banagöre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
banagöre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ocak 2011

2010: Yılın En İyileri

Geriye dönüp bakıyorum da, 2010 oldukça aktif bir yıl olmuş hayatımda. 141 film izlemiş, 18 konsere, 15 sergiye gitmiş, 9 tiyatro oyunu seyretmiş, 9 festivale katılmış, (biraz utanç verici olsa da) 6 kitap okumuş ve 3 opera izlemişim 2010 boyunca. Dinlediğim şarkıları ve izlediğim dizi bölümlerini sayacak bir mekanizma ise henüz geliştirilmiş değil tarafımdan.

2010'u kendi çapımda değerlendirmek ve çeşitli dallarda kültür/sanat dolu bu yılın en iyilerini ödüllendirmek istedim. Karşınızda "Bana Göre"* yılın** en iyileri...

YILIN VİZYON FİLMİ
A Single Man / How to Train Your Dragon / Inception / Social Network / Up in the Air

YILIN FESTİVAL FİLMİ
127 Hours / Away We Go / Le concert / J'ai tué ma mère / Somewhere

YILIN VİZYON DIŞI FİLMİ
Dear Wendy (2005) / Fucking Åmål (1998) / Julie & Julia (2009) / Shortbus (2006) / Das Weisse Band (2009)

YILIN SİNEMA ETKİNLİĞİ
9. !F Bağımsız Filmler Festivali / Filmekimi 2010 / Sıfır Derecede Aşk / 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali / 13. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali

YILIN ALBÜMÜ
Almost Alice - VA / Kırık Kalpler Durağında - Candan Erçetin / Masumiyetin Ziyan Olmaz - mor ve ötesi / Pis - Athena / Prepare the Preparations - Ludo

YILIN PERFORMANSI
Hindi Zahra @Ghetto / Jay Jay Johanson @Ghetto / Mika @Freshtival / Mystery Jets @Salon / Ting Tings @One Love

YILIN KLASİK MÜZİK KONSERİ/OPERASI
Dört Mevsim ve Ötesi - Academy of Ancient Music / Figaro'nun Düğünü - İstanbul Devlet Opera ve Balesi / VI. Leyla Gencer Şan Yarışması Finali / Requiem - İstanbul Devlet Opera ve Balesi / Sevil Berberi - Deutsche Oper Berlin

YILIN MÜZİK ETKİNLİĞİ
Akbank 20. Caz Festivali / 9. Efes Pilsen One Love / Miller Freshtival / 38. İstanbul Uluslararası Müzik Festivali / 1. Uluslararası İstanbul Opera Festivali

YILIN SERGİSİ

Botero @Pera Müzesi / Efsane İstanbul @SSM / Extramücadele @NON / Hüseyin Çağlayan @İstanbul Modern / Kutluğ Ataman @İstanbul Modern

YILIN KİTABI
Ali ile Ramazan - Perihan Mağden / Küçük Aptalın Büyük Dünyası - Pucca / Otomatik Portakal - Anthony Burgess / Ölü Ruhlar Ormanı - Jean Christophe Grangé / Sineklerin Tanrısı - William Golding
YILIN TİYATRO OYUNU
İntiharın Genel Provası @İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları / Kraliçe Lear @Kenter Tiyatrosu / Profesyonel @İstanbul Devlet Tiyatroları / Punk Rock @dot / Shopping & Fucking @dot

YILIN DİZİSİ
Big Bang Theory / FlashForward / Glee / Modern Family / Office

YILIN MEKANI
İstanbul Modern (Hüseyin Çağlayan, Kutluğ Ataman Sergileri; "Sıfırın Altında Aşk" ve "İdare Edemem Anne" gösterim programları.)

YILIN İNSANI
Yekta Kara (Uluslararası İstanbul Opera Festivali)

* Tamamen subjektif bir değerlendirme söz konusudur ve bu değerlendirme yalnızca gitme/görme fırsatı bulduğum adaylar için yapılmıştır.
** 28 Aralık 2009 - 26 Aralık 2010 tarihleri arasındaki kültür/sanat etkinliklerim değerlendirilmiştir.

28 Kasım 2010

Kuzeyden, Bölüm I: Moderna Museet - Stockholm

Nordic Kültürü hayranlığım, beni bir kez daha kuzeye savurdu geçtiğimiz tatilde. Paris'e uğradıktan sonra Stockholm-Kopenhag-Malmö güzergahında soğuk, dudak-çatlatan, saat-4'ten-sonra-karanlık ama dolu dolu bir gezi oldu. Wayne's Coffee'lerde wireless'a koştuğum, metro-tren-uçak üçlüsünü defalarca kullandığım, H&M'de umduğumu (bkz. indirim) bulamadığım, parama kıyıp ilk Björn Borg boxer'ımı aldığım ve Carlsberg'e ve sanata doyduğum bir gezi... Gezi notlarının bu ilk bölümünde Stockholm'ün sanat mabedi Moderna Museet koleksiyonu ile karşınızdayım:

Moderna Museet, Stockholm'ün eski depolarının bulunduğu yeni kültür adası Skeppsholmen'in üzerinde 1998 yılında açılmış, dünyanın en iyi koleksiyonlarından birine sahip olan modern sanat müzesi. Dışarıdan bakıldığında harika bir mimariye sahip, içeriden bakıldığında ise harika bir manzaraya... Moderna Museet'in mimarı ise Sydney Opera Binası projesinde de imzası bulunan Rafael Moneo.

Şehrin tüm karanlığına rağmen aydınlık bu müzede huzur buluyorsunuz sergi salonları arasında gezerken. Alt katta dev bir oditoryumda sinema etkinlikleri düzenleniyor, müzenin modern sanat koleksiyonunun yanısıra geniş bir fotoğraf ve film koleksiyonu bulunuyor ve pahalı olmakla beraber hoş bir restoranı var. Müzenin kalıcı koleksiyonunda dünya ve İsveç modern sanatının eşsiz örnekleri 1900-1945, 1946-1970 ve 1971-... şeklinde üç ana bölüme ayrılmış olarak giriş katında 3 ayrı salonda sergileniyor. Bu koleksiyon dışında, oldukça geniş bir geçici sergi salonu bulunuyor. Bu serginin ortalama bir lise kimya kitabı büyüklüğündeki kataloğu ile sesli rehberinin; zaten içeride görecekleriniz düşünüldüğünde bir hayli ucuz olan müze giriş ücretine dahil olması ise yurdum özel müzelerinin hizmet anlayışında örnek alması gereken hoş hareketler.

Moderna Museet'in her sanatseveri heyecanlandıracak olan kalıcı koleksiyonunda bulunan isimleri saymak, modern sanat tarihinin en önemli isimlerini saymak demek oluyor aslında: Bacon, Brancusi, Chagall, Dalí, Duchamp, Kandinsky, Malevich, Magritte, Matisse, McCarthy, Miró, Modigliani, Mondrian, Munch, Picasso, Pollock, Warhol... Çılgınca değil mi? Marcel Duchamp'ın o meşhur pisuvarının müzede bulunmayışı (ve görevlilerin nereye gönderilmiş olduğu konusunda bilgisi olmaması) beni üzdü; 60'lı 70'li yıllara ait birçok eserin geçici olarak müzenin Malmö'deki şubesine gönderilmiş olması ise Malmö'de de bu zevkin devam edeceğinin habercisiydi. Listeleme manyağı bir blogger olarak, liste yapmadan durmam beklenemezdi. Karşınızda Moderna Museet'in en beğendiğim 10 eseri:

1. P.McCarthy, "Ketchup Sandwich", 1970: İster modern olsun, ister klasik; sanat çok güçlü bir şey. Klasik sanattaki mitolojik ve dini referansların yerini, modern sanatta toplumsal ve popüler kültüre referansların alması ise bu gücü daha beyin jimnastiğine elverişli ve daha eğlenceli kılıyor. Düzgün kesilmiş camlardan oluşan dev bir küp ve ketçap şişeleri... Karşısında durduğunuzda çok farklı şeyler hissediyorsunuz "Ketchup Sandwich"in. Eserin adıyla alakası olmayan, birçok olası farklı yorumun birleştiği nokta ise kuşkusuz "kan"... (Müzede bulunduğum 3 saat boyunca "Ketchup Sandwich"in yanına defalarca gittim. Her gidişimde aklıma tek bir şey geldi: "True Blood". Al sana 70'lerde yapılan eserin 2000'lerin popüler kültürüne referans verebilmesi. Olay kafamızın içinde çünkü, herkesin bir popisi var.)

2. Erró G., "Foodscape", 1970: Kapitalist dünyanın, tüketim çılgınlığının bir özeti. Rengarenk bir yemek cümbüşü. Ön saflarda yer alan "gerçek" yemeklerin, tatlıların, peynirlerin, meyvelerin; arkalara gittikçe yerini kutulanmış, hazır yiyeceklere bırakması... Birbirinden lezzetli gözüken onlarca çeşit iştah açıcı besinin, yerini köşeli kutularda soğuk ve fabrikasyon besinlere bırakması. Yıl daha 1970... Düşünüyorum da, Erró bu resmi günümüzde yapsaydı, "gerçek" yemeklerin o tuvaldeki oranı ne kadar olurdu.

3. C.Edefalk, "Another Movement", 1990: İsveçli çağdaş portre sanatçısı Edefalk'ın "Another Movement"ı, bir kadın ve bir adamın protresi değil. Bir dokunuşun portresi adeta. Fonda hiçbir detay yok. Hatta adamın vücudun yarısı karışıyor o fondaki maviye. Yalnızca ten var, his var tuvalde.

4. P.Tillberg, "Blir du lönsam, lille vän?", 1972: 20. yüzyılın en önemli İsveç eserlerinden biri "Will You Be Profitable, Little Friend?". Sıradan bir kentin, sıradan bir okulunda, sıradan bir sınıf; tek tip öğrenciler. IKEA kültürünün ürünü bu düzende, sınıfın atmosferini değiştirmek için asılan tablonun, pencereden görünen manzaradan farkı yok. O hayranı olduğum Nordic Sosyal Düzeni'ni sorgulayan bir başyapıt. En can alıcı detay ise, 27 kişilik sınıfta camdan dışarıya bakan o tek kız.

5. M.Ernst, "L'été imaginaire", 1927: Ay'ı bir tepsi gibi değil, parlayan bir halka gibi tasvir ediyor Ernst. Binalarıysa merdivenler gibi. Birçok altmetni vardır tüm bunların. Saatlerce analiz edilir. Bense yormak istemedim kendimi o an, şu anda da yormaya niyetim yok. Yalnızca kapkaranlığın ortasında parlayan o halka dikkatimi çekti. Çok güzel gözüküyor çünkü. (bkz. Sanat Eleştirisi Fail)

6. H.Matisse, "Apollo", 1953: Modern sanatın aşkı anlatma şekli. Matisse'in son eserlerinden biri olan "Apollo", bizi Apollo ve Daphne'nin hikayesine götürüyor. Daphne akla geldiğinde, gözünüz en alttaki ağaca kayıyor. Dalları bütün eseri kaplayan bir kalp şekli çizen ağaca... İki yandaki kolonlar, tepede parlayan bir güneş, Apollo ve Daphne... Aşk defalarca daha güzel şekilde anlatıldı belki, ama bu da yeterice iyi sayılır.

7. S.Dalì, "The Enigma of Wilhelm Tell", 1933: Oğlunun kafasındaki elmayı vurması istenen Tell'in hikayesini bilinçaltı ve sürrealizm ile birleştiren Dalì, bir kez daha küçük detaylarla baş döndürücü bir eser ile çıktı karşıma.

8. M.Sturtevant, "France d'après Raysse", 1969: Pop art'ın önemli temsilcilerinden Sturtevant, bir Warhol kadınına eklediği neon ışıkları ile kendisi için küçük ama sanat için büyük bir adım atmış. Sokakta görüp dudaklarının büyüsüne kapılınan bir kadının duvardaki hali gibi...

9. D.Judd, "Untitled", 1965: "Untitled" serisinin birbirine benzeyen onlarca versiyonunun ilk örneklerinden biri ve minimalizmin öncülerinden Judd... Judd'ın IKEA raflarını anımsatan (ya da onlara ilham veren) eserinin IKEA'nın anavatanında düşündürdükleri çok farklı gerçekten.

10. R.Magritte "Le modèle rouge", 1935: Klasik bir Magritte var karşımızda. Bu kez botlara başkalaşmış bağcıklı ayaklar ile... Magritte'in gerçek ve gerçeküstünü bir araya getirişi, "gerçek"i sorgulayış şekli, kendisini tanımaya başladığım ilk günden beri aklımı almıştır zaten.

Sırada: Modernautställningen

11 Temmuz 2010

Bana Göre: Chopin

1810 Polonya doğumlu, Fransızlar ve Lehlerin halen paylaşamadığı Frédéric Chopin; Romantik Dönem bestecilerinin belki de en romantiği olarak, lise yıllarımdan itibaren etkiledi beni. Valslerden noktürnlere, balladlardan polonezlere onlarca türde; hemen hemen hepsi piyano için eserler verdi Chopin. Ergenliğimin en klişe-melankolik dönemlerine soundtrack olan Chopin eserleri, ilk kez 10 numaralı Si Minör valsi çalmaya başlamamla girdi hayatıma. Piyano resitallerinde piyanistlerden, ders çalışırken müzik setinden dinledim onlarca farklı Chopin eserini. Piyano çalışırken, (Liszt kadar olmasa da) piyanonun her tuşuna değmeyi gerektirdiğinden ter dökmeme neden oldu Chopin. Bazen Pink Martini albümlerinin en güzel şarkılarına, bazen bir otelin restoranında yenilen yemeğe fon müziği oldu.

Bir zamanlar en sevdiğim besteci olarak adlandırmış olsam da artık bu ünvanı taşımıyor Chopin. Fakat doğumunun 200. yılında onu unutmayacak kadar seviyorum kendisini. EMI müziğin 6 CDlik "Best Chopin 100" koleksiyonu ile İdil Biret ve Mehveş Emeç kayıtlarını dinleyerek hem Chopin'in en iyilerini hatırlama, hem de bir listeleme hastası olarak kendi en iyilerimi listeleme fırsatı buldum bu hafta. İşte bana göre, en iyileri ile Frédéric Chopin:

1. Polonaise No.6 in A flat "Heroic" Op.53
2. Ballade No.3 in A flat Op.47
3. Fantasie-Impromptu in C sharp minor Op.66
4. Waltz No.14 in E minor Op.posth
5. Nocturne No.20 in C sharp minor Op.posth
6. Étude No.12 in C minor Op.25
7. Waltz No.7 in C sharp minor Op.64 No.2
8. Étude No.12 in C minor "Revolutionary" Op.10
9. Prélude No.24 in D minor Op.28
10. Andante Spianato & Grande Polonaise Brillante in E flat Op.22

Kişisel Mansiyon: Waltz No.10 in B minor

11 Kasım 2009

Bana Göre: Yazarlar

31 Ekim-8 Kasım tarihleri arasında 550 yayınevinin katılımıyla TÜYAP tarafından düzenlenen ve yaklaşık 329,000 kişinin ziyaret ettiği 28. İstanbul Kitap Fuarı'nın ardından, en sevdiğim yazarlara yer vermek istedim. Okuyacağınız liste, yine çok kişisel bir liste olacak. Ve daha okumadığım o kadar çok kitap, tanışmadığım o kadar çok yazar var ki, bu listenin her yıl büyük değişikliklere uğrayabilmesi muhtemel.


- Bana göre: Yazarlar -


1. Elif ŞAFAK (1971 - ...) / Türkiye / Favorilerim: "Araf" (2004) ve "Baba ve Piç" (2006)


2. Gabriel García MARQUEZ (1927 - ...) / Kolombiya / Favorilerim: "Yüzyıllık Yalnızlık" (1967) ve "Kırmızı Pazartesi" (1981)

3. Paul AUSTER (1947 - ...) / ABD / Favorilerim: "Son Şeyler Ülkesinde" (1987) ve "Yanılsamalar Kitabı" (2002)


4. Jean-Christophe GRANGÉ (1961 - ...) / Fransa / Favorilerim: "Leyleklerin Uçuşu" (1994) ve "Siyah Kan" (2004)

5. Patrick SÜSKIND (1949 - ...) / Almanya / Favorilerim: "Koku" (1985) ve "Güvercin" (1988)

6. Ahmet ÜMİT (1960 - ...) / Türkiye / Favorim: "Kavim" (2006)

7. Orhan PAMUK (1974 - ...) / Türkiye / Favorim: "Sessiz Ev" (1983)

8. Oğuz ATAY (1934 - 1977) / Türkiye / Favorim: "Korkuyu Beklerken" (1975)

9. O.HENRY (1862 - 1910) / ABD

10. Dan BROWN (1964 - ...) / ABD / Favorim: "DaVinci Şifresi" (2003)

21 Mayıs 2009

Bana Göre: "Teoman"

Henüz ilkokuldaydım. Okuldan eve dönmüş, televizyon karşısında oyun oynuyordum. Çığlık çığlığa bağıran bir kadın ve değişik türde bir şarkı söyleyen bir adam çıktı televizyondaki bir klipte. (Kısa saçlı kızlardan hazzetmemeye başlamam da aynı tarihe denk gelir) Yıllar geçtikçe, ben büyüdükçe öğrendim: O şarkı "Papatya", o adam Teoman, o kadın Şebnem Ferah, o müzik türü de henüz yeni yeni şekillenmeye başlamış olan Türkçe Rock'tı.

Teoman ilk albümü "Teoman"ı, bundan 13 yıl önce, 1996'da çıkardı. Ardından 1998'de "O" geldi. Sanırım "O", Teoman'ın birçok hayranı tarafından da, benim gibi, en iyi albümü olarak kabul ediliyordur. Ve Teoman, 2000 yılında en önemli çıkışını "Onyedi" ile yaptı. Albümdeki (ki sona eren doksanlardan sonra kaset arşivime yeni parçalar eklememe kararı aldığımdan, aldığım ilk müzik CDsi olur kendisi) "Paramparça", "İki Yabancı" ve "Onyedi" şarkıları Teoman'ı Türkiye'nin en önemli rock yıldızı yaptı bir anda.


2001'de "Gönülçelen", 2002'de iki adet remix albümü, 2003'te ise "Teo Man" geldi. Ve 2004 yılı ile birlikte çöküşü başladı Teoman'ın. İronik bir şekilde, "Best of Teoman"ın çıktığı yıl olan 2004'te... Aynı yıl çıkardığı "En Güzel Hikayem" adlı albüm, kanımca "En Kötü Albümüm" olarak da adlandırılabilirdi. Fazlasıyla sert, ağzıbozuk, deneysel ve uzuuuuuun şarkılarla dolu olan bu albüm beni de birçok insan gibi soğuttu bir anda birkaç yıl önce en sevdiğim şarkılardan "İstasyon İnsanları"nı, "Hayalperest"i, "İstanbul'da Sonbahar"ı ve "Rapsodi İstanbul"u söyleyen adamdan. Bu çöküşü bir remix albümü ve "Balans ve Manevra" filminin soundtrack'i izledi. - ki filmi de Teoman yönetmişti. Ve bu kesinlikle doğru bir hareket değildi. Sahnede içtikleriyle, gece kulübü çıkışı kırdıklarıyla gündeme gelmeye başladı.


2006'da toparlanmaya başladı Teoman yeniden. Önce "Renkli Rüyalar Oteli" geldi. Belki bir "O" ya da bir "Onyedi" değildi ama, eskiye dönüşün sinyallerini veriyordu. Sonra Bülent Ortaçgil ile verdikleri konserin albümü ve "Romantik" filminin soundtrack albümü geldi sırayla. 2008'de beni en çok heyecanlandıran ve kendisine hayran bırakan albüm "Söz Müzik Teoman"sa, Teoman'ın da eski günlerine dönmek istediğinin kanıtıydı. Üstelik bunu tek başına değil, her biri birbirinden değerli ve inanılmaz isimlerle yapıyordu.


Ve 2009... Teoman'ın (soundtrack, remix ve best-of-ları saymazsak) 8. albümü "İnsanlık Halleri" geldi. Ve, en azından kendi adıma, ilan ediyorum. Teoman geri döndü.


"Sevişirdik Bazen"in, bir albüm girişi olarak çok yanlış bir seçim olduğunu düşünsem de, albümün geri kalanı için çok pozitif şeyler düşünüyorum. Birbiri ardına gelen "Çoban Yıldızı", "Galata'da Rıhtımda", "Ruhun Sarışın" ve "1 Kadın ve 1 Erkek" sözleriyle, müzikleriyle Teoman'ın ilk albümlerini aratmıyor. "Mavi Kuş ile Küçük Kız", "Teo Man"daki en sevdiğim olaylardan biri olan konuşma gibi yazılmış iki şarkıyı - "Kıskançlık" ve "Mektup"u anımsattı bana. Kısacası albümdeki sevmediğim şarkı sayısı bir hayli az. Özellikle "Çoban Yıldızı" ve "Uçurtmalar"daki piyanonun da bunda biraz olsun etkisi var. Ve tabi "Uçurtmalar"ın bir Elif Şafak şiiri olmasının...


- Bana göre: Teoman -

1. Sürpriz / Onyedi
2. İstasyon İnsanları / Gönülçelen
3. Gündüz Tarifesi / Onyedi
4. Ne Ekmek Ne de Su / Teoman
5. Bir Damla Gözyaşı / O
6. İki Yabancı / Onyedi
7. Sus Konuşma / O
8. Kıskançlık / Teo Man
9. Senden Önce / Teo Man
10. Yağmur / O

20 Ekim 2008

Bana Göre: "Ebru Gündeş"

Herkesin belki biraz utandığından, belki de diğer dinlediklerinden çok farklı olduğu için kendine yakıştıramadığından gizli gizli dinlediği, albümlerini ezbere bilse de bunu yüksek sesle dile getirmediği biri vardır. (Hadi, herkes kendininkini yazsın!) Benimki, "Demir Attım Yalnızlığa" şarkısını televizyonda ilk duyduğum 1993 yılından beri; Ebru Gündeş.

Mükemmel sesi, özellikle Sezen Aksu şarkılarını söylediği zaman insanı kendinden geçiren, içini acıtan yorumu ve (PopStarAlaturka'yı hiç seyretmedim, son zamanlarda bu kısmı pek bilmiyorum ama, ben en son takip ettiğim zamana kadar diyelim) mütevazı ve içten kişiliği ile hep etkiledi beni. 2000 yılında kameraların karşısında bir anda düşüp yığıldığı sahnede ne kadar çok üzüldüğümü de daha dn gibi hatırlıyorum.

Ebru Gündeş, ilk albümü Tanrı Misafiri'ni çıkardığı 2003'ten beri 15 yıl geçmiş. "Demir Attım Yalnızlığa" ile yaptığı çıkışından sonra "Tatlı Bela" (1994) albümü ve Serdar Ortaç etkisinin başladığı "Ben Daha Büyümedim" (1995); daha sonra "Kurtlar Sofrası" (1997), "Sen Allah'ın Bir Lütfusun" (1998) ve "Dön Ne Olur" (2000) geldi. Malum olaydan sonra biraz değişti Ebru Gündeş ve daha bana göre, daha beni etkileyen şarkılarla çıkmaya başladı karşıma. En iyi üç albümü olduğunu düşündüğüm "Ahdım Olsun" (2001), "Şahane" (2003) ve "Kaçak" (2006)ı 5 sene içinde çıkardı. (Arada bir de "Bize de Bu Yakışır" (2004) var.) Geçtiğimiz yıl, pek ilgilenmediğim; arabesk düzenlemelerle bir best of niteliğindeki "Arabesk"ten sonra; bu ay "Evet" adlı son albümünü çıkardı.

"Evet"teki favori şarkılarım her zamanki gibi ağlatma harikası Sezen Aksu şarkısı "Tükeneceğiz" ve "Sadece Sevdim", "Kızıl,Mavi" ve "Hep sorup duruyorum bazen kendi kendime / Ayrılmasaydık, evlenir miydik?" sözleriyle biraz iç burkan "Evlenir Miydik?". Hareketli şarkılardan ise Serdar Ortaç imzalı "Harika" ve albüme adını veren "Evet" oldukça güzel. Bunlar dışında albümde "Dünya Dönüyor" adlı Orhan Gencebay şarkısı ve 3 şarkı daha bulunuyor. JLo mu desem, Rihanna mı desem, Demet Akalın mı desem; ne desem bilemedim, kendini olmadığı biri sandığı "Evcilik Oynayamam" adlı şarkıdan ise bilhassa hazzetmedim. (Olur o kadar.)

- Bana göre: Ebru Gündeş -

1. Seni Seviyorum / Ahdım Olsun
2. Herkes Yaralı / Şahane
3. Dertler Benim Olsun / Kaçak
4. Kaçak / Kaçak
5. Demir Attım Yalnızlığa / Tanrı Misafiri
6. Fırtınalar / Ben Daha Büyümedim
7. Sevmekten Gidince / Şahane
8. Ben Olmayınca / Şahane
9. Biliyorsun / Şahane
10. Sensizim / Ahdım Olsun

2 Ağustos 2008

Bana Göre: "Candan Erçetin"



Dün gece, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'ndaki konserinde (-ki söylediğine göre o sahnedeki 10. yılıydı) ben de vardım Candan Erçetin'in. Tam olarak bir doğu-batı sentezi tadındaydı konser. İlk yarısında görkemli bir girişle, romantik aşk şarkılarıyla, "La Vie en Rose" ile, göz kamaştırıcı mor elbisesiyle tam bir batılıydı. İkinci yarıda ise içindeki Trakyalı'yı çıkardı diyebiliriz. TSM'siyle, türküleriyle, attığı göbekle, Yunancasıyla, Türkçesiyle kıpır kıpırdı.

"Her Aşk Bitermiş" şarkısı ile, binlerce kişinin en ortasından, seyircilerin en tepesinden basamak basamak indi sahneye ışıkların altında. Dediğim gibi, gerçekten görkemliydi. "Harbiye Açıkhava Tiyatrosu 61 yılda ilk kez yenilendi." gösteriş-amaçlı-laf-kalabalıklarına gönderme yaparak "Harbiye Açıkhava Konserleri 61 yıldır böyle eziyet görmedi." dedi. "Sensizlik" dedi, "Sitem" dedi, "Söz Vermiştin" dedi. Kısacası benim tercihim ilk yarıdan yanaydı.

- Bana göre: Candan Erçetin -

1. Söz Vermiştin / Elbette
2. Sitem / Melek
3. Sensizlik / Melek
4. Elbette / Elbette
5. Olmaz / Elbette
6. Oyalama Artık / Oyalama Artık
7. Bensiz / Neden
8. Hayranım Sana / Çapkın
9. Daha / Hazırım
10. Onlar Yanlış Biliyor / Çapkın

"Gözüm aynı göz, ruhum eski
Sözüm aynı söz, susmam yeni
Günüm aynı gün, geceler eski
Tenim aynı ten, üşüyorum şimdi"

1 Eylül 2007

Bana Göre: "Canlı Seyrettiğim Konserler"

Geçen hafta 2, dün gece de 1 numarayı yaşayınca; böyle bir listeye ihtiyaç duydum. İsteyip de gidemediğim ne Muse konserleri, ne Şebnem konserleri olduğu için çok bütçem ve zamanımla sınırlandırılmış bir liste oldu. Ama bir yerden başlamak lazım :) Klasik müzik konserleri de dahil değil tabii ki.

Bana göre: Konserler


1) Yalın, 31 Ağustos 2007, Kuruçeşme Arena
2) Mor ve Ötesi, 21 Ağustos 2007, Bodrum Hadigari
3) Pinhani, 27 Temmuz 2007, Bronx
4) Yalın, 30 Temmuz 2006, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu
5) Rock Müzikaller, 13 Ağustos 2007, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu
6) Dolapdere Big Gang, 22 Mayıs 2007, SGM
7) Gripin + Ajda Pekkan + Yalın, 26 Mayıs 2007, Parkorman
8) Candan Erçetin, 19 Temmuz 2002, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu
9) Pink Martini, 27 Temmuz 2005, Kuruçeşme Arena
10) Spice Girls, 12 Ekim 1997, Abdi İpekçi Spor Salonu


16 Mart 2007

Bana göre: "Türkçe Melankoli (Damar)"

Sıradaki listem melankolik ve depresif takılmak isteyen arkadaşlar için dinlenebilecek en damar 10 şarkı üzerine. İhtiyaç duyan herkese geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Bana göre: Türkçe Melankoli
1) Sigaramın Dumanına Sarsam (Ezginin Günlüğü)
2) Takvimlerden Haberin Var mı? (Gülay)
3) Ben Seni Sevdiğimi (Şevval Sam & Kazım Koyuncu)
4) Seni Seviyorum (Ebru Gündeş)
5) Lale Devri (Sibel Can)
6) Karakışlar (Kibariye)
7) Halime Gülen Varsa (Serdar Ortaç)
8) Unutmadım (Nalan)
9) İtiraf Ediyorum (Niran Ünsal)
10) Vazgeç Gönül (Zeynep Dizdar)

not: pop, pop-rock ve rock tarzındaki pek çok melankolik şarkı, "damar" kelimesi yakıştırılmadığı için listeye dahil edilmemiştir. artık önümüzdeki listelere...

25 Ocak 2007

Bana göre: "Romantik Komediler"

Yeni bir listeyle karşınızdayım.
Bu kez başka biri tarafından sorulan başka bir sorunun cevabı:
Seyrettiğim en güzel romantik komediler!

Bana göre: Romantik Komediler
1) 50 First Dates (2004)
2) Love Actually (2003)
3) Holiday (2006)
4) About a Boy (2002)
5) French Kiss (1995)
6) Notting Hill (1999)
7) My Best Friend's Wedding (1997)
8) My Big Fat Greek Wedding (2002)
9) While You Were Sleeping (1995)
10) Truth About Cats & Dogs (1996)

6 Ocak 2007

Bana göre: "Muse"

2003'ün Nisan ayında hayatıma giren birçok şeyden yalnızca bir tanesi: Muse.
4 yıla yakın bir süredir, herhalde Muse dinlemiş olduğum dakikaları toplasanız birkaç ay eder. :)Hayatıma sokanlar sağolsun, o kadar severim.

Geçenlerde üşengeç bir arkadaşımız, tüm albümleri indirdiğini ama hepsini dinleyemediğini söyleyerek benden bir "Best of Muse" listesi talep etti. Ben de yaptım. Sonra dedim, belki başkaları da vardır. Topluma bir faydamız dokunsun:


- Bana göre: Muse -
1. Butterflies and Hurricanes / Absolution
2. Space Dementia / Origin of Symmetry
3. New Born / Origin of Symmetry
4. Muscle Museum / Showbiz
5. Thoughts of a Dying Atheist / Absolution
6. Unintended / Showbiz
7. Dark Shines / Origin of Symmetry
8. Invincible / Black Holes and Revelations
9. Fillip / Showbiz
10. Plug in Baby / Origin of Symmetry