
38. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali programında bu yıl doğumunun 200. yılı nedeniyle Chopin'in çok özel bir yeri vardı. Benzer şekilde, Schumann'ın 200 ve Arvo Pärt'in 75. doğum yılları olduğundan, programda bu iki efsaneleşmiş ve bir yaşayan efsane, 3 bestecinin eserlerine mümkün olduğunca fazla yer verilmişti.


9 Haziran Çarşamba: "Dört Mevsim ve Ötesi", Academy of Ancient Music, Pavlo Beznosiuk (şef, solist), Joanne Lunn (soprano) - Aya İrini
Festivalin Chopin ağırlıklı içeriği beni heyecanlandırmaya yetmiyormuş gibi, bu konser adını ve programını gördüğüm ilk andan itibaren delirmeme sebep olmuştu. Zorlu bir mücadele ve uzun uğraşlar sonucu, sevgili arkadaşım Işıl'ın, ailesinin ve konserin sponsoru Türkiye İş Bankası'nın sayesinde konserde bulunabildim. Hem de üçüncü sırada! Müzik Festivallerinin olmazsa olmazı Barok, bu kez çok farklıydı. Çünkü dünyanın en çok bilinen ve icra edilen eserlerinden Vivaldi'nin dört mevsimi anlatan keman konçertoları; aralarına Purcell ve Händel aryaları serpiştirilmiş bir şekilde karşımızdaydı. Hele Aya İrini gibi mistik bir mekanda en sevdiğim klasik müzik eserlerinden birini dinleyebilmek gerçekten mutluluktan uçurucu bir durum oldu benim için. Academy of Ancient Music, kendi içlerindeki uyumu ve sevimli orkestra üyeleriyle çok memnun bıraktı beni. Joanne Lunn'un sesi de öyle. Şef ve solist Pavlo Beznosiuk'un yorumu ise biraz uzaktı bana. (Hele ki geçtiğimiz hafta Joshua Bell'in Dört Mevsim kaydını dinledikten sonra buna kesinlikle emin oldum.)

14 Haziran Pazartesi: "Chopin Romantizmi: Baladlar & Noktürnler", Ayşe Deniz Gökçin (piyano), Furkan Özyazıcı (piyano) - Süreyya Operası
Chopin'in en büyüleyici eserlerinden olan noktürnleri, beni değişik zaman ve yerlerde ağlatmayı başarmıştır bugüne kadar. Bu konserde de 6 noktürn ve 4 balad yer almaktaydı ve bir hayli duygulandığımı söyleyebilirim. Çocuk yaşlardan itibaren uluslararası yarışmalarda ödüller ve dereceler elde etmiş iki genç piyanistimiz Ayşe Deniz Gökçin (d.1988) ve Furkan Özyazıcı (d.1987) gerek yorumları, gerek duruşlarıyla olsun; Chopin çalmanın ve dinletmenin hakkını verdiler. Hele ki Ayşde Deniz Gökçin konserin finalindeki 4 numaralı Fa minör Balad'da (abuk bir noktada alkışı patlatan seyirciye rağmen) harikalar yarattı. Kendisinin konserlerinden önce seyircisi ile sohbet etmeyi sevdiğini ve ben izleyememiş olsam da konserden önce bunu gerçekleştirdiğini de hatırlatmak gerek. Ayırca Andante'nin Haziran sayısındaki röportajını da tavsiye ederim.

19 Haziran Cumartesi: "Mutlu Yıllar Chopin: Scherzolar & Polonezler", Zeynep Üçbaşaran (piyano) - Süreyya Operası

Bu yıl bana farklı duyguları bir arada tattıran (hem olumlu, hem de olumsuz anlamda) her zamanki gibi kalitesi ve programının kusursuzluğu ile öne çıkan bir festival oldu. Beni üzen bazı durumlara yer verdiğim yazıma buradan ulaşabilirsiniz.
Festival sezonu henüz kapanmış değil. Şu anda 17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali ile İstanbul sokaklarında ve mekanlarında caz var!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder