31 Mayıs 2011

Hævnen

Şiddet, içimizde.

Bugüne dek yukarıdaki cümleyi bize aktarmaya çalışan onlarca film izledik. Bazıları savaşlarla yoğrulmuş büyük bütçeli epik filmlerle yapmaya çalıştı bunu, bazısı düşük bütçeli filmlerde sakız gibi uzattı konuyu. Kimileri ise çok daha basit yollardan, tokat gibi yüzümüze çarptı bu kısacık cümleyi. David Cronenerg'in "A History of Violence"ı, Gus van Sant'ın "Elephant"ı, Thomas Vinterberg'in "Dear Wendy"si, Lars von Trier'in "Dogville"i, Michael Haneke'nin "Das Weisse Band"ı... Saydığım isimlerden çoğunun Kuzey Avrupalı oluşu, belki de bu konuda izlediğim en iyi filmin yine Nordic bir yönetmenden geleceğinin habercisiydi. Ben 30. İstanbul Film Festivali'nde bir film izledim ki, ağzım açık aldı: "Hævnen".

Filmin yönetmeni Susanne Bier; 2000'li yıllarda farklı türlerle bezeli bir filmografiye imza attı. Dogme akımı kurallarına uyarak çektiği "Elsker dig for evigt", başarılı aile dramları "Efter brylluppet" ve sonradan Amerikan versiyonu çekilen "Brødre" ve Amerikalı oyuncularla çekilen başarısız bir dram "Things We Lost in the Fire". Danimarkalı yönetmen, 2010 yılında çektiği "Hævnen" ile ülkesine hem Altın Küre Ödülleri, hem de Akademi Ödülleri'nden birer En İyi Yabancı Film ödülü getirdi.


Filmin senaryosu, önceki filmlerinde de Susanne Bier ile çalışmış, Danimarka Sineması'nın en absürd örneklerinden "Adams æbler" gibi ilginç filmlerde de imzası olan başarılı senarist Anders Thomas Jensen'e ait. Hayatı aynı saat dilimindeki farklı iki kıtada, bambaşka dünyalarda geçip giden bir doktor, Anton ile tanışıyoruz önce. Sonra Londra'da yaşayan; biri annesini, biri karısını kaybetmiş Danimarkalı bir baba-oğul, Claus ve Christian ile... Christian, annesinin ölümü sonrası döndüğü ülkesinde Anton'un oğlu Elias ile yakın arkadaş oluyor ve değişiyor ikisinin de hayatları.


Şiddet, Christian'ın içinde. Oysaki sahip olduğu isme yakışmıyor bu. Film boyunca adeta "Das Weisse Band"da görmeyip hayal ettiklerimizi görüyoruz. Melek yüzlü, masum görünümlü çocuklar ve şiddet. Hayatını Afrika'da, kötü koşullarda yaşayan insanlara yardım etmeye adamış olan Anton'un aksine, çocukları içlerindeki şiddetle yaşıyor. Kendisinden çok daha az gelişmiş, çok daha az eğitimli olmasına rağmen onu ezebilen adamın tokadı karşısında diğer yanağını uzatıyor Anton. Oğlu Elias ve arkadaşı Christian ise anlayamıyorlar bunun nedenini. Şiddetin karşılığının, şiddetten başkası olamayacağını düşünüyorlar. Tam da bu noktada anlam kazanıyor işte filmin Danca ismi: "Hævnen", "İntikam" anlamına geliyor.


İngilizce ve Türkçe'ye ise "In a Better World / Daha İyi Bir Dünyada" olarak çevrilmiş filmin adı. Ve aslında filme en az orijinal dilindeki ismi kadar yakışan bir karar olmuş bu. "Hævnen", birbirinden farklı iki dünyanın hikayesi gibi duruyor ilk başta. Biri teknolojik imkanları, çok gelişmiş hayat düzeni ve uygar insanları ile 'daha iyi bir dünya' gibi görünüyor. Fakat insanlık tarihinin ilk zamanlarından beri varlığını koruyan ve 'insanlık' duygusuna verdiği zararı sürdüren şiddet duygusu her iki dünyada da mevcut ve aynı aslında. Danimarkalı iki küçük çocuğun şiddeti haklı bulması ve uygulaması ile Afrikalı bir adamın gücünü zevk için uyguladığı şiddetle göstermesi arasında hiçbir fark yok kısacası.


Tanınmış Danimarkalı oyuncular Ulrich Thomsen ve Mikael Persbrandt'a eşlik eden çocuk oyuncular William Jøhnk Nielsen ve Markus Rygaard, canlandırdıkları karakterlerin saf görünümlerinin ardındaki o öfkeyi harika bir oyunculukla taşıyorlar. "Hævnen", iki dünyanın hikayesini, şiddeti temel alarak anlatıyor; hiçbir dünyanın 'daha iyi' olmadığını gösteriyor bize. Yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor gerçekleri. Yılın en iyi filmi.

1 yorum:

mustafa dedi ki...

isledigim en ii filmlerden biri..hic abartisiz