İstanbul'un ve Türkiye'nin en köklü festivallerinden İstanbul Müzik Festivali, bu yıl 39. kez şehri klasik müziğe doyurdu. 4 Haziran günü Aya İrini'deki Açılış Konseri ile başlayan festival İdil Biret'ten Gidon Kremer'e, Hilary Hahn'dan Alissa Weilerstein'e birçok ünlü sanatçıyı ağırladı ve 22 Temmuz günü Aya İrini'de dev bir sopranonun aryaları ile, Festival Özel Konseri'nin konuğu Renée Fleming ile sona erdi. Her yıl olduğu gibi Barok'tan Modern'e geniş bir yelpazedeki eserlerden oluşan programı ile dikkat çeken festivalin bu yıl ilk kez bir de teması vardı: "Uzaklara Yolculuklar"... Bu yıl kişisel rekorumu kırarak 24 konserin 7'sinde bulunabildim ve BİFO'ya bir kez daha hayran kalmanın yanı sıra; yukarıda saydığım, hepsi de birbirinden efsanevi sanatçıların birçoğunu izleme fırsatı buldum. Programımdaki 5 konserin dışında Açılış Konseri'nde bulunmamı sağlayan İKSV'ye ve hayatım boyunca unutmayacağım konserlerden birinde Renée Fleming'i dinlememi sağlayan Festival Direktörü Yeşim Gürer Oymak'a çok teşekkürler.
Açılış Konseri (4 Haziran 2011, Aya İrini) BİFO, Sascha Goetzel (şef), Lara Melda (piyano):
Festivalin açılışı, kendisi ile özdeşleşmiş mekanlardan Aya İrini'de düzenlendi bir kez daha. Önceki yıllarda Caddebostan sahilindeki dev ekrandan seyretmeye çalıştığım Açılış'ı bu yıl ilk kez ben de yerinde izleme fırsatı buldum. Yıllardır Borusan sponsorluğunda gerçekleşen festivalin sürekli orkestrasının da kanımca Türkiye'nin en iyi orkestrası olan BİFO olması sayesinde daha ilk günden dinleyebildim böylece BİFO'yu. Orkestranın bu sezon çalışmaya başladığı sürekli şefi Sascha Goetzel'in sahnede resmen müziği yaşayarak ter dökmesini ilk kez izlediğim gibi, festivalin bu yılki Onur Ödülü sahibi Muemmer Sun imzalı İzmir Rapsodisi'ni de ilk kez dinledim Açılış Konseri'nde. Yöresel ve tanıdık ezgileri orkestral bir görkemle birleştiren her esere hayranlık duyduğum gibi İzmir Rapsodisi'ni de harmandalıyla, zeybeğiyle, yaylılarıyla, üflemeleriyle büyüleyici buldum. Diğer yandan 2010 BBC Yılın Genç Müzisyeni Ödülü'nün sahibi olan 1994 doğumlu Lara Melda, piyanosuyla Grieg'in La Minör Piyano Konçertosu ile BİFO'ya eşlik ederek kendisine hayran bıraktı. İKSV böylece bir kez daha, ustaları ödüllendirdiği festival açılışında genç bir sanatçıyı seyircisine tanıtmış oldu. (Geçtiğimiz yıl 38. İstanbul Müzik Festivali'nde BİFO'ya 1997 doğumlu keman sanatçısı Elvin Hoxha Ganiyev eşlik etmişti.)
Gezi Yılları (6 Haziran 2011, Aya İrini) İdil Biret (piyano):
Ülkemizin en tanınmış ve başarılı piyanistlerinden İdil Biret, festivalin temasına bir hayli uygun ve adını Liszt'in "Années de pélerinage" eserlerinden alan resitali ile Açılış sonrasındaki ilk konserin konuğuydu. Ne yazık ki yalnızca İdil Biret'i dinlemek için gittiğim bu resital bile Liszt'i sevmemi sağlayamadı.
Venedik Barok Orkestrası (13 Haziran 2011, Aya İrini) Sara Mingardo (kontralto):
Festival programında son anda yapılmak zorunda kalınan değişiklik ile Patricia Petibon yerine Sara Mingardo eşlik etti Venedik Barok Orkestrası'na. Barok'un olmazsa olmazlarından Händel ve Vivaldi ağırlıklı bir program bizi bekliyordu. Sara Mingardo kontralto olmasından mıdır, Petibon'un yedeği olmasından mıdır bilmiyorum, geri dönüp baktığımda festivalden aklımda yer edememiş ender sanatçılardan oldu. Diğer yandan konserin bana kazandırdığı en önemli şey, Francesco Geminiani'nin 12 No.lu Re Minör Konçerto Grosso'su "La Folia" oldu. Scarlatti'den Vivaldi'ye birçok ünlü bestecinin kullandığı temanın bir varyasyonu olan "La Folia"da bir ara "Pirates of the Caribbean" temasını bile duyduğumu söylesem bana deli denmeyeceğini umuyorum. Kısacası İstanbul Müzik Festivali'nin olmazsa olmazı Barok Müzik için bu yılki tercihim Venedik Barok Orkestrası'ndan yana oldu. Fakat geçtiğimiz yılki Academy of Ancient Music etkisini yapamadı ne yazık ki.
Seyahat Günceleri (20 Haziran 2011, Süreyya Operası) Anna Lapkovskaja (mezzosoprano), Tamás Kéry (piyano):
Festival temasını avaz avaz ismi ile bağıran başka bir konser, "Seyahat Günceleri" oldu. Yolculuklar, geziler ve izlenimleri konu alan 10'dan fazla arya ile kısa ama güzel bir gece yaşattı iki genç sanatçı. Macar piyanist Tamás Kéry'nin eşlik ettiği Belaruslu Anna Lapkovskaja, mor elbisesi içinde büyüleyiciydi. Mezzosoprano, geçtiğimiz yıl düzenlenen VI. Leyla Gencer Şan Yarışması'nda üçüncülük ödülünü Pervin Çakır ile paylaşmış, benimse birinci gelen Pretty Yende'den sonraki favorim olmuştu. İdil Biret resitali nedeniyle onca laf ettiğim Liszt sevgisizliğim, Liszt'in "Kennst du das Land" aryası ile bir duraklama dönemine girdi. Tek bir kelimesini anlamadığım, üstüne üstlük Almanca olan aryaya ağlamam bunun en büyük kanıtı.
BİFO & Hilary Hahn (21 Haziran 2011, Aya İrini) Sascha Goetzel (şef), Hilary Hahn (keman):
Festivalin en iyi konseri benim için BİFO'ya Hilary Hahn'ın eşlik ettiği, Mozart ile başlayıp Bartók ve Ravel ile devam eden konserdi. Mozart'ın 5 No.lu La Minör Kaman Konçertosu ile dinlediğimiz Hilary Hahn, dünyanın en tatlı insanlarından biri izlenimini kolaylıkla bıraktı. Twitter hesabı bulunmasıyla ve bunu konser programındaki biyografisine yazdırmasıyla da gönlümü fethetti @violincase. Hahn, uzun alkışlar sonrasında Schubert'in Erlkonig adlı lied'inin üzerine çaldığı fantezi ile veda etti seyircisine ve konser çıkışında abümlerini imzalayarak uzun kuyruklar oluşmasına neden oldu. Gecenin en harika yanı ise, BİFO'nun Ravel ile zirveye ulaştığı, hayatımda dinlediğim en etkileyici vurmalı seslerini duyduğum "Bolero" ve ardından dinmeyen alkışları susturmak için çaldıkları Ulvi Cemal Erkin'İn çok sevdiğim eseri "Köçekçe"yi arka arkaya dinlemekti.
Schleswig-Holstein Festival Orkestrası (29 Haziran 2011, Lütfi Kırdar) Christoph Eschenbach (şef), Alissa Weilerstein (viyolonsel):
Planladığım haliyle festivaldeki son konserimdi Lütfi Kırdar'daki Schleswig-Holstein Festival Orkestrası konseri. Orkestra, bir gece önce Lübeck Korosu ile Haydn'ın "Yaratılış Oratoryosu"nu seslendirmişti. Bu ikinci gecede ise Rossini ile başladılar programlarına. Hayranı olduğum bestecilerden Saint-Saëns'in 1 No.lu La Minör Keman Konçertosu sırasında onlara eşlik eden Alissa Weilerstein, kadınların viyolonsel çalarken ne kadar seksi olduğunu bir kez daha gösterdi. Hem duruşu, hem kıyafeti, hem mimikleri, hem de müziğiyle... Brahms'ın 1 No.lu Do Minör Senfonisi ile sona eren konserin benim için bir kapanış olmadığınıysa çok yakında öğrenecektim.
Festival Özel Konseri (22 Temmuz 2011, Aya İrini) Sascha Goetzel (şef), Renée Fleming (soprano):
Bu yıl bir yana, hayatım boyunca izlediğim ve izleyeceğim en iyi klasik müzik konserlerinden biri ise Festival'in bitişinden bir ay sonra gerçekleşen ve dünyanın en iyi sopranolarından Renée Fleming'i ağırlayan Festival Özel Konseri'ydi. Renée Fleming'in o harika sesi ve o muhteşem karizması bir yana, BİFO'yu çok kısa bir zamanda 3. kez dinliyor olmanın yeri de apayrıydı. Schubert'in Rosamunde Uvertürü ile açılan konserde BİFO aryaların arasında Mascagni, Khachaturian, Gounod ve Puccini'den eserler çaldı. Bunlar arasında en harikası benim için yeni bir keşif olan Gounod'un "Faust Valsi" idi. Renée Fleming ise Strauss, Massenet, Dvořák, Leoncavallo, Puccini, Cilea ve Verdi'den aryalar seslendirdi. Soprano, Douglas Hannant imzalı, biri beyaz biri pembe (bir erkek olduğum için detay veremiyorum, fakat o rengin adının basit bir 'pembe' olmadığına adım gibi eminim) iki elbisesi içinde de harikaydı. O tapılası sese rağmen, karşımızda dünyanın en sıcakkanlı insanlarından biri duruyordu. Arya aralarında sık sık mikrofonu alıp kendi ya da aryalar ile ilgili kısa bilgiler verdi. Bunlardan en ilginci çocukluğu Çekoslovakya'da geçtiği için Çekçe biliyor oluşu ve bu nedenle çok sevdiği Dvořák imzalı arya "Pisen Rusalky O Mesiku"yu (Song to the Moon) kendi imza aryası olarak kullandığını ve hemen hemen tüm konserlerinde programına dahil ettiğini söylemesiydi. Fleming, konser bittikten sonra tam dört kez geri gelerek söylemeye devam etti. İki aryanın yanı sıra söylediği "Summertime" ve West Side Story'den "I Feel Pretty" yorumları da kusursuzdu sanatçının.
"No programme is complete for me without Strauss." - Renée Fleming