2000lerve.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2000lerve.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2009

2000'ler ve Woody Allen

1935 doğumlu Woody Allen, 50'li yıllarda televizyon yazarı olarak başladığı kariyerini, 60'lı yıllarda sinema ile renklendirmiş, her yıl yeni bir filmle karşımıza çıkacak kadar üretken ve yaratıcı bir yazar ve yönetmen. Aynı zamanda filmlerinin birçoğunda başrolde oynayacak kadar da yetenekli. Kendine özgü mizahı ve eğlendirici bilinç akışıyla unutulmaz diyalogları sinema tarihine kazıyan bir yazar olduğu kadar, çoğu zaman mizahın içine yedirdiği polisiye unsurların bazen dramaya kaçtığı filmlerindeki yönetmenliği ile göz kamaştıran bir film insanı. 21 adaylığı ve bunlardan üçü ile sahip olduğu 3 Oscar heykeliyle de Akademi tarihinde en çok adaylığa sahip 16. insan kendisi.

Woody Allen'ın tüm bu yetenekli özelliklerinden en öne çıkanı ise kuşkusuz yazarlığı. Amerikan Yazarlar Birliği (WGA) tarafından 18 kez orijinal senaryo dalında birliğin büyük ödülüne aday gösterilen Allen, 14 adaylıkla da Akademi tarihinin en çok adaylığa sahip yazarı. 14 Oscar adaylığından "Annie Hall" (1978) ve "Hannah and Her Sisters" (1987) filmlerindeki senaryosu ile prestijli ödülün sahibi olmuş. (Woody Allen'ın 3. Oscar'ı da "Annie Hall" ile kazandığı En İyi Yönetmen ödülü). Yazdığı ve yönettiği filmlerle başarısı arttıkça, çalıştığı isimler arasına da sektörün en önemli ve en yetenekli oyuncularının birer birer katılıyor olması filmlerinin kalitesini daha da yükseltiyor ve bu bir kısır döngü haline geliyor.

Oyuncularına da sayısız ödül kazandırmış Woody Allen'ın filmlerinden nasibini alan son isim ise geçtiğimiz yıl "Vicky Cristina Barcelona"daki harika yazılmış rolünün hakkını vererek En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar sahibi olan Penélope Cruz. Son zamanlarda Scarlett Johansson'ı filmlerinde ("Vicky Cristina Barcelona", "Scoop", "Match Point") sıkça ağırlayan Allen'ın 60'lardan günümüze çalıştığı oyuncuların hepsi de birbirinden ünlü isimler. Diğer yandan kariyeri boyunca New York City'i mekan olarak benimsemiş olan yönetmen/senarist, New York City filmleri ile özdeşleştikten sonra 2000'lerin ortasında bir anda Avrupa turuna çıkıp, Londra'da çektiği 3 ve Barcelona'da çektiği 1 filmle son zamanlarda düşüşe geçen kariyerinin gidişatını tekrar eski görkemli dönemlerine geri döndürdü. "Vicky Cristina Barcelona"nın Barcelona şehri tarafından sipariş verilmiş bir film olması ve hem Woody Allen, hem oyuncuları, hem de şehrin turizmi açısından sağladığı yarar düşünülürse; kendisinin önümüzdeki yıllarda benzer teklifleri değerlendireceği kesin.

Düşüşe geçtiği 2000'lerin başından, Avrupa yolculuğuna Woody Allen'ın en iyileri benim için şöyle sıralanıyor:

Kişisel Mansiyon: Melinda and Melinda (2004): Bir grup yazar arkadaşın yemek masasında trajedi ve komedi türlerinin hangisinin daha iyi olduğunu tartışmasıyla başlayan çift-kişilikli bir senaryo karşımızdaki. Yemek masasında yaratılan Melinda karakterinin, iki tarafın iki ayrı hikayesinde yaşadıkları. Başrolünde Radha Mitchell'in oynadığı filmin kadrosunda Chiwetel Ejiofor, Will Ferrell, Amanda Peet, Chloë Sevigny ve Steve Carrell gibi ünlü isimler yer alıyor.

5) Cassandra's Dream (2007): Woody Allen'ın Londra'da çektiği 3. filmi olan "Cassandra's Dream", iki kardeşin para kazanmak için amcalarının verdiği pis işi yapıp yapmamak arasında gidip geldikleri; vicdanlarını, kendilerini ve birbirlerini sorguladıkları karanlık bir hikayeye sahip. Colin Farell, Ewan McGregor ve Tom Wilkinson'lı kadrosuyla ve Philip Glass'ın müzikleriyle de dikkat çeken film karakterlerin psikolojilerini çok güzel irdeleyen, başarılı bir suç filmi.

4) The Curse of the Jade Scorpion (2001): Woody Allen filmlerinde çokça karşımıza çıkan sihirbazlık kavramını kullanan film, 1940'lı yıllarda geçen bir öyküye sahip. Bir sihirbaz tarafından hipnotize edildikten sonra, bilinçsizce kendi müşterilerini soyan sigorta şirketi dedektifi ve nefret ettiği çalışma arkadaşının hikayesi. Woody Allen ve Helen Hunt'ın karşılıklı performansları oldukça tatmin edici, senaryo ise oldukça esprili.

3) Whatever Works (2009): Woody Allen'ın bu onyıldaki son harikası, geçtiğimiz aylarda Filmekimi'nde seyretme fırsatı bulduğum "Whatever Works", 4 yıllık aradan sonra yine New York City'de geçiyor. Larry David, Evan Rachel Wood ve Patricia Clarkson'ın her biri birbirinden mükkemmel yazılmış karakterleri ve oyunculuklarıyla gülme krizlerine sokan, zekice esprilerle bezeli ve Woody Allen kokan bir film gerçekten. Vizyona girdiğinde mutlaka izlenmeli.

2) Vicky Cristina Barcelona (2008): Barcelona şehri tarafından sipariş edilen ve Woody Allen'ın Avrupa yolculuğunu Londra'dan bu şehre taşıyan bu film, bir aşk dörtgeni üzerine kurulu. Köşelerin adları ise Javier Bardem, Scarlett Johansson, Penélope Cruz ve Rebecca Hall. İngilizce ve İspanyolca doğaçlamalarda mizahın ve tutkunun havalarda uçuştuğu, keyifli, aşkla ve güzel insanlarla dolu bir film. (Oscar, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü; Altın Küre, En İyi Film - Komedi/Müzikal Ödülü, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Adayı, En İyi Erkek Oyuncu - Komedi/Müzikal Adayı, En İyi Kadın Oyuncu - Komedi/Müzikal Adayı )

1) Match Point (2005): Woody Allen'ın tam da vasatlaşmaya başladığı bir dönemde okyanusun karşısına geçerek doğru bir karar verdiğini gösteren yapım, Scarlett Johansson ve Jonathan Rhys Meyers'ı biraraya getiren suç draması "Match Point". İnanılmaz senaryosu, Londra görüntüleri ve Scarlett Johansson başta olmak üzere yerinde oyuncu seçimlerileriyle sadece Woody Allen'ın değil, 2005 yılının da en iyi filmlerinden biri. (Oscar, En İyi Orijinal Senaryo Adayı; Altın Küre, En İyi Film - Drama Adayı, En İyi Yönetmen Adayı)

Woody Allen'ın yazmaya, yönetmeye ve oynamaya sonuna dek devam etmesini ve bunu yalnızca NYC'de değil dünyanın tüm güzel şehirlerinde yapmasını diliyor, her yıl yeni bir filmini heyecanla bekliyorum.

2 Mart 2009

2000'ler ve Kate Winslet

5 Ekim 1975'te tüm güzelliği, yeteneği ve aksanıyla İngiltere, Berkshire'da doğan Kate Elizabeth Winslet; reklam filmleri ve İngiliz sitcomları ile başlayan oyunculuk kariyerinin ilk sinema filmi olarak 1994'te Peter Jackson'ın "Heavenly Creatures"ında oynadı. 90lı yıllarda kendisine ilk Oscar adaylığını getiren "Sense and Sensibility" (1995) sonrasında tanınmaya başlayan Winslet'in en büyük çıkışı ise 1997'deki "Titanic" oldu. Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'i milyonlarca insanın kalbine ve beynine kazıyan 11 Oscarlı efsanevi film; Winslet için hâlâ yolun başlarıydı aslında.

"I like exposing myself. There's not an awful lot that embarrasses me. I'm the kind of actress that absolutely believes in exposing myself." - Kate Winslet

2004 yılında, henüz 29 yaşındayken 4. Oscar adaylığını ("Sense and Sensibility" (1995), "Titanic" (1997), "Iris" (2001), "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" (2004)) kazanan Winslet, bu başarısı ile "4 kez Oscar adayı olan en genç oyuncu" ünvanını kazandı. Bu ünvan 2006'da "5 kez" ("Little Children", 2006) ve 2008'de "6 kez" ("The Reader", 2008) olarak kendini güncellemeye devam etti. Geçtiğimiz hafta "The Reader" filmindeki rolü ile En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanan Kate Winslet; birçoklarınca ödül konuşmasında "you have to suck this up Meryl" dediği bir başka efsanenin varisi olarak gösteriliyor. Gerçekten de başarılı geçmişlerin benzerliği Kate Winslet'in Meryl Streep yolunda ilerlediğinin en büyük göstergesi. (Streep, Winslet'in şu anda olduğu 34 yaşındayken, 4 Oscar adaylığından ikisi ile ödülü kazanmış; Akademi Ödülü dışında 20'den fazla ödüle aday gösterilmiş ya da layık görülmüştü)

"Since I was 13 or 14, I've always felt older than I actually am." - Kate Winslet

Kate Winslet için en başarılı geçen yıl şüphesiz, "Revolutionary Road" ve "The Reader" filmleri ile kendisine aynı yıl içinde iki Altın Küre , bir BAFTA ve bir Oscar kazandıran 2008 oldu. Winslet'i umarım ki 1997'den beri aynı ivmeye sahip bir başarı eğrisiyle ortak kaderlerinde yol almaya devam ettiği yakın arkadaşı Leonardo DiCaprio ve 2003'ten beri evli olduğu kocası Sam Mendes'e teşekkür edeceği birçok ödül konuşması bekliyor ileride de.

Karşınızda hayatımın kadınlarından Kate Winslet ve 2000li yıllardaki Top 5'i:

5) "Iris" (2001) - Iris Murdoch: 2001 yılında; Alzheimmer hastalığının yavaş yavaş yok ettiği ünlü yazar Iris Murdoch'u Judi Dench, gençliğini ise Kate Winslet canlandırmıştı "Iris" adlı filmde. Genç, hayat dolu ve entelektüel bir kızın deli dolu yıllarını ve hayatının aşkı ile tanıştığı romantik günlerini yaşatmıştı bize Winslet ve Judi Dench'in başarılı performansının gölgesinde kalmadan iyi eleştiriler almayı başarmıştı.

4) "Reader" (2008) - Hanna Schmitz: 'Sonunda' Oscar'ı almasını sağlayan rolü, bana göre en iyisi değildi Winslet'in. Yine de SAG ve Altın Küre gibi ödüllerde yardımcı rol olarak gözükse de BAFTA ve Akademi tarafından başrol olduğu düşünülen eski Nazi gardiyanı Hanna Schmitz rolünde döktürüyordu Winslet. Özellikle (deliler gibi yerinde olmak istediğim) genç yıldız David Kross'un karşısında inanılmaz yetenekli ve olgun; altında ve üstünde ise inanılmaz seksi duruyordu film boyunca. Gerek genç ve güzelken, gerek ağır makyajın altında ve yaşlıyken inanılmaz bir oyuncu olduğunu kanıtlıyordu.

3) "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" (2004) - Clementine Kruczynski: Mavi saçlı, deli-dolu, çılgın, romantik, sevimli... Tam aşık olunacak bir kızdı Jim Carrey'nin karşısındaki. Kaç kere silersen sil beyninden, bir bumerang gibi gelip seni bulan bir kız. Winslet'in Carrey karşısındaki ezici yeteneği, onu Charlie Kaufman ve Michel Gondry harikası bu filmin iki Oscar adayından biri yapmayı başarmıştı.

2) "Little Children" (2006) - Sarah Pierce: 'Suburbia'da çaresizliğinin, acılarının ve yalnızlığının çaresini yasak bir ilişki yaşamakta bulan her Amerikan filmi/dizisi karakterinden farklıydı Kate Winslet. Patrick Wilson ile karşılıklı, günahları paylaştıkları ve filmin adındaki gibi küçük birer çocuğa dönüştükleri bir filmdi. "Kimse büyümüyor. Kate Winslet, Leonardo DiCaprio'nun ellerinden tutup ıslak koridorlarda koşan genç kız değil artık. Ama yine de küçük bir çocuk aslında. Hâlâ.." demişim zamanında. Demeye de devam ediyorum.

1) "Revolutionary Road" (2008) - April Wheeler: Güneş gözlüklerinin ardında olsa da gözleri, yaşadığı hayal kırıklığını gözleriyle anlatabilmek. Hayatından nefret ediyor olsa da, hayattan nefret ettiğini dünyanın en mutlu insanı taklidi yaparak anlatabilmek. Hayallerinin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anladığında ne düşündüğünü seyirciye sadece boş bakışlarla anlatabilmek. (Hatta başka bir zorluk, kocasının yönetmenliğiyle rol arkadaşı olan en iyi arkadaşı ile sevişmek.) Oyunculuk budur. Kate Winslet Oscar'ını almıştır. Geç de olsa, doğru yılda, yanlış filmle almıştır.

Winslet, muhtemelen ilk yarısına damga vuracağı 21. yüzyılın ilk 10 yılında; bunlar dışında "Quills" (2000), "Enigma" (2001), "Life of David Gale" (2003), "Finding Neverland" (2004), "Romance & Cigarettes" (2005), "All the King's Men" (2006), "Holiday" (2006) gibi dönem filmlerinden, ağır dramlara, romantik komedilerden müzikallere birçok filmde birçok karakteri canlandırdı. Henüz 2009 için bir projesi gözükmüyor olsa da, heyecanla bekliyorum.

23 Temmuz 2008

2000ler ve Meryl Streep


1949 doğumlu Meryl Streep'in imdb'deki sayfasına girdiğinizde; siyah-beyaz, tarihi bilinmeyen bir fotoğrafı karşılıyor sizi. "Won 2 Oscars. Another 63 wins & 68 nominations" ibaresi, adeta iki üst satırda yazan "Considered by many movie reviewers to be the greatest living film actress." cümlesini doğruluyor.

Meryl Streep'in ilk çıkışını yaptığı ve ilk Emmy'sini kazandığı "Holocaust" mini-dizisinin üzerinden 30 yıl geçmiş. Kendisi, yirminci yüzyılın son iki onyılında onlarca filmde birbirinden tamamen farklı; ama hepsi canlandırması-yetenek-isteyen karakteri canlandırmış ve etkilemiş bizleri. 2000li yıllarda da tam gaz devam ediyor etkilemeye. Hollywood'da 40 yaşını geçen aktrislerin işsizlikten yakındığı bir dönemde, her yıl 2-3 filmde izliyoruz onu.

Meryl Streep şu anda 14 adaylıkla Akademi tarihinde en çok Oscar adayı olmuş oyuncu rekorunu elinde bulunduruyor. Aktrisin Akademi finalistliği elde ettiği 14 film; "Deer Hunter" (1978), "Kramer vs. Kramer" (1979), "Fench Lieutenant's Daughter" (1981), "Sophie's Choice" (1982), "Silkwood" (1983), "Out of Africa" (1985), "Ironweed" (1987), "Evil Angels" (1988), "Postcards from the Edge" (1990), "Bridges of Madison County" (1995), "One True Thing" (1998), "Music of the Heart" (1999), "Adaptation" (2002) ve "Devil Wears Prada" (2006). Ve önümüzdeki yıllarda oynayacağı filmler ve sergileyeceği kuvvetle-muhtemel-inanılmaz performansların sayısı düşünülürse; 2002 yılı sonunda solladığı eski rekortmen Katharine Hepburn'ün "12"sine kaç kat fark atacağı öngörülebilir.

(Bunun dışında prestijli ödüller arasında sayılan Golden Globe Ödülleri'ne 21 kez aday olup 6 kez, BAFTA Ödülleri'ne 11 kez aday olup 1 kez ve Emmy Ödülleri'ne 3 kez aday olup 2 kez yılın en iyi başrol ya da yardımcı kadın oyuncusu seçilmiş Meryl Streep.)

Bence de gelmiş geçmiş en iyi oyuncular arasında yer alan bu hayatımın-kadınısın-varlığı üzerine - en azından sinema bilincimin gelişmiş olduğu 2000li yıllarda yaptıkları üzerine - bir şeyler yazmak istedim, vizyondaki "Mamma Mia!" vesilesiyle.

Varsın Meryl ablamın 2000s Top5'i olsun:

5) "Mamma Mia!" (2008) - Donna: Geçtiğimiz hafta vizyona giren, yakın geçmişte Broadway'de ABBA şarkılarıyla bir müzikal yapma fikrinden ortaya çıkmış eğlencenin film verisyonunda; Meryl Streep'i ilk kez bir müzikalde seyrettik. Cennetimsi bir Yunan adasına yerleşmiş eski çapkınlardan Donna'nın, kızının düğününde 3 eski yaz aşkını birden karşısında bulmasını mütakiben gelişen şarkıl..şey..olaylar silsilesinin içinde; şarkı da söyleyebildiğini, koşabildiğini, dans edebildiğini ve lateks kıyafetlerin içinde bile oyunculuğunu konuşturabildiğini kanıtladı Streep. Benzerlerine çok rastlanmış; vasat filmlerin içinde kendini eğlendiren, ama çaktırmadan yine harikalar yaratan usta oyuncu prototipi.

4) "Hours" (2002) - Clarissa Vaughan: Üç kadının hikayesinin birleştiği bir roman uyarlamasında Nicole Kidman ve Julianne Moore gibi kendisinin peşinden koşarak harikalar yaratan iki insanla beraberdi Meryl Streep. Baştan ayağa kadın kokan bir filmde, cinsel hayatında da kadınlarla birlikte olmayı seçmiş bir editör, bir eski eş ve bir anneydi bu kez.

3) "Adaptation" (2002) - Susan Orlean: Kendisiyle alakası olmayan romanının sinema uyarlamasının kendisinin de içine girdiği bir senaryo ile çekileceğini duyan yazar Susan Orlean neler düşünmüştür bilemiyorum ama, kendisini Meryl Streep'in oynayacağını duyduğunda eminim heyecanlanmıştır. Charlie Kaufman'ın senaryosunu hayali ikizi Donald Kaufman ile yazdığı "Adaptation", 2002 yılının en kafa karıştırıcı filmlerinden biriydi sanırım. Ve bu karmaşanın içinde Meryl Streep, mutsuz hayatını uyuşturucu bir bitki ve onun kaçakçılığını yapan adamla renklendirmeye kalkışan bir kadın yazarı yine ustalıkla canlandırmıştı.

2) "Angels in America" (2003) - Rabbi/Hannah Pitt/Ethel Rosenberg/Angel of Australia: 2003'te oyuncu kadrosuyla ve geri kalan her şeyiyle ortalığı yerinden oynatan Mike Nichols mini-dizisinde Meryl Streep de vardı. Ve bu varlık yalnızca 1 karakteri canlandıran bir oyuncuyla sınırlı kalmıyor, 4 karaktere birden bürünüveriyordu Streep. Kadın-erkek, haham-melek-anne demeden; on parmağında on marifet misali...

1) "Devil Wears Prada" (2006) - Miranda Priestly: Sophie's Choice'taki insanı duyguya boğan anne rolünü de bu kadın canlandırmış olamaz denecek kadar başarılı biri oynamıştı Miranda Priestly adlı zalim moda editörünü. Yalnızca bedeniyle ya da mimikleriyle değil, gözbebekleriyle oynamıştı çünkü. Ve bence son yıllardaki en iyi performansıydı Streep'in.


Meryl Streep, önümüzdeki sezon da bizi yalnız bırakmıyor. "Doubt"ta Philip Seymour Hoffman ve Amy Adams eşliğinde döktürmesini heyecanla bekliyoruz...