9 Nisan 2011

30. Uluslararası İstanbul Film Festivali #1: Fransa'dan

30. Uluslararası İstanbul Film Festivali programımda 20 film var bu yıl. Benim için Festival'in bu yılki ilk 4 filminden 3'ü Fransız yapımlarıydı: Açılış Filmi "Copacabana", "Les petits mouchoirs" ve hiç hesapta yokken izlenen "Le bruit des glaçons"...

Festival'in 1 Nisan Cuma günkü açılışından sonra, "Dünya Festivallerinden" bölümünden Marc Fitoussi filmi "Copacabana" gösterildi. Bugüne dek Festival'in Açılış Filmi olarak gösterilen birçok film gibi ("Joyeux Noël", "Saturno Contro", "Le concert"...) keyifli ve eğlenceliydi. Oldukça alternatif, kızı dışında kimseyi umursamayan orta yaşlı bir annenin; öz kızının düğününe gelmemesini istemesi üzerine değişmeye karar verişi gibi hüzünlü bir konusu olsa da; Isabelle Huppert'in çizdiği başarılı çılgın-kadın portresi sayesinde özellikle ikinci yarısında güldürüyor izleyenleri. Kızının/kızına yaşattığı hayalkırıklığı sonrası bir işte başarılı olabileceğini kanıtlamak için Belçika sahil kenti Ostend'de giden Babou'nun hikayesi, onun hayalgücü sayesinde Brezilya'nın Copacabana plajı kadar eğlenceli bi yere gelen bu sakin şehirde tozpembe bir hikaye anlatıyor. Belki biraz gerçeklikten uzak, fazla iyimser yanları olsa bile... "Copacabana"yı, 12 ve 16 Nisan'da Festival'de; 6 Mayıs tarihinde ise vizyonda izleyebilirsiniz.

Festival Galaları'ndan olan "Les petits mouchoirs" (Küçük Beyaz Yalanlar),"Jeux d'enfants" ile tanıdığımız Guillaume Canet'in yönettiği bir dostlar-arasında-da-yalanlar-olur hikayesi. Canet'nin 2007'den bu yana birlikte olduğu Marion Cotillard'ın da dahil olduğu bir oyuncu kadrosuna film, Ferzan Özpetek filmlerini anımsatıyor. Geniş bir arkadaş grubu tatile çıkmak üzereyken içlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi sonucu vicdanları ile savaşmak, hayatlarına devam etmek ve birbirlerine söyledikleri yalanlarla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Tüm bu yalanların ortasında iyi dostluklar, bol deniz-güneş ve Özpetek'i anımsamama neden olan büyük ve kalabalık sofra sahneleri izliyor; tümü İngilizce şarkılardan oluşsa da filme yakışan bir soundtrack dinliyoruz. Oyuncular arasında ise François Cluzet ve Marion Cotillard en çok beğenimi kazananlar. "Les petits mouchoirs", 13 Mayıs'ta vizyonda olacak.

5 Nisan gecesine kopyası yetişmeyen "Way Back" filmi yerine gösterilen ve bu nedenle hiç hesapta yokken izlediğim sürpriz "Le bruit des glaçons" (Buz Sesleri) ise oldukça absürd bir Fransız yapımıydı. "99 francs" ve "Ca$h" gibi popüler Fransız yapımları ile adını duyurmuş olan, "Les petits mouchoirs"de de küçük bir rolde görülen Jean Dujardin ve Albert Dupontel'in başrollerini paylaştığı film, bir sinema filminden çok bir tiyatro oyununu andırıyor. Bertrand Blier'in yönettiği film insan bedenine bürünmüş kanseri ile tanışan Charles Faulque'ın hikayesini anlatıyor. Ölümü yenmek üzerine, oldukça garip şeylerin olduğu sahneler ardarda sıralanıyor 90 dakika boyunca. "Le bruit des glaçons"un akılda yer eden ufak bir detayı ise Emile Berling'in Dorian-Gray'sel güzelliği.

Festival izlenimlerim devam edecek...

Hiç yorum yok: