Türkiye’de alternatif rock denilince akla gelen ilk isim ve bana göre ülkenin en iyi müzik grubu olan Mor ve Ötesi geçtiğimiz ay “Masumiyetin Ziyan Olmaz” adlı albümleri ile yine mtlu etti sevenlerini. Grubun 7. albümü (2008 tarihli, içinde eski şarkıların konser kayıtları ve grubun Eurovision için bestelediği 3 şarkı bulunan “Başıbozuk” sayılırsa 8.) de, son birkaç albümlerinin olduğu gibi kendi müzik şirketleri Rakun Müzik etiketi ile çıktı ve halen çok satanlar listesinde bulunuyor.
Harun Tekin, Burak Güven, Kerem Özyeğen ve Kerem Kabadayı’dan oluşan Mor ve Ötesi, yılın ilk yarısının en iyi albümlerinden birine, belki de en iyisine imza atmış son yıllarda hep olduğu gibi sürekli yükselen kaliteleri ile. Albüm adını “2012” adlı sondan bir önceki şarkısında geçen ve sürekli tekrar edilen bir cümleden alıyor ve 11 şarkının hepsi sembolik, toplumsal ve politik anlamlar içeriyor hemen hemen. “Masumiyetin Ziyan Olmaz”, popüler müziğe yakınmış gibi gözüken, bu müziğin dinleyicisini kolaylıkla kendine çekebilen ama aslında çok daha derin dertleri olan, bir şeyler anlatmaya çalışan ve bunu kaliteli bir müziğin eşliğinde yapan bir albüm.
Albümde dördüncü sırada yer alan çıkış şarkısı “Yorma Kendini”, tam da yukarıda bahsettiğim gibi bir şarkı. Geçtiğimiz yıllarda grup elemanları arasında da popülerlik ve alternatiflik arasındaki seçimden kaynaklanan anlaşmazlıklar olduğu söyleniyordu ve Eurovision zamanı bu söylentiler tavan yapmıştı. Her iki tarafı da çok iyi temsil eden bir albümün, iyi seçilmiş çıkış şarkısı “Yorma Kendini” de. Çünkü sözlerine bakacak olursanız, “Aşkım, bebeğim, yorma kendini. Ben seni unuttum, Bebek’te başkasının kucağında geziyorum. Ayrıca Allah belanı versin!” tarzı bir “Yorma Kendini” söylemi söz konusu değil. “Yorma kendini / Yorma aynı yanlışlarla / Her şey geçer / Altı üstü bir eğlence” deyip toplumsal bir eleştiriye yönelmeyi seçiyor Mor ve Ötesi. Diğer yandan eklemek gerekir ki, şarkının Murat Onbul yönetimindeki videosu pek olumlu tepkiler almadı.
“Masumiyetin Ziyan Olmaz”, “Korkma” diyerek başlıyor. Az sözlü, ama özlü bir şarkı “Korkma”. Yine de ben olsam albümün açılış şarkısı olarak tercih etmezdim. Ardından gelen “Meksika”, albümün içinde yer alan birçok şarkı gibi çağrışımsal bir ada sahip ve bir açılış şarkısı olarak çok daha iyi olurmuş bence. Şarkıda Meksika’nın M’si bile geçmiyorken buram buram Meksika kokuyor “Meksika”. Aynı durum “Festus”, “Nakba” ve “2012”de de görülüyor ve Mor ve Ötesi’nin sadece bir müzik grubu olarak değil, bir edebiyatçı, bir düşünür olarak da sözlere ve diğer detaylara ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
Farklı olanlarla ilgili ve farklı olanların yanında bir albüm “Masumiyetin Ziyan Olmaz”. “Meksika”da “Aynı sınıftan olsak ya” diyerek başlıyor bu durum. İstanbul polisinin elinden sağ kurtulamayan Nijeryalı Festus Okey’i anıyoruz “Festus” ile: “Beyoğlu artık güvenli / Lacivert ordu beni de yendi / Sordum onları ne gerdi / Farklı olanlar onların derdi”. “Nakba” ise İsrail’de bayram, Filistin’de ise felaket günü olarak anılan günün adını taşıyor ve şöyle diyor: “Kutlayanım var, ağlayanım da / Bak sana bayram, bana bomba / Kutlayamazsan ağla yanımda / Ruhumu al da yüzleş aklınla”. “Araf”ta arada kalmış ruhların piskolojisine, “Kara Kutu”da ise kendini bir kazadan kurtarılmayı beklermiş gibi hissedenlerin dertlerine yoğunlaşmış sözler.
Albümde dikkat çeken bir başka durum, grubun gaza getirici vokallere fazlaca yer vermiş olması. Kolpa’nın gerek kendi şarkılarında, gerekse coverlarında çok kullandığı ve seyirciyi en çok eğlendiren gruplardan biri olmalarını sağlayan ögenin ta kendisi yani. (İşte tam da bu noktada Mor ve Ötesi’nin popüler müziğe yaklaştığı konusu tekrar akıllara geliyor.) “Korkma”, “Yorma Kendini” ve “Kara Kutu”da karşımıza çıkan o-oooo-ooo ve na-naa-na şeklindeki vokallerin şarkılara ve albüme kattıkları olumlu yönde bana kalırsa. Diğer yandan bunun tam tersi bir deneyselliklteki “Masumiyetinziyanolmasumiyetinziyanolmasumiyetinziyanolmaz” zincirlemesinin ve genel olarak az sözlü, görece yavaş bir şarkı olan “2012”nin de popülerden uzak Mor ve Ötesi’ne yakışan bir güzellik olduğu muhakkak.
Kişisel favorilerim olarak “Araf”, “Kara Kutu”, “Yorma Kendini” ve “Camgezer”i gösterebilirim. Bir yanda “Kalbin işine bak, yüzüne bakamaz / Ağlar durur sen uyurken” diye başlayan “Araf”, bir yanda cam kadar kırılgan kalpleri anlatan “Camgezer”, bir yanda “Kurtar beni” diye yalvaran “Kara Kutu”… Albümün son şarkısı “Bisiklet”e ise hayran olduğumu söyleyemesem de çok tatlı bir şarkı olduğunu; genelde albümün son şarkısı olan ve Burak Güven’in sesinden duymaya alışkın olduğumuz tarzda dinlendirici bir Mor ve Ötesi şarkısı olduğunu düşünüyorum. Tıpkı “Balıklar”, “İyi”, “Sonu Belli” (albümün son şarkısı olmasa da) gibi…
Albümün müzikal anlamdaki detaylarına fazla girmek ve haddimi aşarak konuşmak istemiyorum her zaman olduğu gibi. (Yine de çok görkemli sololara denk gelmediğimi, ama hoş intro ve riffler duyduğumu söyleyebilirim.) Fakat hem şarkı sözlerindeki derinlik anlamında hem de bir dinleyici olarak bana ulaşan sonuç anlamında “Dünya Yalan Söylüyor” seviyesinde ve kalitesinde bir albüme imza atmış grup. Kişiliklerinden bir şey kaybetmeden popülerliğe oynamış, popülerliğe kendi kişiliklerinden bir şeyler katmışlar hatta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder