Onları ilk kez geçtiğimiz bahar aylarında dinlediğim şarkıları “Aslında” ile tanıdım. Daha sonra, geçtiğimiz ayın başında bir Cumartesi gecesi Taksim Jolly Joker - Balans’daki Cover Party’deki performanslarıyla bir anda ilgimi çektiler. Albümlerini alıp ezberlemem sadece birkaç saatimi aldı. İstanbul’un en tanınmış cover gruplarından KOLPA, vokal Barış Yurtçu ve bas gitarist Bora Yeter tarafından 2004 yılında İstanbul’da kurulmuş ve sonrasında gitarist Cenk Taner Dönmez’in aralarına katılmasıyla bugünkü halini gelmiş. İlk albümleri “Hayat Senin”, Nisan 2009’da müzik marketlerdeki yerini almış. Geçtiğimiz günlerde ikinci klipleri “Koşa Koşa”yı da ekranlarda görmeye başladığımız grup, çokça eğlendiren bir cover grubu olmanın ötesinde, eğlenceli ve kaliteli besteleriyle de dikkat çekiyor.
20 Ekim 2009’de Sabancı Üniversitesi Müzik Kulübü MÜZİKUS ve RadyoSU’nun ev sahipliği ile eski okulumda sahne alan KOLPA ile parti öncesinde sohbet ettik. Röportajın yapıldığı günün onlar için de çok özel bir anlamı vardı: Röportajımızdan birkaç dakika önce partinin kulisinde alınan bir kararla Samuray Gökçe, düzenli bir davulcusu bulunmayan KOLPA’nın resmi davulcusu olmuştu.
Grubun üç elemanı olarak, hepiniz Adanalısınız. Adana’da ayrı ayrı nasıl müzikle uğraşmaya başladınız ve nasıl bir araya geldiniz?
Grubun üç elemanı olarak, hepiniz Adanalısınız. Adana’da ayrı ayrı nasıl müzikle uğraşmaya başladınız ve nasıl bir araya geldiniz?
BARIŞ: Adana’da ayrı ayrı lise gruplarımız vardı. Milliyet Müzik Yarışması’na hazırlanan farklı okul gruplarının elemanlarıydık. Ama sonuçta arkadaştık, görüşüyorduk. Adana’da, özellikle müzikle uğraşan herkes çok iç içedir. O nedenle tanışıyorduk zaten. İstanbul’a gelince de Bora ve Cenk ile birleştik.
Grup ilk kurulduğunda aranızda olan Dinçer Çetin’in aranızdan ayrılması ve Cenk’in size katılması nasıl oldu?
BARIŞ: Geçen Aralık ayında oldu. Dinçer’in Amerika’ya gitmesi gerekiyordu. Cenk de Adana’dan arkadaşımız olduğu için yumuşak bir geçiş oldu.
KOLPA’nın, birkaç dakika öncesine kadar, neden sabit bir davulcusu yoktu?
BARIŞ: Aslında çok değerli davulcu arkadaşlarla çalıştık bugüne kadar. Hepsi de yakın arkadaşlarımız… Ama biz bir şekilde Adanalı tayfası olarak daha kendi içimizdeydik belki de. Diğer yandan hepsinin ayrı projeleri vardı ve bize yeterince vakit ayıramayabiliyorlardı. Samuray gruba girdiğinden beri işler biraz değişti ve bugün aramıza katıldı.
KOLPA ismi, okuduğuma göre afişe isim yetiştirmek gerektiği için bir anda alınmış bir kararla grubun ismi olmuş. Bu ismin sizi kötü etkilediği oldu mu hiç?
BARIŞ: İlk davulcumuz, “kolpa” kelimesini çok kullanırdı. Adana’da hiç duymadığımız bir kelimeydi bizim de… Garibimize gitmişti ama sevmiştik. Evet, afişe yetişmesi gerekiyordu, biz de “Kolpa” olsun dedik. Bunun bizi kötü etkilediği olmadı, ama o konuda şakalar çok oluyor. “Kolpacılar!” şeklinde. Ama hayır, kötü bir etkisini görmedik. Hatta belki de adımızın duyulmasını kolaylaştırdı.
İnternette KOLPA için funk, punk, pop, dance-rock, alternative-rock, pop-punk gibi birçok tarz yakıştırılmış durumda. Nedir sizin tarzınız?
BARIŞ: İlk başladığımızda, ilk bar programlarımız olmaya başladığı dönemlerde biraz daha sert çalıyorduk. “Rage Against the Machine”, “No Doubt”, “Muse”… Daha sonra biraz daha yumuşattık repertuarımızı. Çünkü son dönemlerde alternative-rock adına çok güzel şarkılar çıkmamaya başladı. Biz de hep aynı yerde kalmak istemediğimiz için biraz tarz değiştirdik ve şimdi altyapı da kullanmamızın etkisiyle daha pop, R&B şarkılar çalıyoruz. “Sexy Back” bile çalıyoruz yani.
BORA: Pulp, alternatif bir mekandı. Jazz Stop ise biraz daha pop bir mekan. Bizse bir dönemimizde Cuma geceleri Pulp’ta, Cumartesi geceleri Jazz Stop’ta çalıyorduk. Cuma günleri Pulp’ta alternatif tayfaylayız, Cumartesileri Kylie Minogue çalıyoruz. O ara bize bir şeyler oldu. Grup olarak yapmak istediğimiz şey eğlendirmek. Kendi hazzımız da önemli tabii, ama daha çok insanların eğlenmesine önem veriyoruz. Grup olarak müziğin globalliğine inanıyoruz. Zaten son dönemlerde müzikte tarzlar arası bağlantılar da iyice gelişti. Biz hepimiz de farklı tarzlarda müzik dinleyen insanlarız. Ama bir şekilde barışçıl bir ortak noktada buluşuyoruz. Dolayısıyla bazı rock grupları “Şu çalınır mı be!” der, bizde o yok. Biz biraz daha geniş bakmaya çalışıyoruz.
Bu kadar performansın arasında, beste yapmaya nasıl vakit buluyorsunuz?
BARIŞ: Beste, evde yalnız kaldığında ortaya çıkan bir şey. Gitarı eline aldığında bir şeyler çıkıyor. Ama tabii aslında yazın çıkamadı pek bir şey. Çünkü haftada üç gece çalıyorduk. Antalya’ya gidip geliyorduk ve hiç vakit olmuyordu. Şimdi artık haftada bir gece çaldığımız için biraz daha vaktimiz oluyor, uğraşabiliyoruz.
Peki, beste süreci nasıl işliyor?
BORA: O konuda grubu yönlendiren Barış.
BARIŞ: Evet, genelde benden çıkıyor. Ama kim bir şey getirirse, üzerine ekliyoruz. Mesela Bora bir şey buldum diyor, Cenk bir şey buldum diyor; onları ekliyoruz, ortaya çıkan şeyin üstüne ben bir şeyler daha ekliyorum. Çıkan şey olmazsa, başka şeylerle birleştiriyoruz. Ortak bir noktada buluşuyoruz yani.
Albümün çıkışı nasıl oldu, nasıl karşılandı?
BORA: Albüm Nisan ayında çıktı. Albüm çıktığında yaşanan standart bir şey vardır, albümü yeni çıkan gruplar “Albümün çıkması çok zor oldu.” der. Bizim için hiç zor olmadı açıkçası. O dönemde şöyle bir avantajımız vardı. Albümü olan gruplardan daha fazla çalma şansımız oluyordu. Haftada 2-3 gün dolaşıyorduk sürekli. Kısacası zaten dinleyen bir kitlemiz vardı, bir de müziğimizi sahiplenen prodüktör bir abimiz oldu; Murat Matthew Erdem, ünlü bir ses mühendisi. Açıkçası 2-3 ayda da çıkmadı albüm. Çünkü toplandığımız zaman 3 saat playstation oynuyorduk, sonra 1 saat albümle uğraşabiliyorduk. Geniştik biraz. Nisanda albüm çıktı, bir de klip çıkardık. (“Sayende” şarkısına) Şimdi yeni klibimiz de çıktı. (“Koşa Koşa” şarkısının klibi) Geniş ilerliyoruz çünkü çok performans yapıyoruz. Balans gibi İstanbul’un en büyük mekanlarından birinde çalıyoruz. Yüzlerce insan girip çıkıyor, onlarla sürekli etkileşim halindeyiz. Tüm bunun arasında besteler çıktıkça ilerliyoruz. Aman yapalım, aman edelim diye bir durum yok.
Albüm ve iki klipten sonra, artık performanslarınızda biraz daha kendi bestelerinize yer vermeyi düşünüyor musunuz?
BORA: Süreç nereye götürürse… Özel bir planımız yok. Eskiden 1 şarkı çalıyorduk, şimdi 2-3 şarkı çalıyoruz. Beste çaldığın yerlerde ses sistemi çok önemli. Çaldığın şarkının sözlerinin anlaşılması buna bağlı çünkü. Çok fazla beste çalmak istemememizin sebebi de bu.
BARIŞ: Sen çalıyorsun ama, karşındaki anlıyor mu, anlamıyor mu? Zaten ilk kez duydukları bir şey, yabancı oldukları bir şey… Ne sözler ne müzik doğru düzgün anlaşılıyorsa, niye çalasın ki o zaman. Orada sadece kendi egon için beste çalmanın anlamı yok. Balans’ta beste çalıyoruz, bizden isteniyor da zaten. Bu gece burada da çalarız belki. (“Koşa Koşa”yı çaldılar.)
BORA: Biz bir de hep şu mantıktayız, insanlar eğleniyorsa biz de eğleniyoruz. O yüzden neyi istiyorlarsa onu çalıyoruz. Mesela playlist de olmaz bizde. Şu sırada çalalım falan… Böyle yere bir kağıt yapıştırırsın yazar üstünde şunları çalalım. Bizde yok öyle. Genelde Barış yönlendiriyor ne çalacağımız konusunda.
Popüler şarkılar dışında çok güzel, alışılmadık cover şarkılarınız da var. “Bir Teselli Ver”, “Kadınım”, “Aşk Oyunu”, “Böyle Ayrılık Olmaz”… Albümlerinize cover koymayı düşünüyor musunuz?
BARIŞ: Olabilir, koyabiliriz. İlk albüme “Kadınım”ı koymayı düşünmüştük, belki bir sonraki albüme olur.
BORA: Bizde öyle uzun vadeli planlar yok anlayacağın.
BARIŞ: Çünkü Türk müzik piyasası hiç belli olmuyor ki… Her an her şey değişebiliyor, ona göre senin bir sonraki adımın da değişiyor. Mesela bir anda kriz çıktı.
İnsanlar istiyor diye, o aralar popüler diye, hiç sevmemenize rağmen bir şarkıyı çaldığınız oldu mu hiç?
BARIŞ: Oldu. Artık bir gecede 10 kişi gelip isteyince, çalalım kurtulalım dedik.
BORA: Bazı şarkıları insanlara göre yönlendirdik. Özellikle Antalya’da ve İstanbul dışında çaldığımız diğer yerlerde, İstanbul’a nazaran peçeteye yazıp şarkı isteme olayı hâlâ var. Bize garip ya da komik geliyor ama var. Hatta şarkıyı isteyen adamın gözüne baka baka peçeteyi birbirimize gösterip güldüğümüz oldu. Bir keresinde “Losing My Religion” yerine “Losing My REGION” yazmışlardı, ona çok gülmüştük.
Performanslar sırasında başınıza gelen ilginç hikayeleriniz var mı?
BARIŞ: Olmaz mı… Bora uyudu bir keresinde. Gerçekten kafası çok iyiydi, gitarı falan bıraktı, bir baktık Bora yok. Sonra, Pulp’ta kafamıza disko topu düşüyordu. Bir keresinde çalarken barın içine biber gazı atıldı. Biri geyiğine atmış.
BORA: O biber gazı olayında, biz sahnede olduğumuz için ilk başta farkında değildik. Ve bir baktık herkes çat çat kapıdan çıkıyor. İçerisi tamamen boşaldı neredeyse. Neden çıktıklarını anlamaya çalışırken bize de gelmeye başladı ve anladık.
Jolly Joker – Balans’ta devam ediyor musunuz? Başka yerde çıkacak mısınız?
BORA: Devam. Görünmeyen bir zamana kadar Cumartesi geceleri oradayız. Yazın bitiriyorduk ama baktılar ki çok tuttu, devam ediyoruz. İstanbul’da başka yerde çalmıyoruz. Çünkü yeterince büyük bir mekan, çok insan girip çıkıyor. Gereksiz olur. Ama şehir dışına gidip geliyoruz. Bursa, İzmir, Ankara…
(Bora’ya) KOLPA dışında yönetmenlik ve prodüktörlük konusunda da işlerin varmış? Bunlardan bahsedebilir misin biraz?
BORA: Müzik dışında şu sıralar video produksiyon ve organizasyon işleriyle uğraşıyorum. Bir de şimdi yeni bir oluşumumuz var, Box diye… Video klipler çekiyoruz. KOLPA’nın son klibini (“Koşa Koşa”) de Box ile çektik. Klibi ben yönetmedim ama, prodüksiyonunda yer almış oldum böylece. Belki bir gün bir Kolpa video klibinin yönetmenliğini de yaparım. Onun dışında menajerlik mevzularım devam ediyor. (Bora Yeter, KOLPA dışında Gökçe, Esin Iris gibi sanatçıların menajerliğini yapıyor.)
(Barış’a) Vokal olarak, gitar çalmıyor olsaydın, sahne performansından bir şey kaybeder miydin?
BARIŞ: “Elimde bir şey olmadan yapamıyorum” gibi bir durum yok tabii ki. (Kahkahalar) Yo, kaybetmezdim herhalde. “Koşa Koşa”nın klibinde mesela, çalmadan söyledim. Çok etkilemezdi sanırım, hatta biraz rahatlayabilirdim. Ama sonuçta çalmam lazım. Zor parçalar çalıyoruz ve klavye de yok.
Fotoğraflar: Cihan Avcı
Röportajdan sonra partide sahne alan KOLPA’yı yüzlerce Sabancı Üniversitesi öğrencisi izledi. Grup gecede kendi besteleri “Koşa Koşa”nın da aralarında olduğu 20’ye yakın şarkı çaldı. Böylece bir SU partisinde “Bir Teselli Ver” de çalınmış oldu. Bu güzel gece ve röportaj için KOLPA’ya, MÜZİKUS’a (özellikle Esat ve Sibel’e) ve fotoğraflar için Cihan’a teşekkürler!
2 yorum:
güzel olmuş röportaj (: "viva la" emeği geçenler ve müzikus (:
Kolpa'yla röportaj.. (:
Güzel olmuş, emeği geçenlere teşekkürler (:
Yorum Gönder