5 Nisan 2010

Biraz da Tiyatro...

Sanatın çok sevdiğim bir başka dalı olmasına rağmen, hiçbir zaman istediğim ilgiyi gösteremedim tiyatroya. Film izlemekten vakit kalmadı çoğu zaman. Bilet fiyatlarının öğrenci bütçesine düşman oluşu da cabası... Şu aralar fazlaca boş vakti olan bir insan olarak da, ihmal ettiğim tiyatroya biraz daha ilgi göstermeye başladım 2010'da. Geride bıraktığımız üç ay boyunca 3 oyun izledim, sinema ve televizyon ödüllerinin yanısıra tiyatro ödüllerini de takip etmeye başladım. 10 Mayıs - 10 Haziran arasında gerçekleşecek olan 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali de gündemdeyken, izlediğim oyunlar hakkında birkaç laf etmek istedim.

"6 Haftada 6 Dans Dersi" (Yazan: Richard Alfieri, Yön: Cihan Ünal, Tiyatro İstanbul, 08/09)

Cihan Ünal ve Nevra Serezli'nin başrollerde oynadığı oyun, yaşlı bir kadın ve ortayaşlı bir dans öğretmeninin nefretle başlayıp dostluğa dönüşen ilişkisini konu alıyor. Cihan Ünal'ın uzun saçları ile göründüğü, ikilinin farklı zamanlardan ve farklı coğrafyalardan danslarla renklendirdikleri "6 Haftada 6 Dans Dersi", her iki oyuncusuna da birer Afife Tiyatro Ödülü adaylığı getirmiş geçtiğimiz yıl. Yalnızlık, hayat, aşk ve ölüm üzerine; yer yer komik, yer yer duygusal dakikalar yaşatan bir oyun.

"Ruhundan Tramvay Geçen Adam" (Yazan/Yön: Ferhan Şensoy, Ortaoyuncular, 09/10)

Küçüklüğümden beri sevdiğim Ferhan Şensoy, her zamanki sivri dili ile yeniden karşımızda. Şensoy, 1986'da Alman halk ozanı, yazar ve komedyen Karl Valentin'in yaşamından yola çıkarak yazıp sahneye koyduğu oyunu "İçinden Tramvay Geçen Şarkı"nın devamı niteliğindeki bu oyunda Nazi Almanya'sındaki bir komedyenin yaşadığı zorlukları ve mizaha devam etme çabasını her zamanki üslubuyla anlatıyor. İçinde Ferhan Şensoy skeçleri bulunan müzikal bir tarih dersi diyebiliriz oyun için. Zira oyun boyunca Grup Gündoğarken şarkılarıyla resmen İkinci Dünya Savaşı'nı anlatıyor. Ferhan Şensoy'un önlenemez zayıflayışı (yetenek anlamında değil kesinlikle, tamamen fiziksel anlamda, kilogram bazında) ise endişe verici.


"Kraliçe Lear" (Yazan: Eugene Stickland, Yön: Yıldız Kenter, Kent Oyuncuları, 09/10)

Yıldız Kenter'in sahneye koyup başrolünde oynadığı, Eugene Stickland'ın yurtdışında da ilk kez geçtiğimiz yıl sahneye konulan oyunu "Kraliçe Lear", yaşlı ve tükenmekte olan bir tiyatrocu Jane ile liseli bir genç kız olan Heather'ın ilişkisini konu alıyor. Shakespeare oyunları ve Yunan tragedyalarından izler taşıyan oyunda Kenter'e eşlik eden Sedef Şahin de en az ustası kadar iyi bir iş çıkarmakta. Nesil farklılıklarını ve çatışmalarını, SMS gençliğini, yaşlanma ve tükenme korkusunu çok güzel tespitlerle sunan oyun, tek perdelik ve su gibi akıp gidiyor. Medyada "81 Yaşında Amuda Kalktı" şeklinde yer alan haberlerin oyun izlemeden abartı olduğunu düşünsem de Yıldız Kenter'in amuda kalktığına tanık olmamla ufak çaplı bir şok da geçirdiğimi söyleyebilirim.

Türk Tiyatrosu'nun en önemli ödülleri sayılan Afife Tiyatro Ödülleri'nin 09/10 sezonu adayları bu gece açıklanıyor.

Hiç yorum yok: