Her sinemasever gibi benim de gelecekte izleme imkanı bulacağım filmlerle tanışma anım 3 farklı şekilde gerçekleşiyor: Sinema sitelerinden takip edilen dedikodular (çoğunlukla filmin hayatımın filmi mi yoksa gördüklerimin en rezaleti mi olduğuna/olacağına dair pek fazla ipucu vermeyen farketme aşaması); fragmanlar ve film afişleri. "İlk görüşte aşk" çoğu zaman fragmanlarla gerçekleşse de; hakkında hiçbir şey bilmeden beni afişiyle etkilemeyi başaran filmlerin sayısı da bir hayli fazladır. Film afişleri, film hakkında minimum ipucu vererek, minimum ünlü oyuncu kellesi göstererek, filmi en iyi şekilde tanımlamalıdır bence (baya optimizasyon yaptım satır arasında :P) ve bunu bazen bir sanat eserini andıran tasarımıyla, bazen 'tagline'ı ile bazen de sadeliğiyle yapmalıdır. Her sene çekilen yüzlerce filmin afişi arasında, çok azı bunu tam olarak yapabiliyor ve böyle takdire layık olanları bazen gerçekten iyi filmlere ait oluyor. (bkz. "Crash", 2005) Her zaman mükemmel bir afiş (bırakın iyiyi) ortalamanın üstünde bir filmi müjdelemese de (bkz. "The Happening", 2008) film afişleri; gerek filmler hakkında bir ön bilgi, gerekse bir oda süsleme gereci olarak önem verdiğim birer sinema ögesi.
En İyi Tagline'lar 2007:

2. "He's Just Dying to Become a Chef" - Ratatouille: Hem afişteki sevimli kahramanımızın somut durumunu anlatan, hem de aynı farenin filmdeki tutkusunu ortaya koyan güzel bir kelime oyunu olmuş.

4. "Every Killer Lives Next Door to Someone" - Disturbia: Filmin "disturbance" ve "suburbia" kelimeleri birleştirilerek oluşturulmuş harika ismi bir yana, herkesin düşünebileceği ama dile getirmeye gerek görmediği bir 'fact'i filmin konusunu yüzümüze vurmak için kullanılışı durumu.

En İyi Film Afişleri 2007:

1. "Across the Universe": Star'ın "Pazar Gecesi Sineması"nı çağrıştıran bir parliament mavisi, üzerine kıskançlık kırmızısı, kalp şeklinde bir çilek ve bir öpüşme sahnesi. Biliyorum, belki çok çorbamsı, karmakarışık gelebilir çoğunuza. Ama filmin en güzel sahnelerinden biri olan ve kıskançlığı inanılmaz bir şekilde anlatan "Strawberry Fields" sahnesinin böyle canlı renklerle afişe konmuş olması; "All You Need Is Love" yazısı, uzay boşluğu, "Across the Universe"... İşte bir cümle yapıverin bunlarla. Beni yaralayan bir afiş kendisi.


3. "Into the Wild": Filmin bana hissettirdiği, doğanın karşısındaki küçüklük ve güçsüzlük duygusunu veren bir afiş bence. %75i gökyüzüyle kaplı afişin. Minibüs eski ve işlevini yitirmiş, Emile Hirsch üstünde oturuyor, tam sıfır noktasında...

4. "Zodiac": 'Creepy' kelimesini kullanabilirim sanırım bu noktada. Siyah, karanlık, sis... Bir seri katil filminden beklenebilecek her şeyi avaz avaz sirenlerle bağırmak gibi bir şey olmuş. Sadelikle amacına ulaşmış.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder