2007 yılında rengarenk kişiliği ve kıyafetleri, hayat dolu şarkıları ve tiz sesiyle; "Grace Kelly"si ve "Life in Cartoon Motion" albümü ile hayatımıza giren ve etrafa sevgi kelebekleri saçan İngiliz şarkıcı Mika; şişman kızların da sevilebileceğini vurguladığı ya da bir adamın başka bir adama aşık olup onunla uzaklara kaçtığı hikayeler anlattığı bu albümü ile gerçekten pozitif enerjinin dalağını yarmıştı o zamanlar. Bu enerjisinden hiçbir şey kaybetmeden, kendi deyimi ile ilk albümünün ikinci bölümü olan "The Boy Who Knew Too Much" çıkageldi bu 21 Eylül'de.
Albümün çok iyi seçilmiş, Mika ruhunu tamamen yansıtan çıkış şarkısı ve ilk parçası "We Are Golden"la ise şarkının kendisinden de renkli video klibi sayesinde albüm çıkmadan iki hafta önce, 7 Eylül'de tanıştık. Şarkıyı daha ilk dinlediğimde o "teenage circus" gözlerimde canlanmıştı ve bunda büyük ihtimalle Mika'ya şarkıda eşlik eden Andrae Crouch Gospel Choir'ın etkisi büyük. Madonna'nın "Confessions Tour"u da dahil olmak üzere bir çok videosu ve Robbie Williams, Pink, Maroon5 gibi sanatçı ve grupların video klipleri ile tanınan İsveçli yönetmen Jonas Åkerlund ise "We Are Golden"ın video klibi ile Mika'yı özetlemişti bir anlamda. (Parçanın klibinde 90'lı yıllarda, bir röportajında belirttiği üzere gerçekten o yıllarda yapmakta olduğu gibi, rengarenk odasında iç çamaşırı ve renkli spor ayakkabılarıyla şarkı söyleyip dansederken izliyoruz Mika'yı.)
"We Are Golden"da, çocukluk ve ergenlik dönemlerine dönen Mika; "Blame It on the Girls" ile devam ediyor enerji salmaya. Aynı zamanda ikinci single ve video klip olarak seçilen bu ikinci parçada ise zengin, her şeye sahip olan ama hayata bakış açısı yüzünden mutsuz olan bir adamın suçu kime atması gerektiği üzerinde duruyor. "Blame it on the girls who know what to do / Blame it on the boys who keep hitting on you / Blame it on your mother for the things she said / Blame it on your father but you know he's dead" diyor. Mika'nın cinsiyetsiz parçalarından bir başkası şeklinde olan yorumumu, parçanın klibinde yarı-erkek-yarı-kadın kostümü giymiş dansçılar da destekliyor.
Cinsiyet demişken, Mika'nın cinsel tercihleri ile ilgili ortada dolaşan farklı görüşlerin hangisine inanmak lazım diyenler için Eylül ayında Gay&Night dergisinde yayınlanan röportajından, kendi ağzından geliyor: "I've never ever labeled myself. But having said that; I've never limited my life, I've never limited who I sleep with... Call me whatever you want. Call me bisexual, if you need a term for me... You should be as free as you want."
Albümde üçüncü olarak, 22 Kasım'da üçüncü single olarak piyasaya sürülecek ve klibi henüz çıkmış olan "Rain" geliyor. "Rain", (Mika standartlarına göre) hüzünlü ve Mika'nın en tizde hangi notalara çıkabildiğini rahatlıkla duyabildiğimiz bir parça. Klipte yağmur, ışık ve aynalarla ormanda danseden bir Mika izliyoruz. Biraz önce bahsettiğim bu Mika-standartlarına-göre-hüzünlü kısım "Dr.John" ve "I See You" ile devam ediyor.
Birazcık da olsa düşen enerji, tropikal bir gazı olan ve albümdeki en sevdiğim şarkılardan biri olan "Blue Eyes" ile tekrar zirve yapıyor. Kızlar üzerine bir şarkı olan "Good Gone Girl" ve dokunmak üzerine bir başka cinsiyetsiz şarkı "Touches You" da aynı seviyeyi koruyor. Sonrasında yine hüzünleniyoruz biraz. Etkileyici bir girişe sahip olan "By the Time", gerçekten albümün en üzgün şarkısı.
Albümde sonra iki ilginç hikaye ile karşılaşıyoruz "One Foot Boy" ve "Toy Boy". "Toy Boy" gerçekten çok komik bir hikaye. Üzüntü veren yanları da olsa, o kadar güzel ilerliyor ki hem sözler hem müzik anlamında, çok sevimli bir şarkı. Sözlerin komedi bazında zirve yaptığı yerler ise şunlar: "But your momma thought / There was something wrong / Didn't want you sleeping / With a boy too long / It's a serious thing / In a grown-up world / Maybe you'd be better / With a Barbie girl". Albümün finali ise yine tizlerden bir şarkı olan "Pick Up Off the Floor" ve "We Are Golden"ın akustik versiyonu ile geliyor.
Mika, kapağından şarkılarına, sözlerinden enerjisine her şeyiyle ilk albümdeki kişiliğinden ve müziğinden hiçbir şey kaybetmemiş; tersine kendisini ve yaptıklarını ileriye taşımış. Baştan aşağı rengarenk bir sirk ortamı vaat eden "The Boy Who Knew Too Much"ta kişisel favorilerim ise, "We Are Golden", "Rain", "Blue Eyes" ve "Toy Boy". Eğlenceli -ve ilgiye bakılırsa yine bir Fransa konseri sırasında çekilecek olan- konser DVD'sini de dört gözle bekliyorum.
"Teenage dreams in a teenage circus
Running around like a clown on purpose
Who gives a damn about the family you come from
No giving up when you're young and you want some"
1 yorum:
Ben ona benzemiyorum, o bana benziyor. [Dil çıkaran zümülü]
Yorum Gönder