Sanırım sinemada popüler aksiyon filmleri kategorisinin altında yepyeni bir türle karşı karşıyayız: Yüksek egolu, sürrealist aksiyon filmleri... Seyredince nefesinizi kesen, bol silah sesi duymanızı, bol kadın ve/veya bol araba görmenizi sağlayan tüm diğer aksiyon filmleri gibiler. Ama Dali tablolarını, Marquez romanlarını andıran bir sanatsallık barındırıyorlar. Esprilerle dolular ama ciddiye de alınabiliyorlar. O kadar inanılmaz şeyler oluyor ki perdede, kendinizi ezik, işe yaramaz hissediyorsunuz. Nasıl astronomi dersinde bilmemkaç parsek yarıçaplardan bahsedince küçücük hissediyor insan kendini; bu filmleri izlerken de öyle şeyler yapıyor ki perdedeki adam/kadın, "ben neyim ki? ne işe yarıyorum ki? hayatımın anlamı ne?" sorularıyla boğuşarak koltukta küçüldüğünü hissediyor seyirci.
Geçtiğimiz yıl izlediğim ve bittiğinde heyecandan, kahkahadan, şaşkınlıktan ve zevkten dört köşe olmuş bir şekilde salondan çıkmamı sağlayan "Shoot'em Up"tan sonra; şimdi de "Wanted" vizyonda.
Wanted, Rus sinemasını Amerikanlaştırmakla çokça suçlanan Timur Bekmambetov'un ilk Hollywood filmi. Soğuk savaş yıllarındaki zihniyet hala sürüyor olsa gerek; adam birkaç güzel film çekti diye Rus sanat camiasınca "Pis Amerikancı" damgası yemiş, fakat diğer yandan oldukça kalabalık bir hayran kitlesi edinmiş ülke ve dünya çapında kendine okuduğuma göre. Seyretmediğim, fakat fragmanlarından anladığım kadarıyla bir Rus'tan beklenmeyecek büyüklükte bir korku/gerilim serisi çekmiş/çekmekte Bekmambetov. "Night Watch" ve "Day Watch"tan sonra, şimdi de serinin sonuncusu "Twilight Watch"un çekimlerini sürdürmekte imiş.
Üçlemesinin arasına sıkıştırdığı film "Wanted" ise ilk paragrafta bahsettiğim türden, heyecan ve aksiyon dolu bir film olmuş. Bir çizgi roman uyarlamasına yakışır derecede elle çizilmiş gibi duran bir film çıkmış ortaya. James McAvoy, ilk aksiyon deneyimi için oldukça başarılı. Angelina Jolie tüm karizması ve tüm dudaklarıyla her zamanki gibi karşınızda. Filmde tek hoşuma gitmeyen şey olarak da (ki kendisinin hayranlarından biriyimdir) Morgan Freeman dahil olmuş kadroya. Freeman'ı yadırgayışımın gerçek nedeni nadir bulunan kötü performanslarından birini sergiliyor oluşu mu, yoksa canlandırdığı karaktere ısınamamış olmam mı bilemiyorum. Kısacası filmde mükemmel değil, vasatın üstünde oyunculuklar olsa da, rahatsız edici değil hiçbir şey.
Filmin senaryosu orjinal çizgi roman hikayesine Angelina Jolie'nin canlandırdığı Fox karakterinin eklenmesi dışında, hemen hemen hiçbir değişiklik yapılmadan uyarlanmış. Seyrettiğinizin bir çizgi roman olduğunu düşünerek; insanların arabalarla ya da silahlarla neler yapıp neler yapamayacağını sorgulamadan ya da fantastik denebilecek birkaç detayı hazmedebilerek seyrederseniz rahatsız edici hiçbir öge yok hikayede. Her ayrıntı kullanılmış, hiçbir şey sonuçsuz kalmamış. Özellikle ofis sahneleri, hem karakterin dönüşümünü anlatmak hem de filmi "tip"ler ve esprilerle süslemek için çok güzel oturmuş yerine. Klişelerden uzak, sürprizlerle dolu ve tahmin edilemez şeylerin döndüğü bir film olmuş.
Film diğer Hollywood aksiyonlarına oranla çok daha düşük bir bütçeyle çevrilmiş. Ve buna rağmen gerek silahlı, gerek arabalı sahneler; gerekse filmin en gösterişli bölümü olan tren sahnesi gayet tatmin edici. Yönetmenin birkaç numarası da yalnızca aksiyon sahnelerini değil, küçük detayları ve esprileri de o kadar anlamlı bir hale getirmiş ki, zevkle izlenebilecek bir film çıkmış ortaya.
Son olarak filmin her sahnesini daha da güzelleştiren, silah seslerini davul sesleriyle renklendiren ve salondan ayrıldığınızda beyninize kazınmış bir melodi bulmanızı sağlayan müziklerin sahibi var: Danny Elfman.
Seyrettiğiniz 13 Oscarlı bir drama değil tabii ki, bir aksiyon filmi. Ama bir aksiyon filminin olabileceğinden daha sanatsal ve daha kaliteli bana göre.
Böyle filmleri seyredince insanın kendini ezik ve işe yaramaz hissettiğinden bashetmiştim. Filmin son cümlesi de bunu kanıtlar nitelikte:
"What the fuck have YOU done lately?"
4 yorum:
Dikkat spoiler:)
-----------------------
Ayrıca tüm film boyunca herkes çirkin biçimde kanlar içinde kafaları patlayarak ölürken Angelina Jolie'nin gayet zarif bir biçimde orda yatması da gözümden kaçmadı.
------------------------
Film eğlenceliydi ama bence Jolie olmasa pek izlenmezdi.
film hakkindaki yorumlarini okumadim.. cunku spoiler icerebilir diye koktum :) henuz izlemedim wanted i.. izledikten sonra yorumlarini okurum..
---
ama yazinin basinda bahsettigin sey oldukca ilgimi cekti;
..."ben neyim ki? ne işe yarıyorum ki? hayatımın anlamı ne?" sorularıyla boğuşarak koltukta küçüldüğünü hissediyor seyirci....
olaya hic bu acidan bakmamistim ama senin yazdigini okuduktan sonra gercekten de boyle bi etki altinda kaldigimi hissetmis oldum.. yani cidden o kadar ideal insan tipleri oluyor ki son zaman filmlerinde.. insan hic de bi sey bilmedigini, belki de kendisinin hic bi ise yaramadigini falan dusunebiliyor :)
oldukca enteresan ve bi o kadar da dogru bi tespit ;)
iyi gunler..
"Filmin senaryosu orjinal çizgi roman hikayesine Angelina Jolie'nin canlandırdığı Fox karakterinin eklenmesi dışında, hemen hemen hiçbir değişiklik yapılmadan uyarlanmış"
Hayallerini yıkmak istemem ama bir çizgi roman fanatiği(özellikle de filmi çizgi romanı okumuş bir fanatik) olarak söylemeliyim ki filmle çizgi roman arasındaki tek aynı yer filmin ilk 15 dakikası onu dışında gerikalan herşey senaristin hayal gücü o yüzden buna bi uyarlama değil esinlenme diyebiliriz çizgiroman tamamen farklı ve ayrı bir yönde gidiyor ve tahmin edilebileceği üzere filmin yanında bir başyapıt kalır film tam bir haylkırıklığı okudukran sonra
başbir not da çizgiromanda Fox war ama daha çok halle barry e benziyor
eyvah yanlış bilgilendirmişim :/
bilimum sinema dergilerinin yalancısıyım, kusura bakmayın o zaman.
Yorum Gönder