Hayatı tersten yaşamak, farklı olmak, aşk, ilkler, başlangıçlar ve bitişler, hatırlamak ve unutmak, kader, hayatın anlamı... Bir film olarak uzun olsa da, bunca şeyi 166 dakikaya sığdırmayı başardığı için anlamlı bir film.
Filmin kader üzerine konuşulan bir sahnesinde Cate Blanchett "kismet" diyor. İngilizce'deki fate ya da destiny yerine; dile Arapça'dan sızmış ve ı'sı noktalandırılmış bu sözcüğü seçiyor Daisy.
Filmin başka bir sahnesi, kaderin nasıl küçücük anlara bağlı olarak ne kadar fazla değişebileceğini muhteşem bir şekilde gösteriyor. 1998 yapımı "Sliding Doors"un konusu olan bu kaderci yaklaşım; yaptığınız seçimlerin doğurduğu sonuçlarını ve "şöyle değil de, böyle olsaydı neler değişirdi" sorusunu çarpıyor suratınıza "Curious Case of Benjamin Button"da da.
"And if only one thing had happened differently: if that shoelace hadn't broken; or that delivery truck had moved moments earlier; or that package had been wrapped and ready, because the girl hadn't broken up with her boyfriend; or that man had set his alarm and got up five minutes earlier; or that taxi driver hadn't stopped for a cup of coffee; or that woman had remembered her coat, and got into an earlier cab, Daisy and her friend would've crossed the street, and the taxi would've driven by. But life being what it is - a series of intersecting lives and incidents, out of anyone's control - that taxi did not go by."
Kaderi farklı olmak olan bir adamı izledikçe tüm ilklerinizi gözden geçiriyor, kendinizi iyi ya da kötü yönde farklı hissettiğiniz her anınızı hatırlıyorsunuz. Sonra da başınıza gelenleri düşünüp "kismet" diyorsunuz siz de.
Ve ekliyor Daisy: "We all end up in diapers."
2 yorum:
Filmin sadece son 45 dakikası kayda değerdi lakin "kismet" olayı da hoşuma gitti
bir de şu hoşuma gitmişti. blanchett "nothing lasts" diyordu, pitt ise "somethings never change." diye cevaplamıştı.
:)defalarca izlenecek bir film gerçekten.
Yorum Gönder