24 Mart 2009

5. Kısa Film Festivali

Akbank tarafından geçtiğimiz Aralık ayında 5.si düzenlenen Kısa Film Festivali, 15-25 Aralık 2008'deki tarihlerinden sonra, her yıl olduğu gibi bu Mart ayında da üniversitelere konuk olmaya başladı. Festivalde birinci seçilen ve mansiyon kazanan iki kurmaca ve iki belgesel kısa filmin gösterildiği gösterimden, ne yazık ki geçtiğimiz yılki zevki ve tadı alamadım.Belgesel sevmeyen bir insan olarak, önce belgesel filmlerin gösterilmesi benim için pek iyi olmadı.
"Oyuncağımı İnekler Yemesin" Artvinli iki çocuğun kendi elleriyle yapıp oynadıkları oyuncaklarını anlatan, ve hiç de sıkıcı olmayan bir kısa filmdi. Amélie'ninkileri andıran şirin ve hareketli müzikleri, oynayan çocukların doğallıkları ve ciddi olmaya çalışmalarının istemeden getirdiği komiklikleriyle eğlenceli hale gelen bir belgesel çekmiş Engin Yıldız.


"Sinope'nin Yolculuğu" (Yön: Ali Canlar) ise, sinopsisindeki "Suyun şiiri..." şeklindeki, her şeyi daha da karmaşıklaştıran konusuyla "Nuri Bilge Ceylan belgesel çekseydi, nasıl bir şey olurdu?" sorusunun cevabını vermek için yaratılmış. Suyun içinden çıkıp doğanın içine dalan gelinlikli Sinope'ye eşlik eden dede ses tonlu bir anlatıcı (şiir okuyucu) ve "El Laberinto del Fauno" da dahil olmak üzere -büyük ihtimalle hiçbir telif ödenmeden- araklanmış müzikler... Sanırım çıkarmamız gereken şu: "Sinop'ta doğal güzellikler var, ama insanlar içine ediyor." Ama ben çıkaramadım.


Kurmaca dalında mansiyon alan "Tek Notalık Adam" (Yön: Dağhan Celayir), -çok iyi değil- iyi bir filmdi. Televizyonda görmeye alışkın olduğumuz Şehsuvar Aktaş'ın canlandırdığı perküsyonist, Dvorák çalınan bir konserde kendini gösterme şansı olan tek notalık zil sesi ve üzerinde nota figürü bulunan şirin t-shirtü ile her gece ısrarla konsere gelen -kendisi de şirin- bir kızın hikayesi... Az laf, çok iş. Ve Bursa Devlet Senfoni Orkestrası'nın yorumuyla Dvorák ve Tchaikovsky.


Son olarak, kurmaca dalının birincisi Fırat Mançuhan'ın "Sapak"ı... Gerek işlenişi, gerek görüntüleri ve kurgusu, gerek müzik kullanımı ve oyunculuklarıyla birinci olmaya değer bir filmdi gerçekten. Şiddetin nedenselliğini sorgulayan bu filmde Kaya Akkaya, Mert Trenova ve Pınar Sesveren; Bülent Emin Yarar gibi usta bir oyuncunun yanında sönük kalmamayı başarmışlar. Filmin çarpıcı bir açılışı ve çarpıcı bir kapanışı var. Açılışta Müslüm Gürses'ten dinlediğimiz "Nilüfer" ise filmin sonunda RAKI tarafından rock versiyonu ile coverlanmış. Çok da güzel olmuş her şey.


Kısacası, hiçbiri geçtiğimiz yılki "Unus Mundus" ve "Camgöz"ün etkisini yaratmadığı için fazla tadını çıkaramadığım bir seçki izledim dün gece okulumda. Ama "Tek Notalık Adam" ve "Sapak", izlediğim güzel kısa filmler arasında yerini aldı yine de.

"Mikado'nun çubuklarının uzunlukları eşit olmazsa, huzursuzluk çıkabilir." - Oyuncağımı İnekler Yemesin

Hiç yorum yok: