Gripin, uzun bir aradan sonra yine rakı kokan bir albüm yapıvermiş, ağlatmaya çalışmış herkesi. Rakının yanına biraz İstanbul, biraz Emre Aydın, biraz politikayı da meze yapmış. "Kestiğim ümitlerden yelkenler yaptım" demiş, "Her nereye gidersen, kendinle yüzleşirken kimse duymaz, yalan söyle" yoksa "sustukların büyür içinde" demiş, "zamana bırakma bizi" demiş, "yokluğunda kaç damla gözyaşı eder adın?" diye sormuş sonra ve eklemiş: "ben sensiz İstanbul'a düşmanım".
Ama işte, öyle bir şarkı var ki kadehlerin tükenme hızına ivme üstüne ivme katan; öyle bir şarkı ki hüzün kokan: "Böyle Kahpedir Dünya"... Daha yaşım kaç başım kaç, neden üzülüyorum ki ben dedirtiyor insana. Ağla, geçer diyor, ağla yüzünü ıslatmasan da...
Bense gerçekten biliyorum yüzünü ıslatmadan ağlamanın nasıl bir şey olduğunu. Çok iyi anlıyorum istisnasız her an geçmişi özlemenin ne demek olduğunu. Dört yalnızlıkla bir doğruyu götürmek kadar acı çünkü hayatın dörtte biri bile, öylece kalırsın. Öyle bir dünya ki... Öyle kahpe ki... "İnce ince titremen, soğuktan mı sanırsın?"
"Söyle kaç yaşındasın
Dertlerin başındasın
İstisnasız her an
Geçmişi özlüyorsan
Bilmem kaç yaşındasın
Gözleri yaşlardasın
İstisnasız her an
Yarını düşlüyorsan
Yolculuk nereye
Neler uğruna ölmeye
Dört yalnızlıkla bir doğruyu götürmeye
Hadi durma ağla, ağla
Yaşlar kurur zamanla, ağla
Böyle kahpedir dünya
Son bulur kollarında
Hadi durma ağla, ağla
Yüzünü ıslatmasan da ağla
Belki hepsi bir rüya
Son bulur kollarında."
1 yorum:
yüzünü ıslatmadan ağlamak...artık o kadar tanıdık ve mecburi oldu ki insanlara...çünkü kirpiklerimizden düşen her damla gözyaşı bir diğerini getiriyor bize sormadan...
Yorum Gönder