Ne de güzel demiş Elif Şafak:
"Zeliha Teyze'nin içindeki fırtınanın tek şahidi Allah. Mesele onun varlığına inanmaması. [...] Allah varsa ve bu kadar çok şey biliyorsa hakkımızda, neden tüm o bilgisiyle hiçbir şey yapmıyor? Neden bunca haksızlığın yaşanmasına izin veriyor? Neden seyirci kalıyor yeryüzünde yaşanan bunca acıya ve madem ki seyirci, ne hakla yargılıyor sonunda? Hayır, Zeliha Teyze kararlı, dine teslim olmayacak. Hele hele yaşlandıkça dindarlaşan, öte dünyaya gitmeden evvel sicilini temizlemek için ansızın imana gelen şu çıkarcı hesapçılardan olmaya hiç niyeti yok. Bir agnostik olarak yaşadı ve öyle de ölecek. Zındıklığı samimi ve saf. Bir yerlerde bir Allah varsa, onun bu içten muhalefetini ve reddiyesini takdir etmeli, diye düşünüyor. Sırf içine doğdukları öğretileri ezberleyerek ahkâm kesen kopyacı din fanatiklerinden daha makbul olmalı dinsizliği..." (Şafak, 2006, sf.228)
"Evet, hepimiz Boğaziçi Köprüsü'ne sıralanıp bu şehri batıya itmek için ciğerlerimizin bütün kuvvetiyle üflemeliyiz. İşe yaramazsa bir de öteki tarafı deneriz, bakalım doğuya gidecek mi? [...] Arada olmak iyi değil. Uluslararası siyaset muğlaklığı kaldırmıyor." (Şafak, 2006, sf.154)
"Batılılar zannediyor ki, Doğu ve Batı Medeniyetleri arasında bir kültür uçurumu var. Keşke bu kadar kolay olsa! Gerçek medeniyet uçurumu Türkler ile Türkler arasındadır. Bizimle onlar arasında. Her tarafımız magandalar, hödükler ve köylülerle sarılmış. Biz de bunun tam ortasındayız, bir avuç kültürlü şehirli eski komşularımızı özlüyoruz. İstanbul Ermenilerini, Rumlarını, Yahudilerini... onun yerine Anadolu köylüleriyle komşuluk etmek durumundayız. Nereye kaçacağımızı şaşırdık. Sıkıştık. Bütün şehri ele geçirdiler." (Şafak, 2006, sf.93)
" Bu ülkede az biraz da olsa demokrasi varsa, bunu şu elimdeki alkol şişesine borçluyuz. [...] Ne sosyal reformlar ne siyasi yapılanmalar. Hatta Kurtuluş Savaşı bile değil. Türkiye'yi diğer bütün Müslüman ülkelerinden ayıran işte bu şişedir. Bu bira var ya bu bira... [...] özgürlüğün ve gelişmiş sivil toplumun simgesi. [...] İslam dini alkolü yasakladığından beri. Ezelden beri yani. [...] Var mı bizim gibi çok, bizim kadar rahat içen Müslüman memleket? Osmanlı tarihini düşün. Onca meyhane, onca meze... adamların keyfi yerindeymiş. Biz milletçe alkole bayılırız, neden kabul etmiyoruz bunu? Senede on bir ay kafayı çeken, sonra paniğe kapılıp pişman olan ve bütün Ramazan oruç tuttuktan sonra, mübarek ay biter bitmez içkiye geri dönen bir toplum bu. İyi ki de öyle valla. Bu ülkede şeriat olmamasını, dincilerin başka yerlerde oldukları gibi başarılı olamamasını, işte bu içki geleneğini zinde tutan kültüre borçluyuz. Velhasıl Türkiye'de demokrasiye benzer bir şey varsa bunu alkole borçluyuz." (Şafak, 2006, sf.99)
2 yorum:
amanın aman!
zaten listemdeydi kitap ama acilen en yukarı çıkmalı.
hemen!=)
Özellikle 3. alıntıyı çok beğendim. çok doğru bir tespit. eskiden sadece batıda değil doğuda da gayrimüslümler her zaman iyi birer komşuydu, anarşi döneminde kaçtı gitti hepsi, kaldı hödükler ve bizler...
Yorum Gönder