerindeki kartlardan okuduğu, ödül sunanların ise yağ çekmek ya da klişe laflar etmek dışında bir şey söylemediği bir "sunum" hakimdi. Pazarlamasını Oscar benzetmesi ile yapan bir organizasyonun, öncelikle sıkıcı konuşmalardan kurtulması, sonra da sunum yapan sayısını azaltarak söylenenlerin kalitesini arttırması, çok daha yukarılara taşıması gerekiyor. Tıpkı Ozan Doğulu ve orkestrasının kalitesinin çok yukarılarda olduğu gibi.

NTV'nin muhtemelen reklam verdiği sıralarda salondakilere çok kaliteli bir müzik sunan Ozan Doğulu ve Orkestrası; "G.O.R.A."nın müzikleri ile başladığı sunumlarına, "Organize İşler", "Ya Sonra", "Babam ve Oğlum" gibi filmlerin orijinal şarkıları ile devam etti. Bu şarkı seçimi, umarım Yeşilçam Ödülleri'ne En İyi Orijinal Şarkı kategorisinin eklenmesine ve tabii ondan önce bu kategoride aday olacak şarkıların daha çok yapılmasına önayak olur.


Gecenin bombası, "Çoğunluk"un En İyi İlk Film Ödülü'nü alması ve Seren Yüce'nin yurtdışında olması üzerine sahneye çıkan yapımcı Sevilay Demirci ve konuşmasıydı. "Yayımlanmamış kitapların yasaklandığı zor günleri yaşıyoruz." cümlesiyle başlayan ve "Ahmet Şık ve Nedim Şener'in yanındayız." diye biten o konuşma, ilk cümleden sonra uzun süre kesilmeyen alkış nedeniyle devam edemedi. Daha sonra Seren Yüce'nin aldığı En İyi Senaryo Ödülü'nü almak için sahneye gelen Bartu Küçükçağlayan da "Emek Sineması 3 yıldır kapalı." sözleri ile ülkenin başka bir dramına parmak bastı. "Çoğunluk" aldığı ödülleri ne kadar hak eden bir film olduğunu, yaratıcılarının cesaretiyle de bir kez daha kanıtlamış oldu böylece. Emek Sineması ile ilgili ilk hatırlatmayı yapan, ödül veren Meltem Cumbul ise "Sayın Bakanım buradayken hatırlatayım, Emek Sineması kapanalı 3 yıl oldu." dedi.

Gecenin kazananları 4'er ödül ile "Çoğunluk" ve "Av Mevsimi" oldu. Onlar dışında "Kosmos" ile Reha Erdem iki ödül birden kazandı; "Eyvah Eyvah", "Kavşak" ve "Yahşi Batı" filmleri de birer ödüle kavuştu. "Çoğunluk"un kazandığı En İyi Film Ödülü'nün ise oldukça ağır olduğunu düşünmekteyim. Çünkü ödülü 5 kişi verdi. (bkz. Türkler'in yağ çekmekten ödül töreni organize edememesi) Gecenin kaybedenleri ise Demirci'nin mükemmel konuşmasından sonra "Sinema odullerinde politikaya girmeye ne gerek var" diye tweetleyen sinema eleştirmeni (!) Ömür Gedik ve Cumbul'un sözlerine gülerek karşılık veren Beyoğlu Belediye Başkanı oldu.

Tüm kazananlar şöyle:

En İyi Film: Çoğunluk
En İyi Yönetmen:
Reha Erdem (Kosmos)

En İyi Senaryo: Seren Yüce (Çoğunluk)
En İyi Erkek Oyuncu:
Cem Yılmaz (Av Mevsimi)

En İyi Kadın Oyuncu:
Demet Akbağ (Eyvah Eyvah)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:
Okan Yalabık (Av Mevsimi)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:
Melisa Sözen (Av Mevsimi)

En İyi İlk Film:
Seren Yüce (Çoğunluk)

En İyi Genç Yetenek:
Esme Madra (Çoğunluk)

En İyi Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak (Av Mevsimi)
En İyi Müzik: Selim Demirdelen (Kavşak)
En İyi Kurgu:
Reha Erdem (Kosmos)

En İyi Sanat Yönetmeni: Hakan Yarkın (Yahşi Batı)

Hiç yorum yok: