Bir öğrencisi olarak içindeki son günlerimi yaşadığım Sabancı Üniversitesi bir haftadır akılalmaz bir zihniyetin ürünü bir krizle başa çıkmaya çalışıyor. Her şey, yaklaşık bir hafta önce, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın yaptığı bir açıklama ile başladı:
"Özcan, “Sabancı Üniversitesinde öğrencilerin puan şartı aranmaksızın, alan farkına bakılmaksızın bölümler arası geçebilmesine” ilişkin bir soru üzerine, “Sabancı Üniversitesinde uygulanan sistemin çağdaş ve iyi bir sistem olduğunu” ifade etti. Üniversite sınavında öğrencilerin yeteri kadar istedikleri yerlere giremediklerinin altını çizen Özcan, yönlendirmenin Türk milli eğitim sisteminde hiçbir zaman yapılmadığını söyledi. Özcan, şunları kaydetti: “Bizim ülkemizde hiçbir zaman kabiliyetlerimiz bakımından bir yere yönlendirilmedik. Üniversiteye gidiyoruz hasbel kader. Annemiz, babamız bize bir bölüm söylüyor, orayı yazıyoruz. Bu iyi bir şey değil. O üç üniversitede (Sabancı, Okan ve Işık üniversiteleri) yapılan şey bu. Mekanizmaya biraz da çözüm getiriyor. Yönlendirilmemiş çocuklara son bir şans veriyor. Bir sene ortak dersler alıyorlar. O derslerde seviyeleri yükseliyor. Hem de hangi alanlara ilgileri var onlar tespit ediliyor. Çocuk ikinci yılında istediği alana yönlendiriliyor bu iyi bir şey. Şimdi bunun sakıncası siz Eşit Ağırlıkla düşük puan gerektiren bir yere giriyorsunuz. Bir sene okuyorsunuz, sizden 30 puan daha yüksek veya sayısalla öğrenci alan bir bölüm gösteriliyor. İlginizin o bölüme olduğunu düşünüyorsunuz. Sizi o bölüme geçiriyorlar. Sonra ne oluyor? Siz 30 puan farkı bir anda kapatmış oluyorsunuz. Sınav türü değiştiriyorsunuz. Eşit ağırlıktan sayısala gidiyorsunuz bizim itiraz ettiğimiz kısım bu. Ya herkese bu sistemi verelim ya da hiç kimseye vermeyelim.”
Şimdi buraya kadarki kısmı özetleyecek olursak, ülkemizin Yüksek Öğrenim Kurumları'nın başındaki insan, ülkemizin eğitim sisteminde hiçbir zaman yönlendirilme olmadığını söylüyor. Bunun farkında olması, gerçekten tebrik edilesi bir durum. Fakat asıl sorun kendisinin "çağdaş ve iyi" bir sistem olarak nitelediği sistemi "ya herkese ya hiç kimseye" mantıksızlığıyla ortadan kaldırmak istemesi.
Madem 10 yıldır süregelen bir sistem bu, madem "iyi", madem "çağdaş"; zor olsa da 10 senede adım adım, yavaş yavaş uygulanamayacak kadar zor olmasa gerek, ne kadar işe yarar bir sistem olduğunu gördükten sonra tüm okullarına uygulasaydın? Neden bu ülkede öne çıkan, iyi olarak nitelenen şeyler engelleniyor diğerlerine örnek olması gerekirken? Neden herkesin bu kadar iyi olması imkansız, o yüzden herkes kötü, herkes bir-örnek, herkes odun olsun yolu seçiliyor? (Arkadaşım Işıl Demir, ntvmsnbc'ye verdiği röportajda bunun cevabını "bürokratik tembellik" olarak veriyor, çok da doğru söylüyor bence.)
Sabancı Üniversitesi'nin %50'si bu sistem sayesinde kariyerine, hayatına ve geleceğine giden yolda doğru kararlar olduğunu her fırsatta dile getirdiği U-dönüşleri yapmış bulunmakta. YÖK tarafından gözüktüğünün aksine, herkesin sözel puanla üniversiteye kapağı atıp mühendis olarak çıkmasından ibaret değil. Onlarca arkadaşım mekatronik, elektronik, malzeme ve bilgisayar mühendisi olmak isteğiyle geldiği bu okuldan sanatçı ya da siyaset bilimci olarak mezun oluyor bu üniversiteden. 18 yaşında, beyinleri hocaları ve aileleri tarafından yıkanarak alınan kararlardan mutsuz olanlar, okulumun bu sistemi sayesinde mutlu oldukları, istedikleri ve bu nedenle ileride iyi yaparak alanlarında zirveye çıkacakları bölümü seçebiliyorlar. Mutsuz mühendislerin sayısı bu sayede azalacak; ülkeyi siyasetçilerin değil, mühendislerin yönetiyor olması bu şekilde engellenecek... Anne-babalar arasındaki -dün bir hocamızın söylediği- "mühendislik fetişi" ve "madem para veriyorum, bari mühendis olsun" mantığı, "sanatçı aç kalır" önyargısı bu sayede aşılacak. 18 yaşında ÖSS denilen illetle beyinlerindeki her şey boşaltılıp ezber bilgilerle doldurulan, istemedikleri bir mesleği sırf puanı oraya yetebiliyor diye istemeden yapan zavallıların sayısı böyle azalacak.
Bu okulda sanat tarihini Mısır'dan Warhol'a kadar ezbere bilen mühendisler, tarih bilgisi sayesinde dününü bugününe rasyonel olarak bağlayabilen biyologlar, elektrik devrelerinin nasıl çalıştığını bilen siyasetçiler ve evrimin ne kadar mantıklı bir şey olduğuna inanan sanatçılar var. Çünkü eşitsizliğin ve haksızlığın ta kendisi mühendislerin, sanatçıların ya da tarihçilerin tekdüze, kendi alanı dışında, afedersiniz, hiçbir bok bilmiyor olmaya zorlanması.
Ya da daha da ileriye gidelim eğitimdeki asıl haksızlıklar ve eşitsizlikler için: Bu ülkede neden 18 yaşına gelmemiş, özgürce istedikleri dine inanma hakları olan beyinler zorunlu bir din dersi ile muhatap oluyor? Neden bu ülkede binlerce çocuk anadilinde eğitim-öğretim hakkını kullanamıyor? Neden bazı öğrenciler okula gidecek yol bile bulamıyor? Neden bu ülkenin çoğu köyünde kızlar okula gönderilmiyor? "İlkel ve kötü" olanı düzeltmek varken, "çağdaş ve iyi" olanı yok etmek niye?
Geçtiğimiz yıllarda "iyi ve çağdaş bir sistem" olduğu Işık ve Okan Üniversiteleri tarafından farkedilip, bu okullarda da uygulanmaya başlayan bir sisteme dil uzatmak neden? Belki bir özel okulun nasıl bu kadar kısa sürede devlet okullarını sollayabildiğini kıskanmak, belki 10 yılda sıfırdan zirveye çıkan bir okulda bu sistem sayesinde gerek akademik hayatlarında gerek kariyerlerinde zirveye çıkmaya başlamış olan mezunları/öğrencileri hazmedememek, belki de bilinçli, gözleri açık ve farkında olan insanların çıktığı bu fabrikadan korkmaya başlamak...
Ali Alpar'ın dediği gibi, "Bırakınız yapsınlar." Engel olmak niye?
Ayrıca bu konu hakkında yazılmış güzel bir yazı için: Radikal'den "Tornadan Çıkmış Eğitim Kavgası"...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder