2010 Türk Sineması, 9 ayda yaklaşık 15 milyon seyirci rakamına ulaşmış durumda. 17 milyon civarındaki 2009 toplam seyirci rakamı düşünüşdüğünde ve sezon henüz yeni açılmış, "Av Mevsimi", "New York'ta Beş Minare" gibi gişeyi sarsacak iddialı yapımlar daha vizyona girmemiş olduğuna göre; geçtiğimiz yılın seyirci rakamlarına fark atacak bir yıl olduğunu söylemek şimdiden mümkün 2010'un. Diğer yandan geçtiğimiz 3 ay, "yazın sinemaya gidilmez" yersiz düşüncesini benimsemiş seyirciden midir, "yazın bu filme giden olmaz" diye düşünüp filmini vizyona sokmayan dağıtımcıdan mıdır bilinmez; alışıldığı gibi yılın en durağan ayları oldu Türk Sineması açısından.
Temmuz ve Ağustos aylarında vizyona hiçbir Türk filmi girmezken; Eylül ayında sırasıyla "Adı Aşk Bu Eziyetin", "Paramparça", "Büyük Oyun" ve "3 Harfliler: Marid" sinema salonlarında yerini aldı. Dini motifleri kullanarak korkutmayı amaçlayan filmlerimize bir yenisinin daha eklenmesine vesile olan "3 Harfliler: Marid", 160 bin civarındaki seyirci sayısı ile yılın en çok izlenen yerli yapımları arasında anca 13. sıraya yükselebildi. Diğer 3 yapım ise 20 bin seyirciyi bile bulamadı.
Haziran ayında düzenlenmesi planlanmış olan, fakat film festivallerinin zil takıp oynanan birer eğlence organizasyonu olduğunu düşünen yerel yönetimlerce Eylül ayına ertelenen 17. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, değerli konuklarından ve jüri üyelerinden fire vermeden gerçekleşti. Ulusal Yarışma'da geçtiğimiz yıldan yadigar "Kıskanmak" ve "Nefes" gibi filmlerin de kazananlar arasında yer aldığı sonuçlara bakıldığında görülen "Beş Şehir"in 4 önemli ödül (Senaryo, Erkek Oyuncu, Yardımcı Kadın Oyuncu, Yardımcı Erkek Oyuncu) ile öne çıktığı idi. "Bal", En İyi Film ve Bora Altaş'a verilen Jüri Özel Ödülü dışında bir ödül kazanamadı. "Kavşak" ise Selim Demirdelen'e En İyi Yönetmen ve En İyi Müzik ödüllerini, başrol oyuncusu Sezin Akbaşoğulları'na ise En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazandırdı.
Uluslararası festivallerde Türk Sineması'nın tanıtımı açısından da oldukça verimli bir yaz oldu. Temmuz ayında Karlovy Vary'de yarışan Semih Kaplanoğlu imzalı "Bal" ve Ağustos'ta Locarno'da yarışan Tayfun Pirselimoğlu imzalı "Saç" ödülsüz geri dönseler de, Orta Avrupa'da sinemamızı tanıtan filmler oldu. Eylül ayındaki Toronto Film Festivali ise Türk Sineması'na özel bir yer ayırmıştı. İstanbul, festivalin geleneksel "City to City" bölümünün bu yılki konuğu idi. Festivalin bu bölümünde "11'e 10 Kala" (Pelin Esmer), "40" (Emre Şahin), "C-Blok" (Zeki Demirkubuz), "Bahtı Kara" (Theron Patterson), "Uzak" (Nuri Bilge Ceylan), "Saç" (Tayfun Pirselimoğlu), "Çoğunluk" (Seren Yüce), "Hayat Var" (Reha Erdem) ve "Tabutta Rövaşata" (Derviş Zaim) gösterildi. Belma Baş'ın filmi "Zefir" ise festivalin Keşif bölümünde yer aldı. Yine Eylül'de Yeni Sinemacılar'ın arasına yeni katılan Seren Yüce, önemli bir ödüle layık görüldü. Venedik Film Festivali'nde Yüce'nin ilk filmi "Çoğunluk", Geleceğin Aslanı Ödülü'nün sahibi oldu.
Ekim ayında vizyonu işgal eden tarihi dramlar bir yana, Kasım ve Aralık aylarının iddialı yapımları ile 2010 yılı seyirci rakamlarında önemli bir artış olacağı belli. Yılın son çeyreği bakalım Türk Sineması için ne sürprizlerle dolu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder