Hakan Erdoğan'ın 11 Temmuz'da organize ettiği Whitehall Orkestrası ve solist İdil Biret'i ağırlayan konser bildiğiniz gibi olaylı sonuçlanmıştı. Erdoğan 1 ay sonra, 18 Ağustos'ta Topkapı Sarayı Konserleri'nin ikincisiyle karşımızdaydı. Konser öncesinde Hürriyet'teki röportajından "Camia olarak artık Vakit Gazetesi'ni takip ediyoruz." diyerek bazı konulara dikkat çekmiş olan Cem Mansur'un şefliğindeki Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası ve usta solist Ayla Erduran, Topkapı Sarayı'nın 1. avlusunda seyirciyle buluştu. Fakat ne yazık ki bu konserde de Hakan Erdoğan ve seyircilerini tatsız bir sürpriz bekliyordu.
Olanlardan önce konserle ilgili yorumlarıma yer vermek istiyorum. Öncelikle, bugüne dek İstanbul Bach Günleri, Kahvaltıda Jazz, Yedikule Zindanları Konserleri gibi birçok klasik müzik ve jazz etkinliğini hayata geçiren ve Saray Konserleri'nin de prodüktörü olan Hakan Erdoğan ve şirketinin 'ürün'lerini "Müzik Ruhun Gıdasıdır" temasıyla pazarlaması ve kullandıkları afişler oldukça güzel. Hele ki afişle uyum sağlayan bir fikirle konser alanında elma dağıtmaları oldukça etkileyici. (Diğer yandan konser düzenini sandalye ve minder olarak yapmak çok akıllıca. Fakat minderden izleyecek ucuzcular, bel ağrılarına hazır olsun.)
Saray Konserleri'nin ikincisinde sahnedeki orkestra, Türkiye'nin dört bir yanındaki en başarılı konservatuar öğrencilerinden oluşturulmuş, 2007'de kurulmuş, Cem Mansur yönetimindeki, 93 kişilik Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası (UGSO) idi. Orkestrada enstrümanıyla aynı boyda olan 15-16 yaşındaki gençlerin bile bulunması gerçekten sevindirici. Orkestranın çalışması ve konaklaması için gerekli desteği sağlayan Sabancı Vakfı, Sabancı Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi'ne de teşekkür etmek lazım sanırım. UGSO, konserin açılışını Saint-Säens'in oryantalist "Bacchanale" eseriyle muhteşem bir şekilde yaptı, benim de besteciye olan gizli hayranlığımı depreştirmiş bulundu.
Konserin en önemli ismi ise, ülkemizin en değerli keman solistlerinden Ayla Erduran'dı. Erduran, Orkestra'ya Albeniz, Sarasate ve Massenet'in eserlerinde ve Brahms'tan 3 Macar Dansı'nda eşlik etmek için çıktı sahneye. Merdivenleri bile yardım alarak çıksa da, 6 eseri ayakta çalacak olması şaşırtıcıydı. Ve olan oldu... Ayla Erduran ilk Macar Dansı'nın ortasında sahnede yere düştü. Kısa sürede alkışlarla yeniden ayağa kalkıp, kaldığı yerden parçaya devam etti. 2. Macar Dansı'nın son notasıyla beraber ise ikinci kez yere yığıldı Erduran. Bu kez Mansur, erken bir ara verilmesi gerektiğini söyledi ve Topkapı Sarayı'nın girişine giden yoldaki sandalyeler gelecek ambulansın geçebilmesi için apar topar imece usulü seyirciler ve görevlilerin yardımlaşması ile toplanmaya başladı. Gelen ambulans, alkışlar ve tezahuratlarla Erduran'ı götürdü. Sanatçının tansiyonunun düştüğü, ciddi bir şeyi olmadığı fakat kendisini daha fazla yormamak için önlem aldıkları açıklaması yapıldı.
Konserin ikinci yarısında UGSO, Ravel'den "Alborada del Gracioso" ve Tchaikovski'den "Francesca da Rimini" senfonik şiirini yorumladı. Özellikle final bölümü mükemmel olan Tchaikovski eserini, Erduran'ın rahatsızlığı nedeniyle dinleyemediğimiz Brahms'ın en bilinen Macar Dansı'nın icra edildiği bir bis izledi. Orkestranın yaş ortalamasının düşüklüğü, gerçekten de yorumlarındaki dinamizme yansıyordu. Bu kadar heyecanla ve gazla çalan orkestra az bulunur.
Evet, Ayla Erduran konserin ortasında yere yığıldı. Ve ben bu yazıyı yazmak için yarın sabahı beklemedim. Çünkü konserin şarabına, Tchaikovski'nin Hristiyan müziği yapmasına takan Vakit gazetesi ve diğer dinci basın "Oh olsun!", "Çarpıldı!", "İlahi Adalet Yerini Buldu" gibi saçma sapan başlıklarla sinirimi bozmadan önce, konserin politikasına kızarak değil, sanatını takdir ederek yazmak istedim. Çünkü ayakta alkışlanan Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası da, ambulansı alkışlarla uğurlanan Erduran da bu ülkenin dincilerle değil sanatçılarla ayakta kalması gerektiğini bilen insanlara layık şeyler yapmakta.
Acil şifalar diliyorum.
2 yorum:
süper yazmışsın. yazılarının devamını bekliyorum.
Bence de harika yazmışsın.İnşallah bütün dinciler okur bu yazıyı da utanırlar.Ha onlarda utanma var mı,bilemicem.
Yorum Gönder