28 Haziran 2008

36. İstanbul Müzik Festivali'nin Ardından...


Haziran ayı denildiğinde aklıma finaller dışında bir de klasik müzik gelmesinin nedeni olan İstanbul Müzik Festivali'nde gittiğim konserlerin sayısı hemen hemen her yıl olduğu gibi bu yıl da 4 oldu. Festival'in bu yılki tanıtım kampanyasında çokça bahsedildiği üzerine klasik müzik herkese faydası olan bir şey. Kadın-erkek, genç-yaşlı, bebek ya da deli olabilirsiniz; önemli değil. Bir inek, bir tavuk, bir saksı çiçeği, hatta bir Atilla Koç'un bile bulabileceği çok şey var klasik müzikte.


Bu festivalden çıkardığım dersleri İstanbul'da park sorunu bulunduğu ve Uluğ Çapar'ın her yerden çıkabileceği gerçekleriyle özetleyebilirim. Ayrıca "parça aralarında boğazını temizleyen amca", "kapı gıcırtısına şşşştleyen teyze", "alkış başlamadan 'bravo' nidasıyla kitleyi gaza getiren ön sıra kişisi" ve "çiçeğini baş kemancı hatuna veren orkestra şefi/solist" tiplemelerini de bir kez daha gözlemleme fırsatı buldum.


7 Haziran Cumartesi: "Klasik Bir Akşam", Viyana Senfoni Orkestrası, Gabriela Montero (piyano)

Bir konserde hem Mozart, hem de Beethoven eserlerine yer verilmesi, tarafımdan gidilme zorunluluğu olarak yorumlanmakta. Gabriela Montero'nun yaptığı bis ise görülmeye/duyulmaya değer cinstendi. Kendisi orkestraya birkaç nota çalmalarını söyledikten ve Straus'tan bir kuple valsi kaptıktan sonra, öyle bir jazz varyasyonlarıyla süsledi ki, bütün Aya İrini ağzı açık dinledi. Konser çıkışı önümüzde yürüyen Viyana Snefoni Orkestrası çellistlerinin Apple logolu case'leri de süperdi.


12 Haziran Perşembe: "3 Piyanist, 3 Konçerto", Milli Reasürans Oda Orkestrası, Alexander Melnikov (piyano), Muhiddin Dürrüoğlu (piyano), Özgür Aydın (piyano)

Süreyya Sineması, Süreyya Operası olduğundan beri bir türlü gidemediğimden, benim için geç bir siftah niteliği taşıdı bu konser. Yerimizin de en güzel locada olması binayı çok fazla beğenmemde rol oynamış olabilir. Milli Reasürans Oda Orkestrası birkaç senedir tesadüfen gittiğim konserlerde çalan orkestra olmayı ısrarla sürdürüyor. Yıllardır eserlere bakarak seçim yapmama rağmen, seçtiklerimi çalanlar onlar oluveriyor. Bundan sonra eserlerin yanı sıra "Milli Reasürans" adını gördüğüm konsere de gitmem gerektiğini düşünüyorum. Aramızda duygusal bir bağ oluştu :P Konser, Beethoven'ın Coriolan Uvertürü ile başladı ve beni benden aldı. Beethoven hayranlığım tavan yaptı -ki tavana yakın bir yerde oturmamla alakasız-. Sonrasında iki ve üç piyanolu 3 konçerto vardı programda; Beethoven, Mozart ve Bach'tan. Piyanistler -biri hariç- oldukça sempatik ve -istisnasız hepsi- oldukça başarılıydılar. Yaşanan tabure trafiği ise gülünmeye değer bir mizahi öge olarak süsledi konseri. Konserin en bomba, en süper, en inanılmaz anı ise 3 piyanistin aynı piyanonun başına oturarak 6 el "Figaro'nun Düğünü" patlatmasıydı. Mekandan tarif edilemez duygular içinde ayrıldım. Damat tarafı olarak, Figaro'ya sonsuz mutluluklar dilerim.


14 Haziran Cumartesi: Zürich Oda Orkestrası, Johannes Moser (viyolonsel)

Mendelssohn, Haydn ve Tchaikovsky. Viyolonsel. Ezan sesiyle mücadele. Şimdi fazla anlatacak bir şey olmayınca kötü bir konser izlenimi yaratabilir ama, vallahi güzeldi.


27 Haziran Cuma: F.P.Zimmermann (keman), Enrico Pace (piyano)

Beni, Sakin + Mor ve Ötesi + Travis'ten eden konser. Ama aynı zamanda beni Bach ve Brahms ile barok bir "Tudors" alemine götüren, sonrasında Hindemith ile tanıştıran ve her nedense "1. Dünya Savaşı"nı ve "Atonement"ı anımsatan; ve nasıl olduysa Beethoven'dan da sıkılabileceğimi göstererek beni şaşırtan konser. İlginç bir deneyimdi. Kişisel not: Hindemith araştırılacak :P


Son olarak yılın festival insanı olarak iki konserde de "sayfa çevirici" olarak karşıma çıkan converse'li muhtemelen konservatuar öğrencisi kardeşi seçiyorum. Saçları çok tarzdı, kıskandım. Ayrıca konserleri seyrettiği mesafeyi de kıskandım. Ama stresli iş tabi, çevirsem mi, çevirmesem mi vesaire...


Klasik müzik... Herkese faydası var.

Hiç yorum yok: