1 Kasım 2007

Hipokondriyak.


Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, onbir, oniki, onüç, ondört, onbeş, onaltı, onyedi, onsekiz, ondokuz, yirmi, yirmibir, yirmiiki, yirmiüç, yirmidört, yirmibeş, yirmialtı, yirmiyedi, yirmisekiz, yirmidokuz, otuz, otuzbir, otuziki, otuzüç, otuzdört...
Her birliktelik, kalbinin emzireceği bir yeni bebektir. Önce emeklemeyi, sonra yürümeyi öğretmen gerekir. Kalbindeki sütü tüketmediler mi?
Bazen hiç başlamaması, bir gün bitmesinden iyidir. Çünkü beraberlik yaşlanırken, bir terkediş gençleşir. Seni hiç terk etmediler mi?
...doksandört, doksanbeş, doksanaltı, doksanyedi, doksansekiz, doksandokuz...
Aslında dostluklar da kardanadam gibidir. Eriyecekleri bile bile inşa edilir. Kapım neden hiç çalmıyor artık? Fotoğraflardaki insanlar hatırlıyor mu beni? İsimleri neydi? Yüzleri çok tanıdık...
Yalnız kalmak, bir ilaç mıdır? Yoksa hastalığın ta kendisi mi? Işığı görünce karanlığa kaçıyorum hemen, böcekler gibi. Bir şeye çok uzun süre bakarsan, onu görmemeye başlıyorsun. Hayat, keşke bu kadar etobur olmasaydı.
İşte sen... Kurbanlarından korkan bir kanlı zalim bıçak...
Sen... Kendi gölgesinden bile korkan bir paranoyak...
Bir hipokondriyak...
...yüzaltmışyedi, yüzaltmışsekiz, yüzaltmışdokuz, yüzyetmiş, yüzyetmişbir, yüzyetmişiki...
Sen... Kırık cam üstünde yalınayak.. ve çırılçıplak...
Bir hipokondriyak...
Bir paranoyak...
Yalnız kalmak ilaç mıdır, yoksa hastalığın ta kendisi mi?
Kapım neden çalmıyor hiç artık?
Senden hiç vazgeçmediler mi?
Sizin, isminiz neydi?
Bir hipokondriyak...
Bir paranoyak...
Bir hipokondriyak...
Kalbim çoktan iflas etmiş bir kardiyak.
Yalınayak...
Ve çırılçıplak...
İşte sen, bir paranoyak...
Bir hipokondriyak...
Siz hepiniz benim hakkımda mı konuşuyorsunuz?
...üçyüzon, üçyüzonbir, üçyüzoniki, üçyüzonüç, üçyüzdört, üçyüzonbeş, üçyüzonaltı, üçyüzonyedi, üçyüzonsekiz, üçyüzondokuz, üçyüzyirmi, üçyüzyirmibir, üçyüzyirmiiki, üçyüzyirmiüç, üçyüzyirmidört, üçyüzyirmibeş...
Zakkum.

Hiç yorum yok: