Bugüne dek İstanbullu sanatseverleri sadece Osman Hamdi Bey ve Fausto Zonaro gibi Osmanlı ressamlarının eserlerinin bulunduğu sürekli koleksiyonu ile değil; Chagall, Miro, Picasso gibi ustaların eserleri ile de süreli sergilerinde buluşturan Pera Müzesi; 4 Mayıs - 18 Temmuz 2010 tarihleri arasında Kolombiyalı günümüz sanatçısı Fernando Botero'nun eserlerini görme fırsatı sunuyor. Kendine özgü tarzı, şişman insan ve hayvanları, rengarenk tuvalleri ile dikkat çeken Kolombiyalı ressam; Marquez'in o büyülü gerçeklik dolu romanlarındaki Kolombiya'yı anımsatıyor bol bol.
Sergiye boyutları nedeniyle getirilemeyen birçok eserin bulunması, sergi hakkında okuduğum onlarca yazıdaki tek üzücü cümle sanırım. Açılışından kısa süre sonra koşa koşa gidip gezdiğim serginin kendisi ise, gerçekten büyüleyici. Rengarengin duvarlar kaplayan boyutlarda büyük tuvallere "şişman insanları" değil, "geniş boyutları" resmetmek için saçılmış halleri var her yerde. Günümüz sanatının en büyük ustalarından biri olduğunu düşünüyorum Botero'nun. (Yanda, Woman in Shower)
Sanatçının eserleri, Pera Müzesi'nde 3 katta, 6 bölümde sergileniyor. Sanatçının Kolombiya'yı ve insanlarını anlattığı eserlerini, "Latin Amerika Halkı" ve "Latin Amerika Yaşamı" bölümlerinde görüyoruz. Küçük evlerin ve dar sokakların bulunduğu kasabalar, dikiş diken kadınlar, sigara ve içki içen kadınlar/adamlar, rahipler, futbol, dans, parklar ve seks... Çocukluğunda matadorluk okuluna devam eden sanatçının boğa güreşlerini konu aldığı eserlerinin yer aldığı "Boğa Güreşi" bölümü pek ilgimi çekmese de, Mika'nın "Teenage dreams in a teenage circus / Running around like a clown on purpose." sözlerini hatırlatan "Sirk" bölümü oldukça büyüleyiciydi. "Ölüdoğa" bölümünde Cézanne'ın çok ötesinde natürmortlara imza attığını görüyoruz Botero'nun. "Uyarlamalar"da ise Avrupa sanatının önde gelen ressamlarının eserlerinin 'geniş' versiyonlarını görüyoruz Botero'nun gözünden. Velazquez, van Eyck, Rubens ve nicelerinin o beynimizde yer etmiş eserlerinin Botero yorumları çıkıyor karşımıza. (Yanda, After Velazquez)
Sanatçının eserlerinde ilk bakışta farkedilen boyut ve renk seçimleri dışında dikkatimi çeken iki nokta olduğunu söyleyebilirim. İlki, dar alanlara sıkıştırılmış insanların, hayvanların ve objelerin ötesini de aynalar ve pencereler aracılığı ile görebilmemiz. Bir diğeri ise tuvalin farklı köşelerinden "ce-eee" sesi çıkarırcasına görüş alanımıza girip bizi gülümseten çoğunlukla çocuk ya da şaşı figürler. Hele bir tanesi vardı ki, gülümsetmekten ötesini başardı. (Yanda, Circus People, detay.)
Liste yapmadan duramam malum... Botero'nun sergide yer alan eserlerinden en beğendiklerim ise şöyle sıralanabilir:
1. Elif Şafak romanlarındaki aileleri hatırlatan, Şerafettinimsi kedileri ile dikkat çeken Sisters2. Almodóvar filmlerini anımsatan ve çömelmiş tespihi eksik Türk köpeği ile dikkat çeken Three Women Drinking
3. Işığı ve gölgeyi, karanlık ve aydınlığı, boğayı ve matadoru düz bir çizgi ile ayırıp karşı karşıya getiren Bullring
4. Dini komedi Vatican Bathroom
5. Her telden çalan ve bir kardeşlik izlenimi veren rahiplerin varolduğu The Seminary
İster Sabancı Müzesi, ister Pera Müzesi, ister İstanbul Modern olsun; İstanbul'a gelecek olan sıradaki dev ismi heyecanla bekliyoruz...
Fotoğraflar için Işıl Demir ve iPhone'una teşekkürler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder