23 Temmuz 2008

"Son Şeyler Ülkesinde"


Bu kez Elif Şafak'tan değil, Paul Auster'dan:

"Art arda gelen şanssızlıklar, birtakım yanlış hesaplar, giderek zorlaşan koşullar. Yaşam, ortaya çıkan çeşitli acil durumların toplamından başka bir şey olamıyor. Ayrıntılar ne ölçüde değişirse değişsin, temelde, her hikâyede rastlantılar, gelişigüzel gelişmeler rol oynuyor." (Auster, 140)

"Her şeyi kağıda dökmeye, çok geç olmadan bitirmeye çalışıyorum, ama kendimi kandırdığımı ancak şimdi anlıyorum. Sözcüklerle yapılacak iş değil bu. Sözcükler buna olanak tanımıyor. Sonuna yaklaştıkça söylenecek şeyler çoğalıyor. Son denen şey soyut bir kavram çünkü. Yarıda bırakmamak için kendi kendine belirlediğin bir bitiş noktası. Oysa o noktaya asla ulaşamayacağını anladığın bir an da geliyor. Kesmek zorunda kalabilirsin, ama bu, zamanın tükendiği içindir yalnızca. Keser bitirirsin, ancak bitirmiş olman sonuna gelmiş olman demek değildir." (Auster, 176)

Sanırım, Auster'ın "Yanılasamalar Kitabı"ndan sonra okuduğum en iyi romanıydı.

Hiç yorum yok: