2 Mart 2009

2000'ler ve Kate Winslet

5 Ekim 1975'te tüm güzelliği, yeteneği ve aksanıyla İngiltere, Berkshire'da doğan Kate Elizabeth Winslet; reklam filmleri ve İngiliz sitcomları ile başlayan oyunculuk kariyerinin ilk sinema filmi olarak 1994'te Peter Jackson'ın "Heavenly Creatures"ında oynadı. 90lı yıllarda kendisine ilk Oscar adaylığını getiren "Sense and Sensibility" (1995) sonrasında tanınmaya başlayan Winslet'in en büyük çıkışı ise 1997'deki "Titanic" oldu. Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'i milyonlarca insanın kalbine ve beynine kazıyan 11 Oscarlı efsanevi film; Winslet için hâlâ yolun başlarıydı aslında.

"I like exposing myself. There's not an awful lot that embarrasses me. I'm the kind of actress that absolutely believes in exposing myself." - Kate Winslet

2004 yılında, henüz 29 yaşındayken 4. Oscar adaylığını ("Sense and Sensibility" (1995), "Titanic" (1997), "Iris" (2001), "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" (2004)) kazanan Winslet, bu başarısı ile "4 kez Oscar adayı olan en genç oyuncu" ünvanını kazandı. Bu ünvan 2006'da "5 kez" ("Little Children", 2006) ve 2008'de "6 kez" ("The Reader", 2008) olarak kendini güncellemeye devam etti. Geçtiğimiz hafta "The Reader" filmindeki rolü ile En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanan Kate Winslet; birçoklarınca ödül konuşmasında "you have to suck this up Meryl" dediği bir başka efsanenin varisi olarak gösteriliyor. Gerçekten de başarılı geçmişlerin benzerliği Kate Winslet'in Meryl Streep yolunda ilerlediğinin en büyük göstergesi. (Streep, Winslet'in şu anda olduğu 34 yaşındayken, 4 Oscar adaylığından ikisi ile ödülü kazanmış; Akademi Ödülü dışında 20'den fazla ödüle aday gösterilmiş ya da layık görülmüştü)

"Since I was 13 or 14, I've always felt older than I actually am." - Kate Winslet

Kate Winslet için en başarılı geçen yıl şüphesiz, "Revolutionary Road" ve "The Reader" filmleri ile kendisine aynı yıl içinde iki Altın Küre , bir BAFTA ve bir Oscar kazandıran 2008 oldu. Winslet'i umarım ki 1997'den beri aynı ivmeye sahip bir başarı eğrisiyle ortak kaderlerinde yol almaya devam ettiği yakın arkadaşı Leonardo DiCaprio ve 2003'ten beri evli olduğu kocası Sam Mendes'e teşekkür edeceği birçok ödül konuşması bekliyor ileride de.

Karşınızda hayatımın kadınlarından Kate Winslet ve 2000li yıllardaki Top 5'i:

5) "Iris" (2001) - Iris Murdoch: 2001 yılında; Alzheimmer hastalığının yavaş yavaş yok ettiği ünlü yazar Iris Murdoch'u Judi Dench, gençliğini ise Kate Winslet canlandırmıştı "Iris" adlı filmde. Genç, hayat dolu ve entelektüel bir kızın deli dolu yıllarını ve hayatının aşkı ile tanıştığı romantik günlerini yaşatmıştı bize Winslet ve Judi Dench'in başarılı performansının gölgesinde kalmadan iyi eleştiriler almayı başarmıştı.

4) "Reader" (2008) - Hanna Schmitz: 'Sonunda' Oscar'ı almasını sağlayan rolü, bana göre en iyisi değildi Winslet'in. Yine de SAG ve Altın Küre gibi ödüllerde yardımcı rol olarak gözükse de BAFTA ve Akademi tarafından başrol olduğu düşünülen eski Nazi gardiyanı Hanna Schmitz rolünde döktürüyordu Winslet. Özellikle (deliler gibi yerinde olmak istediğim) genç yıldız David Kross'un karşısında inanılmaz yetenekli ve olgun; altında ve üstünde ise inanılmaz seksi duruyordu film boyunca. Gerek genç ve güzelken, gerek ağır makyajın altında ve yaşlıyken inanılmaz bir oyuncu olduğunu kanıtlıyordu.

3) "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" (2004) - Clementine Kruczynski: Mavi saçlı, deli-dolu, çılgın, romantik, sevimli... Tam aşık olunacak bir kızdı Jim Carrey'nin karşısındaki. Kaç kere silersen sil beyninden, bir bumerang gibi gelip seni bulan bir kız. Winslet'in Carrey karşısındaki ezici yeteneği, onu Charlie Kaufman ve Michel Gondry harikası bu filmin iki Oscar adayından biri yapmayı başarmıştı.

2) "Little Children" (2006) - Sarah Pierce: 'Suburbia'da çaresizliğinin, acılarının ve yalnızlığının çaresini yasak bir ilişki yaşamakta bulan her Amerikan filmi/dizisi karakterinden farklıydı Kate Winslet. Patrick Wilson ile karşılıklı, günahları paylaştıkları ve filmin adındaki gibi küçük birer çocuğa dönüştükleri bir filmdi. "Kimse büyümüyor. Kate Winslet, Leonardo DiCaprio'nun ellerinden tutup ıslak koridorlarda koşan genç kız değil artık. Ama yine de küçük bir çocuk aslında. Hâlâ.." demişim zamanında. Demeye de devam ediyorum.

1) "Revolutionary Road" (2008) - April Wheeler: Güneş gözlüklerinin ardında olsa da gözleri, yaşadığı hayal kırıklığını gözleriyle anlatabilmek. Hayatından nefret ediyor olsa da, hayattan nefret ettiğini dünyanın en mutlu insanı taklidi yaparak anlatabilmek. Hayallerinin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anladığında ne düşündüğünü seyirciye sadece boş bakışlarla anlatabilmek. (Hatta başka bir zorluk, kocasının yönetmenliğiyle rol arkadaşı olan en iyi arkadaşı ile sevişmek.) Oyunculuk budur. Kate Winslet Oscar'ını almıştır. Geç de olsa, doğru yılda, yanlış filmle almıştır.

Winslet, muhtemelen ilk yarısına damga vuracağı 21. yüzyılın ilk 10 yılında; bunlar dışında "Quills" (2000), "Enigma" (2001), "Life of David Gale" (2003), "Finding Neverland" (2004), "Romance & Cigarettes" (2005), "All the King's Men" (2006), "Holiday" (2006) gibi dönem filmlerinden, ağır dramlara, romantik komedilerden müzikallere birçok filmde birçok karakteri canlandırdı. Henüz 2009 için bir projesi gözükmüyor olsa da, heyecanla bekliyorum.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Güzel yazı, tebrikler

mayksisman dedi ki...

hanna schmitz'e haksızlık etmişsin emre. ben tüm film boyunca orgazm olmuş bir şekilde izlemiştim filmi, sanki o çocuk benmişim gibi.

fakat o kadar da şanslı bir piç değilim. :((88.

revolutionary road'un açıkçası görmezden gelinmesi bir bakıma mantıklı hani tam olarak ayakları yere sağlam basan bir film değil. senaryoda biraz eksiklik var. fakat oyunculuklar muhteşemdi. bence leonardo'nun orda çok çok iyi olması kate'i gölgelemişti açıkçası oscar'ı the reader'la almasına ben bu bakımdan sevinmiştim.

hanna!

mesela bak hanna diyorum hemen aklıma o performans geliyor. hani. ehehe. valla bak.