Afişte de yer alan sloganda da denildiği üzere "The Biggest Movie Event of the Year" dün gece gerçekleşti. 81. Akademi Ödülleri Töreni, Hugh Jackman'ın sunuculuğunun ve Kate Winslet'in sonunda Oscar alma ihtimalinin etkisiyle 7. kez 03:30'da televizyon karşısında olmamı sağladı.
Geçtiğimiz onca yılın aksine ultra-tahmin-edilebilir bir ödül töreniydi. En İyi Yabancı Film ve En İyi Ses kategorileri dışında hiçbir sürpriz yoktu kazananlar arasında. Hugh Jackman, sunucu olarak nedense çok az ortalıkta gözükerek bir ilke imza attı. Gecenin filmlerden çok müzikallere bir saygı duruşu niteliğinde olması ise oldukça şaşırtıcıydı bence. Fakat yine de Anne Hathaway ile inanılmaz bir açılışa imza atan Jackman -Jon Stewart'ın eline su dökemese de- bir sunucu olarak gözüme girdi.
Bu yıl Oscar Töreni yazımda yer almaya değecek olaylar silsilesi şöyle:
- Kırmızı Halı'yı genelde tören öncesi birkaç saatlik uyku şansı olarak değerlendiren ve pek ilgi duymayan bir insan olarak; bu kısmın bir işe yaradığını gördüm: Törene dakikalar kala, Josh Brolin ve Diane Lane'in evli olduğunu öğrendim.
"Knowing that they shut the whole city for my party... Incredible!" - Taraji P. Henson
- 7 yıldır seyrettiğim Akademi Ödülleri Töreni'nde ilk defa bu kadar mükemmel bir sahne tasarımı görüyorum. Bu sahne düzenine göre en ön sırada oturan ünlülerin sayısı ciddi bir şekilde azalmış olsa da, kristal perdesinden orkestra çukuruna kadar her şey görsel anlamda mükemmeldi. Gelsin Emmy'ler.
"I'm Wolverine!!!" - Hugh Jackman
- Gecenin en sevdiğim kısmı olan açılış konuşması, bu yıl "Slumdog Millionaire", "Milk", "Dark Knight", "Curious Case of Benjamin Button", "Frost/Nixon", "Reader" ve "Wrestler"dan bahseden müzikal bir gösteriydi. Michel Gondry elinden çıkmış gibi duran dekorların şirinliği, özellikle de "Curious Case of Benjamin Button" kısmındaki harika fikir beni oldukça güldürdü. Anne Hathaway'in Hugh Jackman ile oldukça komik bir uyumla Frost ve Nixon'ı canlandırması görülmeye değerdi. Önümüzdeki yıllarda Hathaway'i müzikal filmlerde seyretmeye başlayacağımızı da görmüş olduk. Ayrıca "Dark Knight"ın görmezden gelinmesinin bu açılışta yer alması biraz olsun hayranlarını sevindirmiştir.
"Hollywood loves to salute range. Like Kate Winslet, ladies and gentlemen. In "The Reader", Kate is an English playing a German. Nominated. In "Tropic Thunder", Robert Downey Jr. is an American playing an Australian playing an African-American. Nominated. I'm an Australian, playing an Australian, in a movie called "Australia". Hosting." - Hugh Jackman
- Oyuncu ödüllerinin bitirme tezi jürisi kıvamında, sorority/fraternity kabul törenleri formatında yapılması ilk başta ilginç gelse de, bir yerden sonra sıkmaya başladı. Ayrıca törenin birçokları için en eğlenceli kısımlarından olan film klipleri yerine, eski kazananların yeni adayları övmesi gerçekten sıkıcı olabilir. Ayrıca bu durum, özellikle bayan adaylar için bir duygu seline dönüştü. Yine de bu format sayesinde gece boyunca birçok efsaneleşmiş aktör ve aktrisi bir şeyler söylerken sahnede izleme şansı elde ettik.
"It's not easy being a nun." - Whoopi Goldberg
- İlla 'hatun'ların kıyafetlerinden konuşmak gerekiyorsa, inanılmaz beğendiğim üç kişi: Penelope Cruz, Marisa Tomei ve Amy Adams oldu. Philip Seymour Hoffman'ın törene bere ile katılmasının nedeni ise yeni filminin çekimlerinde çok ilginç bir saç stiliyle dolaşmak zorunda olması ve o saçla gözükmeyi istememesiymiş. 2009'da yeni bir Anton Chigurh'umuz olacak sanırım.
"I cannot talk about great female characters without thanking my friend Pedro Almodovar." - Penelope Cruz
- Oscarlı İspanyollar arasına sonunda hayatımın kadınlarından Penelope Cruz da katılmış oldu. Javier Bardem'den bir yıl sonra, yine bir yardımcı rolde... Kişisel başlayıp, sinema sanatını övmekle süren ve İspanyolca sonlanan bu konuşma, gecenin en iyi üçüncü konuşmasıydı bence.
"Every movie starts with a screenplay.... / Or an idea for a poster." - Tina Fey & Steve Martin
- Senaryo ödülleri nedense çok erken geldi. İki ödülün arka arkaya ve aynı sunucular tarafından sunulması ise gecenin kısa tutulma çabaları nedeniyle alınan önlemlerin sadece bir başlangıcıydı. Orijinal Senaryo Ödülü sahibi Dustin Lance Black'in muhteşem, mükemmel, harika vs. konuşması; straight ya da gay, kadın ya da erkek, "Milk"i seyreden herkesi ağlatmıştır sanıyorum. Bugüne dek duyduğum en güzel konuşmalardan biriydi. Her homofobik gerizekalıya şiddetle tavsiye ederim. Diablo Cody'den sonra Lance Black de, taptığım senaristler arasına girmeye hak kazandı. Sanırım ikisinin de Oscar'a layık senaryolar yaratmalarında geçmişlerini unutmamanın ama aynı zamanda geçmişlerinin getirdiği kötü çağrışımları takmamalarının, kendilerini oldukları gibi sevmenin ve kabullenmenin büyük etkisi var. Her ne kadar "In Bruges"ün Orijinal Senaryo dalında bir Oscar almasını bugüne dek ölümüne istemiş olsam da, o sahnenin üstünde ve o senaryoda söyledikleri için iyi ki Lance Black almış diyorum ödülü.
"Thank you God for giving us Harvey Milk." - Lance Black
- 3 sanat dalı ödülünün arka arkaya dağıtılması, ve bunun güzel bir dekor eşliğinde yapılması gerçekten de en az 20-25 dakika kazandırdı gibime geliyor. Tahmin edildiği üzere, "Curious Case of Benjamin Button" bu dallarda öne çıktı. Diğer yandan "Duchess" ile, kostüm dalında ardarda saray kıyafetlerinin ödüllendirildiği yıl sayısı 3'e çıkmış oldu.
- Garip bir üçlü oluşturan James Franco, Seth Rogen ve (görüntü yönetmeni) Janusz Kaminski; "Pineapple Express" setinde, Judd Apatow imzalı bir kısa film ile yılın Razzie'lik komedi filmleri ile dalga geçip, sanatsal değeri olan filmlerin gişede başarısız oluşu sorunsalına değindi. James Franco ve Sean Penn'in öpüştüğü "Milk" klibini izleyen Seth Rogen'in surat ifadesi görülmeye değerdi. Daha sonra bir ödülü de aynı üçlü sundu. Böylece Janusz Kaminski ödül sunan ilk teknik insanlardan biri olmuş oldu.
- Baz Luhrmann imzalı "The Musical Is Back" gösterisi nefes kesiciydi. Gerçekten inanılmazdı... (fakat bu yine de, filmlerden çok müzikallere ağırlık verilen konsepti desteklediğim anlamına gelmiyor) Hugh Jackman, Beyonce, Zac Efron, Vanessa Hudgens, Amanda Seyfried ve Dominic Cooper'ın geçmişten günümüze müzikalleri yorumlayışı oldukça başarılıydı. "Chicago", "Mamma Mia!", "Dreamgirls" ve "Moulin Rouge!" gibi yakın tarihli müzikallerden parçaların da bu kolajın içine girmiş olması ise beni ayrıca sevindirdi.
- Sevgili ergen kız okurlarım. (Eğer varsanız) Lütfen bana Robert Pattinson (nam-ı diğer Edward) adlı abimizin neresini beğendiğinizi birkaç cümleyle açıklayın. Zira kendisi dağınık saçları ve mor göz altı kesecikleri ile ciddi ciddi vampirden beter.
- Zamanında Zac Efron'u bir oyuncu olarak çok beğendiğim ve ileride çok büyük yerlere geleceğine inandığımı; hatta "High School Musical" izlediğimi ve sevdiğimi söylemiş olabilirim. Hâlâ da bu sözlerimin arkasındayım. Fakat gece boyunca neden resmi olarak sunucu olan Hugh Jackman'dan daha çok Zac Efron'u gördük anlamış değilim.
- Heath Ledger, hakettiği posthumous Oscar'ını aldı. Keşke yanda gördüğünüz yılın en iyi oyuncuları fotoğrafında üç kişi değil, dört kişi görüyor olsaydık.
- Teknik dallar da, sanat dalları gibi; bu kez Will Smith tarafından arka arkaya bir solukta dağıtıldı. Gecenin ikinci büyük sürprizi "Dark Knight" ve "Wall-E" arasında geçtiği söylenen En En İyi Ses kategorisinde "Slumdog Millionaire"in bir ödüle layık görülmesi oldu. Diğer üç teknik ödül ise tahmin edilenlere ve hak edenlere giti.
- En İyi Müzik ve En İyi Şarkı kategorileri öncesi, orkestra sahnenin üstüne taşındı. 5 mükemmel filmin, 3'ü mükemmel ve 2'si ("Slumdog Millionaire" ve "Milk") overrated müziklerini çaldılar. (Ödüller dağıtılrken genelde ödülü kazanan filmin müziğini çalma geleneği nedense son birkaç ödüle kadar kendisini göstermedi ve beni şaşırttı bu yıl.) Gerçekleşmesi halinde sabahın köründe "FAK!" diye bağracağımı söylediğim (ve bağırdığım) A.R.Rahman'ın "En İyi Müzik" kategorisinde ödüle layık görülmesi cidden çok üzdü beni. Bir kez daha söylüyorum, bütün müzikleri şarkılardan ibaret olan bir film, sadece yılın en iyi filmi diye En İyi Müzik ödülünü almamalı. En İyi Şarkı kategorisi bunun için var. "Jai Ho" hakkıyla kazandı o ödülü. Bu yüzden aynı adamın, aynı filmle aldığı iki ödülden birine ölesiye küfrettikten sonra ikincisinde sevinçten havaya uçtum.
- En İyi Şarkı kategorisi öncesi 3 şarkıyı karıştırarak yapılmış kolaj tam anlamıyla bir rezaletti. Peter Gabriel'in tüm şarkıyı söyleme fırsatı kendisine verilmediği için trip yaparak John Legend'a bırakılan "Down to Earth" performansı şarkıya yapılmış büyük bir haksızlıktı. İnanılmaz bir görselliğe sahip olan Bollywood konsepti bile kurtaramadı bu yüzden kolajı.
- Henüz aday listesinde nasıl yer aldığını anlamadan; gidip "Departures" denilen Japon filminin bir de Oscar alması; gecenin en büyük şokuydu. Zaten sevmem Uzakdoğu Sineması'nı, bu yıl iyice nefret ettim. Ayrıca biri Japonlara İngilizce konuşmayı öğretsin. Lütfen.
- "In Memoriam" kısmını kesip reklam koyma terbiyesizliğini gösteren Cnbc-e ve NTV'ye teşekkür ediyorum. Sayelerinde Heath Ledger, Anthony Minghella, Sidney Pollock ve daha birçok tapılası insanı son kez göremedik.
- Danny Boyle çocuklarının dileğini yerine getirerek Winnie the Pooh'un Tigger'ına teşekkür etti ve beni benden aldı.
- İngilizcelerinden tek kelime anlaşılmayan Fransızların örnek alması gereken muhteşem insan: Marion Cotillard.
"Where are you dad? Whistle or something!" - Kate Winslet
- Hayatımın kadını Kate Winslet, bu yıl aldığı 2 Altın Küre ve BAFTA'dan sonra Oscar'ın da sahibi oldu. Altın Küreler'deki doğaçlama şaşkınlıklarından sonra bu kez hazırladığı konuşmasıyla gönülleri fetheden Kate Winslet'in babası da çaldığı ıslıkla törene renk kattı.
"I'd be lying if I said I haven't made a verison of this speech before. I think I was probably 8 years old and staring into the bathroom mirror, and this would have been a shampoo bottle. Well, it's not a shampoo bottle now." - Kate Winslet
- Winslet, Angelina Jolie'yi bir kez daha unutup "F.ck! Who is the other one?" dememek adına riske girmedi ve küfretmekten kurtul... diyordum ki:
"I want to acknowledge my fellow nominees, these goddesses. I think we all can't believe we are in the same category as Meryl Streep at all. I'm sorry Meryl but you have to suck that up!" - Kate Winslet
- Sean Penn, En İyi Erkek Oyuncu yarışında Mickey Rourke'u geçerek ödülü aldı. Lance Black'in göz yaşlarını bir kez daha görmek, Mickey Rourke taraftarı olsam da biraz yatıştırdı beni.
"Mickey Rourke rises again, and he is my brother." - Sean Penn
- "En İyi Film" ödülünü de alarak, 8 Oscar ile gecenin galibi "Slumdog Millionaire" oldu. Onu 3 ödülle "Curious Case of Benjamin Button" ve ikişer ödülle "Dark Knight" ve "Milk" izledi.
Özetlemek gerekirse... Best Picture: Slumdog Millionaire, Best Director: Danny Boyle - Slumdog Millionaire, Best Actor: Sean Penn - Milk, Best Actress: Kate Winslet - Reader, Best Sup.Actor: Heath Ledger - Dark Knight, Best Sup.Actress: Penelope Cruz - Vicky Cristina Barcelona, Best O.Screenplay: Milk - Dustin Lance Black, Best A.Screenplay: Slumdog Millionaire - Simon Beaufoy, Best Animated Picture: Wall-E, Best Foreign Lang. Film: Departures - Japan, Best O.Score: Slumdog Millionaire - A.R.Rahman, Best O.Song: Jai Ho - Slumdog Millionaire, Best Cinematography: Slumdog Millionaire - Anthony Dod Mantle, Best Editing: Slumdog Millionaire, Best Art Direction: Curious Case of Benjamin Button, Best Costume Design: Duchess, Best Make-Up: Curious Case of Benjamin Button, Best VFX: Curious Case of Benjamin Button, Best Sound Mixing: Slumdog Millionaire, Best Sound Editing: Dark Knight
3 yorum:
hani törenden önce internete sızan "kazananlar listesi" vardı, birebir bakmadım ama o liste bir çok dalda doğru çıktı sanırım.
açılış töreninin dark knight'la ilgili kısmına yazdığın cümleyi anlamadım!
bana o komik listeden bahsetmeyin ya... ben de seneye tahminlerimi basıp dilekçe formatında basına sızdırıcam. birçok dalda doğru çıktı dediğin, zaten neyi kimin kazanacağı daha adaylar açıklandığında belliydi. o kadar tahmin edilebilir bi törendi yani. o listede en iyi müzik james newton howard'a gitmişti, keşke öyle olsaydı mesela.
neyse "Dark Knight" konusunda da, En İyi Film adayı olmasa da yılın en iyi filmlerinden biri olarak o açılış şovunda yer almasından bahsediyorum. ben sevindim şahsen.
Pek değerli yorumlarıma başlamadan önce bu tören için 36 saat uykusuz kaldığımı belirtmek istiyorum, her senenin aksine okula da geç kaldım "güya" töreni kısalttıkları için. NTV ve CNBC-e yayınlarına edecek laf bulamıyorum ama belki beni duyarlar umuduyla bir daha THY'yi sponsor yapmamalarını rica ediyorum. Onların VTR'sini koyacağız diye töreni kestiler yeterince.
Kırmızı halıya gelince, gerçekten Amerikan moda yorumcusunun bir şeyden anladığı yoktu, adam bir b*k beğenmiyordu yahu! Anne Hathaway, Meryll Streep, Josh Brolin ve Mickey Rouke favorilerimdi RedCarpet'ta.
Neyse tören başladı... Sahnenin dibine girik koltuklar bende hayal kırıklığı yaşattı diyebilirim çünkü Emre'nin de dediği gibi hem ön sırada oturan kişi sayısını azalttı (Danny Boyle bile Robert Pattinson'dan bir kaç sıra geride oturuyordu o derece) hem de sahne dışı sahne kullanımını(!). (Tabii Tuğrul Amcamızın yorumuyla "Rahman Bey" -tüm yorum kısmında en çok güldüğüm sözdü, hayır Tuğrul Amca'yla tanışık olmasam küfür edecektim- ön sıranın arkasına geçip şarkısını seslendirdi o ayrı)
Hugh Jackman'ın Kate, Robert ve kendisi hakkında yaptığı espri bir Amerikalı'dan çıkan ve benim işittiğim en iyilerdendi. (Kendisini pek komik bulmadığım halde bir diğeri de Conan O'Brien'dan çıkmıştır.) Senenin en iyi filmlerinin müzikal kolajı hoşuma gitti diyebilirim. The Musical Is Back gayet güzeldi ama. Gençlere değer veriyor bu Amerikalılar, bunu bir kez daha gösterdiler. Beyoncé'den bu kadar iyi beklemediğim bir Mamma Mia coverı geldi.
Törende beğenmediğim ilk şey ilk üç ödüldü. Yardımcı kadın oyuncuyu başta vermelerini bir yere kadar hazmederim ama Orijinal ve Uyarlama Senaryo bu kadar erken verilmemeliydi. Bunun reyting amaçlı olduğunu düşünmüyor da değilim. Penélope Cruz'u severim ve ödülü aldığına da sevindim, Milk'i de başından beri tahmin ediyordum izlemememe rağmen (konusunu okunuyunca bazı şeyler çakılıyor) ama Wall-E'ye de şans veriyordum açıkçası. Uyarlama'nın kime gideceği zaten belliydi. (Bu ödülü TCCOBB'ın almamasına sevindim açıkçası, bir kaç sayfalık öyküye çok şey katmıp film etmek, bana pek bir şey ifade etmiyor.)
Senenin her kategoride en iyilerinden oluşan kolajlar bayağı hoşuma gitti. Töreni kısa tutmak adı altında 3-4 ödül durmaksızın sunuldu ama oyuncu ödüllerinden önce her biri 10 dk süren (evet, zaman tuttum) konuşmalar beni fazlasıyla sıktı ve okula geç kalmama sebep oldu. (Onlar yüzünden Slumdog'ın sevincini izleyemedim.) Eski oyuncuları görmek tabii ki güzeldi ama umarım bir daha böyle yapılmaz, bana özenti bir davranış gibi geldi.
En İyi Şarkı için yapılan kolajı beğendim açıkçası ama keşke şarkıların tamamını söyletselerdi, zaten aday şarkı sayısı olağandan azdı. "Rahman Bey"in iki kez ardarda sahneye çıkması şaşırttı beni, ikincisini hakediyordu ama ilki konusunda yorum yapmayacağım, daha ezgisel bir film alabilirdi ödülü.
Wall-E konusundaki üzüntümden bahsetmeden geçemeyeceğim çünkü o törenden tek ödülle dönebilecek bir film değildi. Aynı şekilde Walttz im Bashir de Departures'ın yerini hakediyordu. (Departures'ı izlemedim.)
The Duchess'a neden ödül verdiklerini anlamıyorum, bu kategoriyi Mehmet abinin dediği gibi bölmeliler kanımca.
Çoğu şey tahmin edilebilirdi gerçekten. Yazmaktan sıkıldım ama Bilgi Kuramı hocam bu tören hakkında benden makale bekliyor =S Bir de o makaleden not alacağım. Oraya yazacağım her şeyi, okumak isteyene iletilir sonradan =P
Yorum Gönder