3 Mart 2008 Gecesi dağıtılan 40.SİYAD Türk Sineması Ödülleri'nde, "Babam ve Oğlum"dan 2 yıl sonra bir kez daha hemen hemen tüm ödülleri tek bir film topladı. Gelsin polemikler.
Efendim, bu yılın en "Neler Oluyor?" filmlerinden "Yumurta"; Semih Kaplanoğlu'nun üçlemesinin ilk filmi, Türkiye'nin medar-ı iftiharı, kümeslerin çift sarılısı; yumurtaya can veren yüce varlığın (!) da desteğiyle midir artık nedir, 8 ödül aldı 3 Mart gecesinde. Benim gönlüm Özgü Namal'dan, Murat Han'dan bilemedin Nurgül Yeşilçay'dan, Cem Özer'den yanaydı. Kısacası favorilerim "Adem'in Trenleri" ve "Mutluluk"tu bu yıl.
"Nuri Bilge Ceylan Sineması"nı sevmeyen, sevemeyen ama saygı duyan bir genç olaraktan kutluyorum kendisini ve hiç beğenmediğim, seyrederken içinde bulunduğum duruma bir işkencenin ismini arayıp durduğum bu sanat eserini bir yana bırakıyorum.
Ödül töreni ile ilgili 6 Mart'taki Radikal'de yayınlanan "Yumurta'dan Polemik Çıktı" başlıklı kültür-sanat yazısına geçiyorum. Haber hazırlanırken görüşüne başvurulanlardan biri olan "Beyaz Melek" filminin yapımcısı Murat Tokat insanı şöyle demiş efendim:
"Filmleri neye göre seçiyorlar? Yıldız Kenter'in yardımcı kadın oyuncu olarak aday gösterdiler. Yıldız Kenter 'Beyaz Melek'te başrol oynuyor. 'Yumurta' gibi filmler Kültür Bakanlığı'ndan aldıkları paralarla çekiliyor, bütçeleri belli. Bizimkiler 3 - 4 milyon dolarlık filmler. Böyle filmlerin SİYAD'dan daha çok destek görmesi lazım. Sinema seyirci çeksin diye yapılan bir iş ama burada seyirci çeken filmler rağbet görmüyor. Ödül verenlerin filmi izlemediğini düşünüyorum. Çünkü en iyi müzik ödülünü verdikleri filmin (Mutluluk) tamamına harcadıkları parayla biz sadece filmimizin müziğini yaptık."
Kendisi bu harika sözleriyle bir anda RTE, Perihan Mağden ve Seda Sayan'a duyduğum sevgiye ve Peker Açıkalın, Mehmet Ali Erbil ve Kadir Çöpdemir'e duyduğum saygıya sahip oluverdi. Beyefendi kime saldıracağını şaşırmış, ağzına geleni söylemiş meaşallah. Kendisini Kaan Sezyum'a ve Penguen çizerlerine havale etmek isterdim ama onların da işi başından aşkın. Her gün dalga geçilecek başka bir sürü mesele olagelmekte sevgili memleketimizde.
Önemli olan para harcamaksa, ya da halkımızın %47'sine hitap edebilmekse aynı haberde SİYAD üyelerinden Berke Göl'ün dediği gibi diyorum:
"Bir filmin az ya da çok izlenmesi, o filmin 'iyi' olmasından bağımsız bir şeydir. 'En çok izlenen filmler şunlardı, ödüller de onlara gitmeliydi' demek çok mantıksız, o zaman hiç boşuna oylama yapılmasın, gişe rakamlarına göre ödül sahipleri belirlensin. Son olarak 80. Oscar ödüllerinde de ödüllerin hemen hiçbiri en çok gişe yapan filmlere gitmedi."
Bu zihniyetle insanlar Recep İvedik'i (Şahan Gökbakar'ı demiyorum bak) En İyi Erkek Oyuncu (ya da En Erkek İyi Oyuncu) da seçer, "Norbit"i En İyi Yabancı Film de seçer...
Son olarak merak edenler için SİYAD kazananları şöyle:
En İyi Film: Yumurta, En İyi Yönetmen: Semih Kaplanoğlu - Yumurta, En İyi Erkek Oyuncu: Nejat İşler - Yumurta, En İyi Kadın Oyuncu: Saadet Işıl Aksoy - Yumurta, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: İlyas Salman - Sis ve Gece, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Derya Alabora - Adem'in Trenleri, En İyi Senaryo: Yumurta, En İyi Müzik: Mutluluk - Zülfü Livaneli, En İyi Görüntü: Yumurta, En İyi Sanat Yönetimi: Yumurta, En İyi Kurgu: Yumurta.
1 yorum:
:)))) olmadı olmadı :) semih kaplanoğlu sevilmez mi :) ya aslında "nuri bilge ceylan'ın filmlerine tahammül edemiyorum" gillerden biri olsam da mesela uzak'ını beğenmiş, iklimler'ine "fena değil, ama..." demiştim. mayıs sıkıntısı beni fena sıkmıştı, kasabaya hiç girmiyorum, çıkamam içinden. feciiydi. ama gene de sırf kendi filmini çektiği için derin saygı duyuyorum adama. semih kaplanolu'nu nuri bilge2ye benzetmek bence çok yanlış olur çünkü adam hem teknik olarak hem de akıcılık olarak (evet gerçekten böyle düşünüyorum) nuri bilge'den çok daha başarılı. naif bir yan var bence semih kaplanoğlu'nda. meleğin düşüşü mesela bir önceki filmi, tapmıştım. tam anlamıyla "bir film çekmek istesem böyle birşeyler olsun isterdim" dediğim filmlerden biriydi. yumurta da keza böyle. ama triloji olayı biraz sakat iş gibi geliyor bana sonuçta insanlar ister istemez bal'ı, süt'ü yumrutayl karıştırcaklar :p ironik bi cümle oldu ama inan kasıtlı yapmadım :) beyaz melek'i izlemedim ama duygu sömürüsü olduğu açıkçası fragmanlarından buram buram kokmakta. hele o "yoksa onları sevmiyo musunuz, beni de mi sevmiyosunuz, çok kötüsün sen bööhhhüüüü" deyip ağlaması gerçekten çok sinir bozucu. şimdi filmi izlicem ve sonra yorum yapıcam ama önyargılara gitmeye müsait. "yönetmen: mahsun" durumu da değil, en azından benim için değil. ama şöyle bişrey daha var ki, gişe yapan filmler ne yazık ki kaygılarının kurbanı oluyorlar bu da bir gerçek. neymiş yumurta'yı 30bin kişi izlemiş eleştirmenlerin tatmininden başka birşey değilmiş." nuri bilge'nin yeni filmi 8 dalda ödül alsa gene de savunurdum onu çünkü kaygı taşımayan ve sinemayı sinema için yapanları savunuryorum açıkçası. mahsun'u kastetmiyorum burda. adam kendi filmini çekebilir ama illa da gişesi yüksek diye de ödül alması gerekmez. bu yıl bence çok da güzel filmler çıktı ayrıca. mutluluk mükemmeldi. yumurta mükemmeldi. yaşamın kıyısında eh işteydi ama gene de iyi diyebilirdik bir şekilde. adem'in trenleri çok şanssızdı ama çok da duru ve güzeldi. (hala içimde kaldı burdan bir ödül alamayışları bu sene, tamam derya alabora'nın alışı zaten köküne kadar haklıydı ama daha çok ödül bu sene toplamalıydı) bunların yanında pardon da beyaz melek'in gerçekten şansı çok azdı zaten ve görüldüğü gibi olmadı da.
babam ve oğlum gibi süper gişe yapıp "eleştirmenlerin de tatminliğini" toplayan bir film olsaydı şimdiye kadar çoktan ödüle boğulurdu. insanlar bayılıyor önyargı bekçiliği yapmaya...
Yorum Gönder