Amerikalı bir kadın, kocasının görevi nedeniyle bulunduğu Fransa'da sıkıldığı için Fransız Mutfağı dersleri almaya başlar. Yemek yapmak tutkusu haline gelir. Ve hizmetkarsız Amerikalı ev hanımlarının da bu yemekleri yapabilmesi için bir kitap yazar. Ülkenin en ünlü kadınlarından biri olur. Yıllar sonra bir başka çaresiz ev kadını, aynı tutkuyla sarılır yemek yapmaya. Onun kitabındaki tüm tarifleri zamana karşı yarışarak imkansız bir sürede uygulayacak, kocasını ve dostlarını besleyecek ve bunları blogunda tüm dünyayla paylaşacaktır. Dünyanın en ünlü blogger'larından biri olur. Birkaç yıl sonra bu macerasını bir kitap haline getirir. Ve o kitap bir film haline getirilir. Bir tutku filmi "Julie & Julia"... Bir yanda yemek pişirme tutkusu, bir yanda yazma ve okunma tutkusu... Yalnızca bir tutku filmi değil, tutkuların teknoloji ve zamanla nasıl şekil değiştirdiğinin bir öyküsü...
"Julie & Julia", Julie Powell'ın "The Julie/Julia Project" adlı blogundaki yazılarını Julia Child'ın Avrupa'da yaşadığı yıllarda yazdığı mektupları ile harmanlayarak yazdığı aynı adlı romanından uyarlanmış. Julie Powell, gerçekten de 2000'li yılların başında Julia Child'ın "Mastering the Art of French Cooking" adlı Fransız Mutfağı tarifleri kitabındaki 564 tarifi 365 gün içinde tamamlamış. Bunu yaparken hem tariflerin kendi zorluklarıyla, hem zaman yönetimiyle, hem evililik sorunlarıyla, hem patronuyla, hem de kendisinin deli olduğunu düşünen insanlarla başa çıkmayı da başarmış. Kısa sürede hem zorlu görevi, hem de blogundaki içten anlatımıyla yüzlerce okuyucusu ve takipçisi olmuş Powell'ın ve "The Julie/Julia Project"in. Gazeteciler, yayıncılar, film yapımcıları peşinden koşmaya başlamış.
Hikayenin Nora Ephron'un yönettiği film versiyonunda Julia Child'ı Meryl Streep, Julie Powell'ı ise Amy Adams canlandırıyor ve yaklaşık 50 yıllık bir farkla filmin farklı bölümlernde yer aldıklarından hiç bir araya gelmiyorlar. Filmdeki rolü ile geçtiğimiz günlerde 7. Altın Küre'sini kazanan Meryl Streep, "Julie & Julia"yı bol ödüllü bir film haline getirmekte iddialı ve şimdiden Oscar için de favoriler arasında gösterilmekte. Ayrca film iddialı olduğu Uyarlama Senaryo dalında aday olması halinde bu dalda aday olan, bir blogdan uyarlanan ilk yapım olma özelliğine sahip olacak.
Filmin iki karakterinin zaman ve şartlar değişmiş olsa da başlarından geçenlerin benzerliği çok farklı şeyler getiriyor izleyenlerin aklına tutkular üzerine. Julia Child'ın binbir zorlukla, içindeki hırsla öğrendiği Fransız Mutfağı'nı Amerikan halkına tanıtma isteği, yazdığı yemek kitabını yayınlatma yolunda verdiği emek 1950'lerin dünyasında oldukça zorlu bir mücadele olarak çıkıyor karşımıza. Fransız Mutfağı Amerikan halkına oldukça soyut ve aristokrat gelen bir kavram. Kocası McCarthy rejimine karşı ayakta durmaya çalışan bir bürokrat. Erkek egemen aşçılık dünyasında Fransız geleneğinden gelmiş hocalarına kendini kabul ettirmeye çalışan, Fransızca bilmeyen bir Amerikalı kadın Julia Child. Yazdığı kitabın okunmasını sağlamak için zorlu bir mücadele bekliyor onu. Editörlere okutmak için bile dev bir koliye anca sığan bir kağıtlar yığınını araya karbon kağıdı koyarak 3'er 5'er kopyalar halinde daktilo etmek zorunda örneğin. Diğer yandan Julie Powell'ın 21. yüzyıldaki dünyasında başka sorunları var. Yazdıklarını okutması, dünyanın herhangi bir yerindeki insanlara okutması için hiçbir fiziksel zorluk yok karşısında. Her şey internetin getirdiği kolaylıklar sayesinde anında mümkün olabiliyor. Üstelik yazdıklarını bir yayıncıya göstermek için print tuşuna basmasına bile gerek yok. Fakat sırf onun için değil, isteyen herkes için mümkün bir şey bu. Farklı olması, insanların onu okuması için onlara bir neden sunması gerekiyor. 11 Eylül sonrası yakınlarını kaybedenlere destek veren bir call-center'da çalışıyor. Yemek yapmayı bilmiyor, yumurta yemekten nefret ediyor, canlı ıstakozları kaynatmaktan ve ölü ördekleri kesip içlerini doldurmaktan korkuyor. Ama yazar olma hayali ve tutkusu onu tüm bunları öğrenmeye, deneyimlemeye, değişmeye itiyor; ve macerasını an be an paylaşıyor onu okuyanlarla, okuduğunu umduklarıyla. Her şeyi göze alarak.
Filmden anladığımız kadarıyla Julia Child, Julie Powell'dan hiç hazzetmemiş. 2004'te ölene dek de kendisiyle görüşmeyi reddetmiş. Çünkü Julie Powell, kendisinin göğüs gerdiği zorlukların hiçbiri ile karşılaşmak zorunda kalmadan ve onun ismini kullanarak ünlenmiş bir çocuk sadece ona göre. Tıpkı benim blogumda bahsetmek istediğim her film için anında IMDb'den faydalandığım gibi, her şey hazır önünde. Yemek tarifleri kitabı önünde açık duruyor. Yapması gereken tek şey, tutkuyla bağlandığı bu macerayı okunur kılmak. Oysa bundan çok değil, 15-20 yıl önce bile bir sinema eleştirmenin IMDb'deki tüm bilgileri hafızasına kazımış olmasının şart oluşu gibi; Julia Child da her şeyi sil baştan öğrenmiş bir kahraman. İkisinin tutkusu arasındaki tek farksa değişen dünya, geçen zaman ve gelişen teknoloji. Herkesin her adımını sosyal ağlar ve sosyal medya sayesinde anında herkes ile paylaşabildiği bir dünya yaratılmış durumda günümüzde. Özel olmak için, insanların çok değerli hale gelen zamanının birazını çalabilmek için; farklı bir şey yapmak şart.
"Julie & Julia", 20. yüzyılın Julia'sı o günün şartlarında zoru başarıp her şeyi sıfırdan öğrenirken, 21. yüzyılın Julie'sinin bugünün şartlarında önünde açık olan yemek kitabına rağmen farklı olmaya çalışmasının kaynağının aynı tutku olduğunu anlatmaya çalışıyor. Kısacası blog yazma ve okunma tutkusunu anlamlı kılan bir film "Julie & Julia". Bu yüzden hazır konusu açılmışken, okuyan herkese sonsuz teşekkürler...
1 yorum:
takdire şayan bir yazı olmuş, yazını okuduktan sonra 5 filmde kalan film festivaline 6.filmi ekleyeceğim ;) ellerine sağlık!
Yorum Gönder