22 Aralık 2007

Referans var; Referans var.

Birazdan okuyacaklarınız son bir hafta içinde izlediğim, sayısı bir elin parmaklarını fazlasıyla geçen filmlerden iki tanesi hakkında: "O Kadın" ve "Kabadayı". Öncelikle her ikisi hakkında da yorumumu ve beğeni derecemi belli edip sonra başlığı bir açıklığa kazandırmayı düşünüyorum.

"O Kadın", bana göre fikir olarak gayet yaratıcı, fakat birazcık beceriksizliğin hiçbir şekilde affedilmeyeceği bir film türü olarak yola çıkmış. Şarkı sözlerinden senaryo yazmak zor bir şey, (denedim, biliyorum; ciddiyim) eğer şarkıların güzelliğine kapılıp onların tek başlarına güzel olmalarının bir araya geldiklerinde de güzel bir şey yaratacağını düşünürseniz ve bir bütünlüğün içine oturtamazsanız batarsınız. Ne filminizin bütününü oturttuğunuz temanın etkileyici olması ("O Kadın" olmak gibi), ne de oyuncularınızın iyi oynuyor olması (ki bu filmde sadece birkaç yerde geçerli) kurtarabilir sizi. Yönetmen ve senarist olan yaratıcı insan, sanki Sezen Aksu'ya yıllardır klip çekme teklifinde bulunmuş ve durmadan reddedilmiş de; bir an bir ego patlaması yaşayıp "Ben bu kadına 30 klip birden bile çekerim!" gazıyla yapmış bu filmi. Güzel espriler, güzel noktalar, duygusal anlar var filmde. (misal, "Beni Al, Onu Alma" sahnesi gayet güldürdü beni.) Ama Erol Günaydın-Nefise Karatay sahneleri (ki bir: bu ikili nasıl karşı karşıya gelebiliyor anlamış değilim. iki: Erol Günaydın gibi muhteşem bir insanın yer aldığı sahne için bu kelimeyi kullanmak istemezdim ama) gayet gereksiz olmuş bence. Şarkılar güzel bir öykü oluşturacak şekilde seçilmiş evet, ama oluşturamamış. Ve film çoğunlukla sonundaki şarkı alıntısında denildiği üzere "Buraya bu acıyı çekmeye geldik." dedirten bir şeye dönüşmüş izleyenler için.

"Kabadayı" ise, Şener Şen ve Yavuz Turgul'un adının beraber geçtiği her film gibi kusursuza yakın olmuş. Şener Şen'in yaşlandıkça büyüklüğü artan oyunculuk yeteneği; kulak tırmalamayan, klişe gelmeyen ağır laflarla dolu sürükleyici, ilginç ve keyif veren bir senaryo; iyi oyuncu yönetmenliği; Kenan İmirzalıoğlu'nun "olmaya" başladığını, İsmail Hacıoğlu'nun "olacak" olduğunu görmek... Bunların hepsi güzel bir sinema deneyimi yaşatıyor insana.


Gelelim sebeb-i yazımıza... Filmlerde diğer yerli ya da yabancı yapımlara göndermeler yapmak, referans vermek oldukça sık rastlanan bir şey. Fakat bunu yaparken kopyalamak, olduğu gibi almakla karıştırmamak gerekiyor referans vermeyi. İki film arasında gördüğüm en küçük detay, ama göze batan en büyük farklılık buydu. Belki inanması güç, ya da düşünmesi komik gelecek size, ama "Kabadayı"da "Memento" ve "Lord of the Rings" referansları vardı!!! Ve filmin bütününü etkilemeyen, antipati yaratmayan, herkesin anlayamayacağı şekilde kullanılmışlardı. Oysa "O Kadın"da yapılan, ne yazık ki, bir Sezen Aksu şarkısına J.Lo'nun "My Love Don't Cost a Thing" klibinin aynısını çekmekten başka bir şey olmamış. Ve ne yazık ki bunu, yanımda oturan 50li yaşlardaki insan bile farkedip yanındakinin kulağına fısıldadı.

"Ay bu Cenifırlopez'in klibine benzememiş mi?"
Abla haklı...
Yani.. Referans var; referans var.
İkincisini yapanlardan uzak duralım.

Hiç yorum yok: